Siyaset mühendisliği ve bitmeyen siyasi krizler
Türkiye gündemi depremin acıları ile boğuşurken, bir taraftan siyasi depremle gündem değişmeye başladı. Öncelikle 6’lı masanın dominant ablası Meral Akşener, Millet İttifakı’nı bir sözüyle yerinden sarstı. Yaşanan kriz arabulucular sözler ve vaatler ile aşılmaya çalışıldı. Bu yaşanan temas ve iletişimden sonra, masaya tekrar dönme kararı verdi. Bu süreçte Akşener kimine göre hain, kimine göre de kahraman oldu. Masaya dönmesinin arka planı ile ilgili de nice komplo teorileri, sözde tehdit ve şantajlar, iddialar vb. çok şey söylendi…
Neticede bu
konuşulanlar veya iddialar, belki şehir efsaneleri olarak siyasi tarihimize not
olarak düşecek kadar da hakikat.
72 saat süren bu siyasi kriz “ağzımızın tadı bozulmasın”
dost, düşmana karşı safları sıkı tutalım anlayışı ile çözüldü… Akşener masaya
dönerken bohçasından iki belediye başkanını da getirdi. Cumhurbaşkanı
yardımcılarının sayısını 7’ye çıkararak. Millet ittifakını 7 kocalı Hürmüz’e
dönüştürdü.
Kriz böylelikle bir nebzede olsa çözüldü. “Nerde kalmıştık”
sözüyle tekrar ittifakın içindeki denklemlere çalışılmaya başlandı. Bu
denklemin en zor soru ve cevabı HDP bu ittifakta olacak mı? Masa da oturacak
mı? Bakanlık verilecek mi? Akşener dengesi nasıl gözetilecek?
Muhalefetin bir kanadı özellikle İYİ Parti’nin başını
çektiği, 6’lı Masa içerisindeki milliyetçilik hassasiyeti yüksek bazı kesimler
HDP’siz bir zaferin peşinden koşuyorlar. HDP kanadıysa bir yandan sivil
siyasette yalnız bırakılmaktan ve marjinal görünmekten kurtulmanın tek çözümü,
olarak 6’lı Masa ile koşulsuz destekte görüyor. Fakat öte yandan %10-12’lik oy
gücünün koşulsuz ve hiçbir kazanım elde etmeyen bir siyasete kurban gitmesini
de istemiyor.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Millet İttifakı’nın
Cumhurbaşkanı adayı ilan edilmesinin ardından HDP’yi ziyaret edip etmeyeceği
tartışılmaya başlandı. Kılıçdaroğlu, "Tüm partileri ziyaret etmem zaten
demokrasinin gereğidir. HDP’yi ziyaret etmem kadar doğal bir şey olamaz" dedi.
Meral Akşener, cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu’nun HDP’yi ziyaretine ilişkin
"CHP, HDP ile görüşebilir, bu net. Ama bize asla getiremez"
değerlendirmesini yaptı, 'HDP ile bakanlık alışverişinin söz konusu
olamayacağını' söyledi.
Bu gelişmeler çerçevesinde, HDP Eş Genel Başkanı Mithat
Sancar’da Akşener ‘e gönderme yaparak bir açıklama yaptı.
“Bizim yapacağımız görüşme CHP ile olmayacaktır. Millet
İttifakı adayı ve ekibiyle olacaktır. Dolayısıyla 'CHP ve HDP görüşmesi'
şeklindeki başlıklar doğru değil” dedi.
6’lı Masa’nın HDP ile sürüncemeli ilişkisi üzerine en büyük
çıkışı Demirtaş yaptı. Siyasi literatürde olmayan bir metot ile kendisini
istemeyen Akşener’e mektup yazdı.
Mektup hal-hatır sorma mektubu değildi. Sitem, hakikat ve
hesap doluydu.
Demirtaş’ın mektubunun kısa özeti; “HDP’li seçmen olarak
benim oyumu istiyor musunuz? Yerel seçimlerde Millet İttifakı’nın belediye
başkanlarının kazanmasını sağlayan HDP oyları için ‘istemem’ demediğinizi de
hatırlatırım. Arkadaşlarınız HDP seçmeninin oylarıyla bakanlık koltuklarına
oturmaya adaylarsa bizi ikna etmeniz gerekmez mi? Demokratikleşmeye dair
talepleri taviz olarak mı görüyorsunuz? Eğer iktidar olursanız ve HDP’nin
talepleri sizin masanıza gelmeyecekse bize hangi masayı öneriyorsunuz? HDP de
HDP seçmeni de eşitler arası, omuz hizasında yapılacak bir müzakere dışında
hiçbir üstenci, dayatmacı, egemen bakış açısıyla yaklaşımı asla kabul
etmeyecektir. Sorunlarımızın demokratik siyaset alanında, barış içinde,
konuşarak çözülmesi dışında herhangi bir yöntemi benimsemiyoruz. Sizin
önerdiğiniz başka bir yöntem var mı?”
Demirtaş, bu mektupla HDP içindeki liderlik ve siyaset
stratejisi ile, kendi siyasi serüvenini daha güçlü bir şekilde oluşturmanın
yolunu da açmış oluyor.
Kılıçdaroğlu, Kürt siyasetine yönelik gereken yakınlaşmaları
Demirtaş üzerinden vermeyi önceleyebilir. Çünkü HDP‘yi masaya yakınlaştırmanın
daha maliyetli bir yol olduğunu düşünebilir. HDP temsilcileri ne kadar koşulsuz
destek sunacaklarını söyleseler de HDP seçmeni bu koşulsuz desteğin kendilerini
“sakıncalı piyade” gibi gösterdiğini düşünüyor.
Ancak “HDP desteği” her iki ittifak için de hem istenen hem
istenmeyen bir problemli alan durumunda. İttifaklar, HDP oylarını almak
istiyor, ama HDP ile ilişki kurmak istemiyorlar. Aslında iki ittifakta HDP’siz
Kürt seçmene ulaşmak istiyor.
Türkiye ikinci yüzyılına girerken siyasetinin en önemli
seçimini yaşayacak. Derin siyasi farklılıklarımıza, düşünce ve ideolojilerimize
rağmen geleceğe dair güçlü, kararlı ve umutlu olmalıyız.
* Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanlığı ve
Milletvekili Genel Seçimleri’nin 14 Mayıs’ta gerçekleşmesi yönündeki kararı
imzalayarak ilan etti. 15 Mayıs genel seçimleri Milletimize hayırlı olsun.