Siyasette iki kere iki dört etmez!
Yeni Yüzyılın seçimine sayılı günler kaldı. 14 Mayıs seçimleri için en önemli eşiklerden biri olan Milletvekili listeleri açıklandı. Partiler seçim beyannamelerini de kamuoyu ile paylaştılar. Artık sayılı günlere start verildi diyebiliriz.
Seçim sürecinin en kritik konusu belki de aday
tercihleridir. Bundan sonraki adımın muhatabı olan seçmen üstüne düşen vatandaşlık görevini sandıkta gösterecektir.
Milletvekili listeleri her zaman kırgınlıklara,
alınganlıklara, tepkilere yol açabiliyor.
Bu normal bir süreçtir, zamanla tepkiler azalıyor ve
kabullenme başlıyor. Liste yapılırken herkesi memnun etmek zor, ama çoğunluğu
memnun edememek ise büyük risk.
Bu defa muhalefet ve iktidar için kabullenme süreci o kadar
kolay görünmüyor. Çünkü iki oy pusulası olacak. Cumhurbaşkanlığı için ayrı,
milletvekilliği için ayrı. Bu durum
seçmeni konforlu yapıyor. İstemediği vekil adayına oy vermeyebilir. Ama
Cumhurbaşkanı adayını çok rahat tercih edebiliyor. Bu sonuç mecliste vekil
aritmetiğini de sıkıntıya sokabiliyor.
Doğrusu, İktidar ve
tüm muhalefet aday belirlemede “TİP “kadar ilgi ve heyecan oluşturmayı
başaramadı.
İttifakların zoraki birliktelikleri, partilerin kendi öz
tercihlerini yapmalarına sınır ve kısıtlama getirdiğini görüyoruz. Bu durum da
seçmen milletvekili tercihi konusunda partisine karşı duygusal tepki
göstermeyebilir. Rasyonel düşünce ile tercihlerini bölebilir.
Partiler oyları bir
bütün olarak düşünseler de oylar bu seçimde bölüne, bölüne paylaşılacak. Seçim,
sosyal ve siyasal bir eylem görülse de sonucu tamamen sayısal. Aritmetik sonuç
sizi iktidar veya muhalefet yapar. Anlıyoruz ki, Matematik olmadan seçim
kazanmak mümkün olmuyor. İki kere ikinin dört etmesi, aritmetik olarak
tartışmasız bir sonuç. Lakin siyasete
asla iki kere iki dört etmiyor.
Siyasetin geometrisine Pisagor denklemiyle baktığımızda,
ülkemizde ekseni kaymış, ortada şekli belli olmayan, şekilden şekle geçen
oportünist, pragmatist, kimin kimle saf tuttuğu belli, belirsiz bir durum
gelişmiş. Siyasette temel ve kesin denklemin ahlak ve vicdanla başladığı,
adalet ve bilimle desteklendiği şüphesiz tek doğru.
Siyaset arenasına baktığımızda, öğretilmiş ve dayatılmış
ezberlerin bozulmadığını ve bu sebeple ‘iki kere iki’nin dört etmediğini.
Bizim siyaset matematiğimizin şekilsiz, anlamsız, önemsiz ve
yanlışlarla dolu olduğunu tekrar tekrar yaşadık.
“İki kere iki dört etmez” çünkü;
Yola çıktıklarını, yolda bulduklarına değişirsen,
Başka mahalleden geleni kusursuz bulursan,
Evin çocuğunu kenarda bırakırsan,
Tabanda kabul göreni, tavanda görmezsen,
Babadan oğula, toruna devam ettirirsen,
Ehliyet ve liyakatı hiçe sayarsan,
Vefa, emek, sadakati bilmezsen,
Dedikodu ve iftira ile adam tanırsan,
Değerleri ve ideolojileri yok edersen…
Siyasete asla “İKİ
KERE İKİ DÖRT ETMEZ”…