Her dem siyasetin kirliliğinden
bahsederiz. Siyasi alandaki oyunlardan, siyasilerin oyunlarından anlatır,
siyaset kurumunu kötüler dururuz. Acaba kirlenen, bozulan siyaset kurumu mu
yoksa siyaset yapan insanlar mı? Siyaset onun içindeki insanların temizliği
kadar temiz, kirliliği kadar kirlidir. Siyaset yapan insanlar temiz olsa acaba
siyasetin kirliliğinden bahsedebilir miyiz?
Hayatta örnek aldığımız,
çalışmalarını sevgiyle takip ettiğimiz, fikirlerinden faydalandığımız ve
eserlerini severek okuduğumuz kişilerle muhabbet ederken niçin siyasete
girmediklerini sorduğumuzda onlar da siyasetin kirli olduğundan bahsederler ve
geri dururlar. Burada sormamız gereken soru şu değil midir? Temiz, ahlaklı,
ilkeli insanlar siyasetten uzak durduğunda o alanı tasvip etmediğimiz kişiler
doldurmayacak mı? O zaman onların yaptığı yanlışlarla siyaset kirlenmeyecek mi?
Hayatın her alanında olduğu gibi
siyasette de samimiyet çok önemlidir. Siyasilerin gösterdiği samimi duruş ve
davranışlar herkes tarafından en ince noktasına kadar takip edilmekte ve
bilinmektedir. Makam ve mevki uğruna bütün değerlerini ayaklar altına alan,
bütün ilkelerini göz ardı eden, bütün benliğini değiştiren insanlarla hangi
siyaseti yürütecek ve hangi hizmeti yapacaksınız? Herhangi bir projesi olmayan,
herhangi bir söylemi olmayan, tek hedefi iktidarı devirebilmek olan kısır
siyasilerin ve sözde altılı masanın, aslında biri gizli yedili masanın samimiyetlerini
sorgulamak gerekir.
İnancından ötürü başını örten
kadınlarımızın başörtüsünü bir metrekarelik bez parçası diye nitelendirip başörtüsü
yasağını savunurken mi samimiydiniz yoksa enteresan bir şekilde başörtülü açılımı
adı altında parti programı düzenleyerek çarşaf giyen kadınların oy uğruna yakalarına
parti rozetini takarken takındığınız tavırda mı samimiydiniz? Başörtüsü
çilesine biz son vereceğiz derken mi samimiydiniz yoksa 2008 de çıkan bir
yasayla kaldırılmak istenen başörtüsü yasağını Anayasa Mahkemesine iptal için
taşırken mi samimiydiniz? Başörtülü kızlar üniversiteye rahatlıkla girecek ve
bunu CHP çözecek derken mi samimiydiniz yoksa üniversite kapılarında ikna
odaları kurup kızlarımızı başlarını açmak için zorla ikna etmeye çalışırken mi
samimiydiniz?
İçişleri bakanı olduğun dönemde 28
Şubat kararları için “Uygulanması gerektiğine gönülden inanıyorum, kıyafet yasası
da uygulanacak” diyerek başörtülü oldukları için törene katılmalarına izin verilmeyen öğrencileri
“Kes sesini. Konuşmaya hakkın
yok” denilerek sahneden indirttiğin dönemde mi samimiydiniz yoksa söylediklerinizi ve
yaptıklarınızı unutup adeta aklımızla alay edercesine “Genç kızlarımıza barikat
olan bendim, bizim olduğumuz yerde kimse birinin başörtüsüne dokunamaz” derken
mi samimiydiniz?
Başbakan olduğunuz dönemde “Hiçbirimiz
vazgeçilmez değiliz”, “Biz ahde vefayı her şeyin üstünde tuttuk. Makamlara,
mevkilere, koltuklara veda ederiz ama ahdimize, ilkelerimize, davamıza asla
veda etmeyiz”, “Bu kongre bir veda kongresi değil bir vefa kongresidir” derken
mi samimiydiniz yoksa koltuk elden gittikten sonra ihtiraslarınıza kapılıp bütün
değerlerinizi ayaklar altına alan siyasi hareketlerle iş birliği yaparak önceden
söylediklerinizin tersini söylemeye başladığınızda mı samimiydiniz?
Biraz samimiyet lütfen.
Samimiyetleri sorgulamaya devam
edeceğiz.