Dolar (USD)
34.47
Euro (EUR)
36.26
Gram Altın
2957.22
BIST 100
9367.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
01 Nisan 2023

Siyasetin yanlış anlamaları

Bu siyasetçilerin ağzından çıkan öyle sözler oluyor ki bazen anlamakta güçlük çekiyorum.

Vatandaşların sert tepkileri bile akıllarını başlarına aldırmıyor.

Böyle olunca hemen komplo teorileri başlıyor...

Komploları dinlemeyi sevsem de onlara kapılmayı pek sevmem, akıllıca da bulmam doğrusu...

Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun KHK’larla ilgili söyleminden gaz alan FETÖ’cülerin adaylıkta Kılıçdaroğlu’nu öne çıkarması gerçekten çok garip bir durum...

Kılıçdaroğlu "sessiz siyaset" izleyen bir siyasi...

Bu yolla CHP’nin içindeki deve dişi gibi isimlere yol verdi.

Deniz Baykal’ın açtığı "delegeyi tahkim gücünü" sonuna kadar kullandı.

Ne Muharrem İnce ne bir başkasının koltuğunu ele geçiremeyeceği sistemi kurdu.

Zorda kalınca İstanbul’a yürüdü, yanlış gelen istihbarat haberlerini kürsülerden paylaştı.

Kendisine göre bir ana muhalefet duruşu sergiledi ama sessiz siyaseti hep devam etti.

KHK’lıların görevlerine iade edileceğine ilişkin ibareyi bir programda yeniden kullanınca FETÖ’cüler gaza geldi.

FETÖ konusunda bu ülkede en net duruşu olan partilerden biri CHP’dir.

Sessiz siyaseti yöntem belleyen Kemal Bey'in bunlara destek vereceğini düşünmek tam bir komploculuk olsa da FETÖ’cülerin bu kafa ile o desteği alacaklarına inanmaları hepten bir garabet...

Bunların kapasitesini görünce bu çapsızlıkla nasıl darbe girişiminde bulunduklarını iyice sorguluyorum doğrusu...

Hâlbuki Kılıçdaroğlu’nun bahsettiği aslında birçok kesimin mağdur olduğu bir durum...

Aslında olay devletin kendisini koruma refleksi sırasında bürokraside yer devşirmek isteyenlerin üstlerine verdiği sahte beyanlarla birçok insanı sıkıntıya sokmasıdır.

Mezhebi ve meşrebi fark etmeksizin her kesimden insanın canı bu şekilde yakıldı.

Devlet, yaşam mücadelesi derdine düştüğü için bu ayıklamayı ve aklamayı zamanında ve de yeterli ölçüde yapamadı.

Sorunun esas sebebi de bu aslında...

Bu durumu aynen Ergenekon’da da görmüştük.

Hataları gidermek yıllar alıyor.

Suçlama, kovuşturma ve yargılama süreçlerini iyileştirme ile kurumları nasıl güçlendireceğimizi konuşmak yerine hep hamaset hep boş yapmanın hâkim olduğu bir siyasete muhatap oluyoruz.

Neyse...

Bir diğer anlatılamama olayı da Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan’ın hanesinde duruyor.

6284 sayılı yasa temelde kadınların haklarını koruyor.

İstanbul Sözleşmesi de aynı nitelikteydi.

Burada toplumun bir kesiminin yaşadığı sorunun genele teşmil edilmesi nedeniyle aslında az kişinin bildiği bir problem var.

Konuyu aslında en iyi bilenlerden biri BİA Platformu Başkanı İlknur Birsel Büyükakça...

Kötü niyetli kadınların ya da kötü niyetli avukatların gaza getirdiği kadınların, çekilmez bir boşanma ve nafaka süreci dayatması meselesiyle oluşan mağduriyetler gidere yükselen bir tepki oluşturdu.

Erbakan bu yükselen tepkiyi dile getiriyor.

Bir kısım insan ise son 20 yılda ülkede kadınların daha fazla iş hayatına girişi ve ekmeğini eline alması ile boyun eğmemesi durumunun ortaya çıkmasını bu yasaya bağlıyor.

Erkeklerin çoğunun kadına bakışı tahakkümcü ve üstenci...

Bu nedenle kadınların evde kalıp "namuslu olma(!)" rolünü icra etmesini istiyorlar.

Söz dinleyip, her şeye karışmamaları gerektiğini düşünüyorlar.

20 senede ülkenin ekonomik alanı kadınlara da hızla açması sosyal tabuların yıkılması için topluma yeterli zaman veremedi.

Meseleleri tam anlamıyla bilmeyince anlatmakta sorun oluyor.

Fatih Erbakan'ın dile getirdiği aslında mağdurların, 6284 sayılı yasanın kötü niyetliler tarafından sömürülmesi boyutu olsa da konuyu yanlış anlayanlar bu yasanın kadın haklarını kaldırmak ve kadına çöp muamelesi yapmak isteyen bir kitlenin talebi olduğunu düşünüyor.

Ortada KHK ve 6284 ile İstanbul Sözleşmesi tartışmaları olsa da, aslında kimse meselelerin muhtevasını doğru dürüst bilmiyor.

Ne vatandaş ne de siyasetçi konu ile ilgili yeterlilik sağlamak derdinde değil.

Birbirini dinlemeyenlerin tek taraflı empoze ettiği bir siyaset dili ise karşımıza gelen sonuç oluyor.

Yorucu ve bıktırıcı ne yazık ki...

İYİ PARTİ’YE AYIP EDİLİYOR

Masadan kalktı diye topa tutulan İYİ Parti'nin, oyları Millet İttifakı’nın "helali" olarak görülürken HDP’nin oylarının "mükafat" gibi görülmesi çok garip...

HDP ile yapılan iş birliğinin bir kazanım olarak görülmesi, buna rağmen İYİ Partililerin taleplerinin hiç dikkate alınmaması gerçekten büyük bir ayıp...

Milliyetçi seçmenin gönlü kırıldı.

Fakat İYİ Parti yönetiminin HDP konusunda tavır alamaması kafaları iyice karıştırıyor.

Mansur Yavaş’ın HDP’ye ihtiyaç duymadan kazanılacağı söylemine sarılıp Cumhurbaşkanı Adayı yapılmak istenmesine rağmen Cumhurbaşkanı Yardımcısı adayı olması anlaşılan aynı etkiyi vermemişe benziyor ki İYİ Parti’nin tutumu göz ardı ediliyor.

Meral Akşener’e yapılan ötekileştirme ve İYİ Parti bürosuna yapılan silahlı saldırıyı da çok büyük başka bir ayıp olarak görüyorum.

Bunlara gerek yok.

İYİ Parti’nin tabanını oluşturan ülkücü seçmenin bir kısmı kararını verdi.

Kılıçdaroğlu yerine ATA İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı Sinan Oğan’a oylarını verecekler.

Yüzde 3 yaklaşan bir oran konuşuluyor.

O kadar olur mu bilmem ama Millet İttifakı’nda gelinen dengeler nedeniyle İYİ Parti’nin elinin kolunun bağlandığı göz önünde bulundurulunca tepki oyları gelmesi çok olası görünüyor.

#OANGELİYOR

Sinan Oğan’ın 100 bin imza topladıktan sonra adaylığını ilan ettiği ilk basın toplantısına katıldım.

Medyada yer bulamadıklarından yakınıyorlar.

Benzer yakınmayı Muharrem İnce de yapıyor.

Halbuki hem Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ hem de Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce’yi BBN Türk TV’deki Akıldaki Sorular programıma davet ettim.

Ama maalesef iki siyasiden de bir cevap gelmedi.

Sinan Oğan’a da buradan çağrımı yapıyorum.

Tüm adaylara gerek köşe yazılarımda gerek ise televizyon programımda eşit yaklaşarak ülkenin ihtiyacı olan gerçek gazetecilik çabalarının yanında yer alarak işin hakkını vermeye çalışıyorum.

Buyursunlar.

Tüm liderlerin katılacağı ve sadece projelerin konuşulacağı bir oturumda daha önce söylediğim gibi moderatörlüğe talibim...

Önümüzdeki hafta milletvekili listeleri kesinleşecek ve artık seçim yarışı resmen başlayacak.

Haftaya kadar ittifakların değişime uğraması, katılım veya ayrılma gibi senaryolar hâlâ masada olacak.

İzleyip göreceğiz.