Siyaset ve lümpenleşme
Bilginin ve birikimin değer görmeyişi, modern dünyaya yabancılık, medeniyeti oluşturan barış, hukuk ve özgürlük değerlerinden yoksun oluş, akıl düşmanlığı, ırkçılığın, cinsiyetçiliğin ve fanatizmin yaygınlaşması, şiddetin yüceltilmesi gibi faktörlerden dolayı siyaset, eğitim, kültür ve medya gibi alanlarda derin bir lümpenleşme hali yaşıyoruz. Topluma söyleyecek hiçbir sözü olmayan vahşilerin, siyaset gibi önemli yerlerde temsilci hale getirilmesi, aslında siyaseti, ekonomiyi, toplumu, kültürü, demokrasiyi ve hukuku bitiren endişe verici sonuçların ve durumların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Lümpenliğin siyasete egemen olması, çanların herkes için çalması anlamına gelmektedir. Lümpenlik, hayata ve siyasete kan, kir ve karanlık bulaştırmaktadır.
Marx’ın ve Engels’in Alman İdeolojisi’nde lümpen kavramını ortaya koymalarından beri bu terim, siyaset başta olmak üzere hayatın değişik alanlarında baskın olmaya çalışan serseri ve soytarı güruhları ifade etmek için çok kullanışlı hale gelmiştir. Siyaset alanında lümpenleşme, serseri ve soytarı kişilerin davranışlarını, kişiliksizliklerini, eşyalaşmalarını, kültürsüzlüklerini, kabalıklarını, kirlenmişliklerini ve kuralsızlıklarını anlatmaktadır. Lümpenleşme, kişilerin insanlıklarının merkezinde yaşanan bir vahşilik halini ifade etmektedir. Lümpenlik, aslında bir insanlık krizidir. Siyasetin lümpen insanların etkisine girmesi, siyasette, idarede ve toplumda derin krizlerin, arızaların, yolsuzlukların ve yozlaşmaların ortaya çıkmasına neden olmaktadır.
Lümpenlik, kuralsızlık, kabalık, küstahlık, külhanbeylik, saldırganlık, keyfilik, soytarılık ve niteliksizlik demektir. Lümpenlerin en nefret ettiği şey, hukuk, demokrasi, barış ve özgürlüktür. Lümpenler, despotizmi, keyfiliği, çatışmayı ve köleliği yüceltirler. Lümpenler, kendi keyfiliklerini ve serseriliklerini tek kanun sanırlar. Lümpenler, şiddetin, kabalığın ve vahşiliğin kendilerine istedikleri kanunu yapma hakkı ve ayrıcalığını verdiğini vehmederler. Lümpenler, siyasette keyfiliğe ve hukuksuzluğa dayalı mutlak bir iktidar isterler. Lümpenliğin olduğu yerde hukuk yoktur.Lümpenler, kendilerinden farklı olanları dinleme olgunluğuna hiçbir zaman sahip değildirler. Farklı sözler sözlenmesine tahammül edemeyen lümpenler, birer kontrol manyağıdırlar ve sapığıdırlar. Farklı sözler karşısında kontrollerini kaybeden lümpenler, sapkın bir şekilde farklı insanlara saldırırlar ve sadistçe kan dökmeyi marifet sayarlar. Siyaset bezirganı lümpenler, demokrasiye, hukuka ve barışa karşı güçlerin oluşturduğu soytarı ve serseri güruhlardır.
Siyaset, bugün kısır, kaba ve kirli bir alana dönüşmüş durumdadır. Siyasete kısır bir taşra kültürsüzlüğü hakimdir. Kasaba kültürsüzlüğü ve kabalığıyla siyaset bezirganlığı yapanlar, entelektüel düşünme kapasitesinden tamamen yoksun, kaba ve keyfi davranmayı marifet sayan, hiçbir inceliğe, zarafete, nezakete ve sahiciliğe sahip olmayan bir serseriler ve soytarılar grubu olarak kolaylıkla biraraya gelebilmekte, birlikte yozlaşabilmektedirler. Siyaset bezirganlarındaki ahlaki ve akli nitelikteki insani yoksunluğun ve yoksulluğun adı, lümpenliktir.
Siyasi bezirganların lümpenliği, kültürü, sanatı, müziği, akademiyi, şiiri, edebiyatı, sinemayı, kısacası her şeyi zehirliyor ve yozlaştırıyor. Siyasi bezirganların lümpenliklerini örnek alan sözde sanatçı, şarkıcı, gazeteci, yorumcu, şair ve akademisyen denilen kişilerin, lümpenlikte yarışmalarını, acizliklerini, yetersizliklerini ve alçalmışlıklarını, kabalıklarını ve kirlenmişliklerini gözlemliyoruz. Siyasi lümpenlik, kabalığını, vahşiliğini, kasablığını, hoyratlığını, yozlaşmışlığını mimariye, müziğe, sinemaya, edebiyata, şiire, medyaya, aileye, kısacası her şeye bulaştırmaktadır ve her şeyi kirletmektedir.
Lümpenlik, boşlukta oluşan bir durum değildir. Sosyal ve siyasal şartlar uygun olduğunda lümpenlik, bulaşıcı hastalık olarak ortaya çıkmaktadır. Lümpenlik, sosyal ve siyasal bir cinnet halidir. Siyasetçiler, kendilerine rant oluşturmak, konuşulmak, öne çıkmak, kendilerine verilen imkanlarıı korumak için lümpen davranmaya kendilerini mecbur, zorlanmış ve itilmiş hissederler. Siyaset bezirganları, lümpenliğe aşıktırlar ve şöyle derler: “Ey Lümpenlik! Ben sana mecburum!” Siyaset bezirganlarının lümpenliğe mecbur oluşu, onlara güç ve servet getirebilir. Ancak toplumun siyasi lümpenliğe prim vermesi, toplumun tamamına yıkım, çöküş, yolsuzluk, hırsızlık, ahlaksızlık, sefalet, cehalet ve yoksulluk olarak döndüğünü hatırlatmak lazımdır. Özgür ve sivil toplum, siyasi lümpenliğe geçit ve prim vermeyecek kadar olgunlaşmış akıllı toplumdur.