Siyasette güzellik dayatma zorbalığı
2023 seçimine yaklaştığımız bu günlerde, sosyal medya da günlerce absürt şekilde bir kadın üzerinden bambaşka bir algı çalışması yapıldı.
Bilecik Belediye Başkanvekili Melek
Mızrak Subaşı, İmamoğlu’nun Bilecik’te yaptığı mitingindeki görüntüsüyle
sosyal medyada gündem oldu. Melek Mızrak Subaşı, Ekrem İmamoğlu’nun yanında
durduğu sırada siyah mantosuyla çekilen fotoğraflar ise Game of Thrones
dizisinin ‘Daenerys Targaryen’ karakterine benzerliğiyle nedeniyle Subaşı
sosyal medyada en çok konuşulan isim oldu.
Subaşı’na öyle misyon ve görevler yüklediler ki akıl tutulması
yaşadık.
Batı’nın çöküşü gözle görülebilir bir hal almışken, bizi biz
yapan değerler ile dünyaya örnek olmamız gerekirken, tüm değerlerimizi bir
tarafa atarak görmezden gelip Batıya öykünmek, Avrupai görüntüsünü medeniyet
bilmek, Anadolu kadınına dair bir
yansımanın olmamasını modernizim görmek ancak sığ ve cahil düşünenlerinin
hayal ve umutları olabilir.
Salt dış görünüş yerine, akıl, zekâ ve entelektüel
özelliklerle bütüncül kadın temsillerinin medyada daha çok yer bulması,
kadınlık bilincinin yayılması adına daha anlamlı ve itibarlı olmaz mı?
Bilecik Belediye Başkan Vekili’nin kadın olması değil,
başarısı ya da icraatları değil ‘güzelliği’ gündem oluyor. Buna erkek bir
siyasetçi için rastlayamazsınız. Çünkü cinsiyetçilik, şekilcilik, güzellik dayatması
zorbalığın başka bir türü olsa gerek...
Güzellik hâlâ kaotik bir şey. Herkese göre göreceli, kişiye
göre farklı... Güzellik ideali sadece dış görünüşle ilintili sayarsak önce tüm
insanlığa ve sonrada bu kavramın en büyük muhatabı olan kadınlara haksızlık etmiş
oluruz. Kadınların “güzel görünme” gayreti; gönüllü ya da gönülsüz, ama isyan
ederek ama zevkle, ama bilinçli ama bilinçsiz bir kabullenişleri var. Bu
dayatılmış baskıcı şiddete maruz kalan kadınların ses vermesi gerekmez mi?
Demokrasi kavramının
ilk ortaya çıktığı Antik Yunan’dan, ilk seçimlerin gerçekleştiği Antik Roma
İmparatorluğu’ndan bu yana kadınlar erkeklere oranla daha az seçilmişlerdir ve
bu tarihsel geleneğin bir sonucu olarak, bugün de siyasette daha az temsil
edilmektedirler.
Dünyada kadınların siyasal alanda erkeklerle eşit haklar
elde etmek için yaptıkları iki yüz yıllık mücadele onların seçme ve seçilme
haklarını kazanmalarını sağlamışsa da siyasetin eril yapısını değiştirmeleri
çok da mümkün olmamıştır. Kadınların siyasette var olma mücadelesi erkekler
kadar kolay ve sağlam olmadığı için, ona çizilen bir profil dışına çıkma gücü
ve şansı zayıftır. Bu sebeple ya “dişi ya da dişli” olmak zorunda
bırakılmıştır.
21. yüzyılda güzellik dayatması altında metalaşan kadın,
siyaset arenasın da kodlanan olumsuz ikincil, zayıf kişilik, dişilik imajı
kalıpları içinde sadece dış görünüşü iyileştirmeye odaklı günümüz güzellik
ideali, olumsuz kadın imajını güçlendirmekte.
Kişilik, akıl ya da zekâ gibi özelliklerinden bağımsız
olarak sunulan bu güzellik ideali problematik olduğu kadar medyatiktir de.
Medyanın yaklaşımı bağlamında özellikle genç kızlar üzerinde patolojik ve
toplumsal beden imajı baskısı gibi pek çok kadın sorununa “güzellik dayatması
altında metalaşan kadın sorunu”nu da dâhil etmek yerinde olacaktır.
Toplumun her alanında var olan ancak çoğu zaman emekleri,
varlıkları görünmez kılınan kadınların siyasette, ulusal parlamentolarda
temsiliyetleri elbette ki yetersiz. Belli kalıplar ve tahakkümler altında direnen,
yanlışa yanlış diyen, itiraz etmekten korkmayan toplumun farklı kesimlerinde
çifte ayrımcılığa uğrayan tüm kadınlarımızın dayatmacı, baskıcı ve zorlayıcı
kalıpları kırmalarını ve tüm kadınlarımız için hayal ettiğimiz dünyayı kurma
sorumluğumuzdan vazgeçmeyelim. “Kadın olmak” zorlukları aşmak anlamına
geldiğini unutmayalım…
Emekleriyle var olan, bilgi, birikim, donanım, eğitim ve
tecrübeleriyle, görünmez kılınsa dahi buradayım diyen şahsiyetli duruşu olan
güçlü kadınlara selam olsun.