Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Siyaset: Sanat mı? Vahşet mi?

Politika, gelişi güzel, kaba saba, barbarca ve yıkıcı bir şekilde yapılan bir faaliyet değildir. Hukukun ve barışın şehre (city) hakim olması için yapılan politika, sanata, bilime, felsefeye ve hukuka dayanılarak yapılmalıdır. Kişisel ve kliksel çıkarlara, hırsın sonucu olan hırsızlıkların ve yolsuzlukların hakim olması için yapılan siyaset, şehre ve topluma barış, güzellik, adalet, refah ve iyilik getirmekten ziyade bütün kötülüklerin anası olan bir faaliyete dönüşür. Siyaset, bir vahşet olarak değil, bir sanat olarak icra edilmelidir.Sanat ve edebiyatı hiç konuşmuyoruz. Sadece verimsiz ve yıkıcı siyasal söylemlerle hayatımızzı harcıyoruz. Bu noktada Nietzche’yi hatırlamak lazımdır: “Bir ülkede edebiyat ve sanattan çok siyaset konuşuluyorsa o ülke üçüncü sınıf bir ülkedir.”

Siyaset, sanata hükmetmemelidir. Siyaset, sanatı kendi içinde özümseme imkanları ve araçları yarattıkça, siyaset incelmekte, güzelleşmekte ve insanileşmektedir. Sanattan arınmış kirli, kaba, çirkin ve vahşi bir siyasi kültürün, stilin, söylemin ve pratiğinin yaygınlaşması,çok temel bir insani sorundur. Siyaset, kabalaştıkça ve çirkinleştikçe eğitimi, hukuku, medyayı, insani ilişkileri, inancı, maneviyatı, ahlakı, ekonomiyi, edebiyatı, müziği, kısacası siyaset, hayata ve insana dair her şeyi kirletmekte, karartmakta ve kapatmaktadır. Sanatın yokluğundan dolayı siyasetin kabalığına ve yıkıcılığına tahammül etmek neredeyse imkansız bir durumdur. Bilim, sanat, felsefe, eğitim, ahlak, hukuk, siyasetin emrinde olan köleler ve köpekler değildirler. Sanata yer verdiği sürece siyaset, anlamlı, verimli ve yaratıcı bir faaliyete dönüşebilir. İktidarı elde etmek ve iktidarda kalmak için siyaset, yaratıcı yıkım anlamında uygulanabilir. Siyasetin yaratıcı bir barbarlığa dönüşmemesi için sanatın kendisini terbiye etmesine ve inceltmesine ihtiyacı vardır. Sanat tarafından terbiye edilmemiş bir siyaset, kabalık, vahşet, fanatizm ve şiddet üretmekten başka bir işe yaramamaktadır. Siyaset, sanata hükmetme saplantısına düşmemelidir. Siyasetin sanata hükmetmeye kalkması, sanatı ortadan kaldırdığı gibi, siyasetin kendi sonunu hazırlamasına zemin hazırlamaktadır.Siyasetten bağımsız özgür sanat bir gereklilik olduğu gibi, sanattan arınmış bir siyasetin de bir sorun olduğunun anlaşılması önemlidir.

Sanat, doğaya, insana ve topluma yapılan şahitliğin değişik faaliyetlerle ifadesini içermektedir. Doğa, insan ve topluma şahitlik eden sanatçı, düşlerini, duygularını, düşüncelerini ve duyarlılıklarını eserlerinde ifade eder. Sanatçının eserlerinde ortaya koyduğu duyarlılığa, siyasetçinin duyarlı olması lazımdır. Sanata duyarlı siyasete çok ihtiyaç vardır. Sanat ve sanatçıyı küçümseyen, sahip olduğu ekonomik ve siyasal imkanlar nedeniyle kendisini dev aynasında gören cüce ruhlu siyasetçiler, duyarsızlık, düşüncesizlik, sığlık ve duygusuz kişiler olarak doğayı, insanı ve toplumu kirletmektedirler. Sanata duyarsız siyasetçilerin hakim olması durumunda, bireyler ve toplumsal kesimler, kendilerini ifade edememekte, sadece bu yoz ve duyarsız siyasetçilerin kabalıklarına, küfürlerine, hakaretlerine ve kirlenmişiliklerine maruz kalmaktadırlar. Sanata duyarlı siyaset konusunda gelişmek için siyasetçinin yeni bir edep ve terbiye kazanması için yapılması gerekenler konusunda yeniden düşünmeliyiz ve tartışmalar yapmalıyız.Sanat ve siyaset arasındaki ilişkiden kastımız, siyasetin veya sanatın bir öteki içinde kimliğini kaybetmesi değildir. Burada bahsettiğimiz şey, sanatın siyasette yaratıcı fikir ve duyarlılık oluşturması ve siyasetin kendisinii sanatın etkilerine açık tutmasıdır.

Siyaset ve devlet, sanat ve kültür icat edemezler. Siyaset ve devlet aygıtları, toplumsal iktidarı kurmak için sanat ve kültürü araç olarak kullanmayı isteyebilirler. Sanat ve kültür, duyguyla, özgünlükle, bireysellikle, özgürlükle ve yaratıcılıkla yapılabilecek faaliyetlerdir. Siyasetin sanat ve kültür üzerinde vesayet kurmadığı, kişilerin kendilerini geliştirme imkanlarının önünü açtığı durumlarda sanat ve kültür yeşermekte, gelişmekte ve serpilmektedir. Sanat ve kültür, emir-komuta ilişkisi içinde gerçekleşebilecek faaliyetler değildirler. Sanat, bireyle başlar, gelişir ve büyür. Siyaset, bireyin hak ve özgürlüklerini korumak ve geliştirmek suretiyle sanata uygun bir atmosferin oluşumuna katkı sunabilir. Suskunluğun, ataletin, kaygının ve mutsuzluğun üretildiği ortamlarda sanat değil, vahşet egemen olmaktadır.