Siyaset kısıtlansın!
Siyaset, ülkemizde bir hastalığa dönüşmüş durumda. Siyasetsiz bir günümüz yok. Evden sokağa, çarşıdan işe her yerde siyaset var. Siyasetin girmediği, etkilemediği durum yok gibi. Siyaseti kısıtlamak lazım!
Siyaset bıkkınlık vermeye başladı. Seçme-seçilme ve demokrasi derken, halk kendisini yönetecek lideri gerçekten kendisinin seçtiğine inanmaya başlayalı beri "sandık" oyunu iyi tuttu. Gerilim mi var, hemen bir sandık koy! Ekonomi mi kötü, hemen bir sandık koy! Halk uyanmaya mı başladı, hemen bir sandık koy! Gündemi değiştirmek, ilgiyi asıl sorunlardan başka alanlara çevirmek için siyaset iyi bir yol.
Seçme-seçilme hakkının var olduğuna canı gönülden inanıyoruz! Demokrasiyi iliklerimize kadar özümsedik. İliklerimizde kan yerine demokrasi üretiliyor. Tüm bedenlerde demokrasi, hak, adalet ve özgürlükler dolanıyor. Siyaset sofrasında yiyor, demokrasi meclislerinde boy gösteriyor, özgürlük meydanlarında nara atıyor, adalet saraylarında hakkın savunucusu oluyoruz! Halk mı dediniz, ekmek mi dediniz, emek mi dediniz! Tüm bu talepler "sandık" oyununda gizli. Sandığa gel, oyuna katıl ve istediğini al.
Halk, siyasetsiz bırakılmamalıdır. Aşağıda halk, siyaset oyunuyla vakit geçirdiği sürece, yukarıdakilerin keyfine diyecek çıkmaz. Bu düzen böyle gelmiş, diyorlar.
Bir gün uyandığımızda ana haber bültenlerinde siyasilere kısaca ve sonlarda yer verilse. Haberlerde eğitim, bilim, sanayi, yaşam, sanat ve edebiyata daha çok yer verilse. Yaşam kalitemiz üzerine konuşsak. Eğitimimizi değerlendirsek. Spora vakit ayırsak. Spor deyince aklıma geldi. Geçenlerde bir öğretmen arkadaştan duydum, güreşçi bir çocuk turizm meslek lisesinde okuyormuş! Güzel sanatlarda okuyan bir öğrenci de beden eğitimi öğretmeni olacak! Turizm içinse okumaya bile gerek yok! Bu memlekette yiğidin son mesleklerinden biri de garsonluktur. Turizm demek bu işte! Dur, neler diyorsun sen! Aklıma deli sorular geliyor, kime sorsam? En iyisi sorma, bir slogan at ve yürü diyor, içim. İçimle konuşuyorum, içim de dolunca ne olacak?
Dedik ya siyaset her yere girdi. Sigortalarımız yanıyor bazen. Anlayabilmek için zorluyorsunuz kendinizi ama nafile! Geçen hafta bir vatandaşla tanıştık. Cumhurbaşkanı ne zaman gelse, her defasında otobüsün önüne kendisi atlıyormuş. Kimseye kaptırmıyorum, diyor. Cumhurbaşkanı da artık kendisini tanır olmuş. Kim bu delikanlı, diyormuş. Tabii ki gururla, sevinçle anlatıyor bunları. Sonrasında ise siyasette işler iyi değil, diyor. Dün sövenler, bugün makamlarda imiş! Sinirleniyor! Gaz versek, haklısın desek sigortaları yanacak. Neyse sen, otobüsün önüne atlamak için hazırlan kardeşim! Garibanın evladı da vatanı kurtarmak için bombaların üzerine atlıyor!
Demokrasiyi bıraksak, ne olur? Yaramıyor sanki. İyi gelmedi hastalıklarımıza. Herkeste bir hava var. Bu arada aday adaylığı diye bir şey var. Aday olabilmek için çok adaletli(!) bir sistem olan "mülakat"a girmek lazımmış. İyi tuttu ama bu oyunlar. Reklamcılar için de işler açıldı. Hayırlı işler olsun.
Adam falanca dairenin müdürü. Sosyal medya hesabı, sanki şahsının değil de bir partinin! Peki, müdürlüğü ne alemde, iyi müdür mü bu adam? Etmeyin, vatandaş sizden hizmet bekliyor! Her yer siyaset kokuyor. Dört yılda bir konuş, hatta konuşma! Ne diyorsan sandıkta de ve geç. Olmaz, dört yılda bir sandıkta konuşma olmaz! Neden olmaz, beceriksizlikleri nasıl gizleriz değil mi? Durmadan siyaset konuşursak işimizi, niteliğimizi kimse konuşamaz. İyi ayak!
Umudum var. Yeni sisteme evet diyen Türkiye, şimdi 24 Haziran'a gidiyor. Hayırlısı olsun diyelim.