Siyasetin yanlış anlamaları
Bu siyasetçilerin ağzından çıkan öyle sözler oluyor ki bazen anlamakta güçlük çekiyorum.
Vatandaşların sert tepkileri bile
akıllarını başlarına aldırmıyor.
Böyle olunca hemen komplo teorileri başlıyor...
Komploları dinlemeyi sevsem de onlara
kapılmayı pek sevmem, akıllıca da bulmam doğrusu...
Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı ve CHP
Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun KHK’larla
ilgili söyleminden gaz alan FETÖ’cülerin adaylıkta Kılıçdaroğlu’nu
öne çıkarması gerçekten çok garip bir durum...
Kılıçdaroğlu "sessiz siyaset" izleyen bir siyasi...
Bu yolla CHP’nin
içindeki deve dişi gibi isimlere yol verdi.
Deniz Baykal’ın açtığı "delegeyi tahkim gücünü" sonuna
kadar kullandı.
Ne Muharrem İnce ne bir
başkasının koltuğunu ele geçiremeyeceği sistemi kurdu.
Zorda kalınca İstanbul’a
yürüdü, yanlış gelen istihbarat haberlerini kürsülerden
paylaştı.
Kendisine göre bir ana muhalefet duruşu
sergiledi ama sessiz siyaseti hep devam etti.
KHK’lıların
görevlerine iade edileceğine ilişkin ibareyi bir programda yeniden
kullanınca FETÖ’cüler gaza geldi.
FETÖ konusunda bu ülkede en net duruşu olan partilerden
biri CHP’dir.
Sessiz siyaseti yöntem belleyen Kemal Bey'in bunlara
destek vereceğini düşünmek tam bir komploculuk olsa da FETÖ’cülerin bu
kafa ile o desteği alacaklarına inanmaları hepten bir garabet...
Bunların kapasitesini görünce bu
çapsızlıkla nasıl darbe girişiminde bulunduklarını iyice
sorguluyorum doğrusu...
Hâlbuki Kılıçdaroğlu’nun
bahsettiği aslında birçok kesimin mağdur olduğu bir durum...
Aslında olay devletin kendisini koruma
refleksi sırasında bürokraside yer devşirmek isteyenlerin üstlerine
verdiği sahte beyanlarla birçok insanı sıkıntıya sokmasıdır.
Mezhebi ve meşrebi fark etmeksizin her
kesimden insanın canı bu şekilde yakıldı.
Devlet, yaşam mücadelesi derdine düştüğü
için bu ayıklamayı ve aklamayı zamanında ve
de yeterli ölçüde yapamadı.
Sorunun esas sebebi de bu aslında...
Bu durumu aynen Ergenekon’da
da görmüştük.
Hataları gidermek yıllar alıyor.
Suçlama, kovuşturma ve yargılama süreçlerini iyileştirme
ile kurumları nasıl güçlendireceğimizi konuşmak yerine hep
hamaset hep boş yapmanın hâkim olduğu bir siyasete muhatap oluyoruz.
Neyse...
Bir diğer anlatılamama olayı da Yeniden
Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan’ın hanesinde duruyor.
6284 sayılı yasa temelde kadınların haklarını koruyor.
İstanbul Sözleşmesi de aynı nitelikteydi.
Burada toplumun bir kesiminin yaşadığı
sorunun genele teşmil edilmesi nedeniyle aslında az kişinin bildiği bir problem
var.
Konuyu aslında en iyi bilenlerden
biri BİA Platformu Başkanı İlknur Birsel Büyükakça...
Kötü niyetli kadınların ya da kötü niyetli
avukatların gaza getirdiği kadınların, çekilmez bir boşanma ve nafaka
süreci dayatması meselesiyle oluşan mağduriyetler gidere yükselen bir
tepki oluşturdu.
Erbakan bu yükselen tepkiyi dile
getiriyor.
Bir kısım insan ise son 20 yılda ülkede
kadınların daha fazla iş hayatına girişi ve ekmeğini eline alması ile boyun
eğmemesi durumunun ortaya çıkmasını bu yasaya bağlıyor.
Erkeklerin çoğunun kadına bakışı tahakkümcü ve üstenci...
Bu nedenle kadınların evde kalıp
"namuslu olma(!)" rolünü icra etmesini istiyorlar.
Söz dinleyip, her şeye karışmamaları
gerektiğini düşünüyorlar.
20 senede ülkenin ekonomik alanı kadınlara
da hızla açması sosyal tabuların yıkılması için topluma yeterli zaman veremedi.
Meseleleri tam anlamıyla bilmeyince
anlatmakta sorun oluyor.
Fatih Erbakan'ın dile getirdiği aslında mağdurların, 6284
sayılı yasanın kötü niyetliler tarafından sömürülmesi boyutu olsa
da konuyu yanlış anlayanlar bu yasanın kadın haklarını kaldırmak ve kadına
çöp muamelesi yapmak isteyen bir kitlenin talebi olduğunu düşünüyor.
Ortada KHK ve 6284 ile İstanbul
Sözleşmesi tartışmaları olsa da, aslında kimse meselelerin muhtevasını
doğru dürüst bilmiyor.
Ne vatandaş ne de siyasetçi konu ile
ilgili yeterlilik sağlamak derdinde değil.
Birbirini dinlemeyenlerin tek
taraflı empoze ettiği bir siyaset dili ise karşımıza gelen sonuç oluyor.
Yorucu ve bıktırıcı ne yazık ki...
İYİ PARTİ’YE AYIP EDİLİYOR
Masadan kalktı diye topa tutulan İYİ
Parti'nin, oyları Millet İttifakı’nın "helali" olarak
görülürken HDP’nin oylarının "mükafat" gibi
görülmesi çok garip...
HDP ile yapılan iş birliğinin bir kazanım olarak görülmesi,
buna rağmen İYİ Partililerin taleplerinin hiç dikkate
alınmaması gerçekten büyük bir ayıp...
Milliyetçi seçmenin gönlü kırıldı.
Fakat İYİ Parti yönetiminin HDP konusunda
tavır alamaması kafaları iyice karıştırıyor.
Mansur Yavaş’ın HDP’ye ihtiyaç duymadan kazanılacağı
söylemine sarılıp Cumhurbaşkanı Adayı yapılmak istenmesine
rağmen Cumhurbaşkanı Yardımcısı adayı olması anlaşılan aynı
etkiyi vermemişe benziyor ki İYİ Parti’nin tutumu göz ardı
ediliyor.
Meral Akşener’e yapılan ötekileştirme ve İYİ Parti bürosuna
yapılan silahlı saldırıyı da çok büyük başka bir ayıp olarak görüyorum.
Bunlara gerek yok.
İYİ Parti’nin tabanını oluşturan ülkücü seçmenin bir
kısmı kararını verdi.
Kılıçdaroğlu yerine ATA İttifakı’nın Cumhurbaşkanı
adayı Sinan Oğan’a oylarını verecekler.
Yüzde 3 yaklaşan bir
oran konuşuluyor.
O kadar olur mu bilmem ama Millet
İttifakı’nda gelinen dengeler nedeniyle İYİ Parti’nin elinin
kolunun bağlandığı göz önünde bulundurulunca tepki oyları gelmesi
çok olası görünüyor.
#OANGELİYOR
Sinan Oğan’ın 100 bin imza topladıktan sonra adaylığını ilan
ettiği ilk basın toplantısına katıldım.
Medyada yer bulamadıklarından
yakınıyorlar.
Benzer yakınmayı Muharrem
İnce de yapıyor.
Halbuki hem Zafer Partisi Genel
Başkanı Ümit Özdağ hem de Memleket Partisi Genel Başkanı
Muharrem İnce’yi BBN Türk TV’deki Akıldaki
Sorular programıma davet ettim.
Ama maalesef iki siyasiden de bir cevap
gelmedi.
Sinan Oğan’a da buradan çağrımı yapıyorum.
Tüm adaylara gerek köşe yazılarımda gerek
ise televizyon programımda eşit yaklaşarak ülkenin ihtiyacı olan gerçek
gazetecilik çabalarının yanında yer alarak işin hakkını vermeye çalışıyorum.
Buyursunlar.
Tüm liderlerin katılacağı ve sadece
projelerin konuşulacağı bir oturumda daha önce söylediğim gibi moderatörlüğe
talibim...
Önümüzdeki hafta milletvekili listeleri
kesinleşecek ve artık seçim yarışı resmen başlayacak.
Haftaya kadar ittifakların değişime
uğraması, katılım veya ayrılma gibi senaryolar hâlâ masada olacak.
İzleyip göreceğiz.