Siyaset değil yalanat…
Dilimize yeni bir terim hediye ediyorum: “Yalanat” Çünkü bazıları siyasetçi değil; yalanatcı… Özene bezene kendilerini bu şekilde hazırlamışlar ve milletin başına bela olmuşlar... Allah bu ülkeyi yalanatcılardan korusun ve onların yalan üreten medyasından...
TDK'ye göre siyaset: Devlet
işlerini düzenleme ve yürütme sanatıyla ilgili özel görüş veya anlayıştır. Ama
bazılarının anlayışı kıt ki siyaseti yanlış anlamışlar ve damarlarında cirit
atan sadece yalan olmuş... Yalanı devlet
işlerini düzenleme ve yürütme sanatı olarak görüp, iktidara talip olmak: Bekleyin geldiğimizde yaşayacağınız tek
hakikat bu olacaktır demektir…
Adalet için yürüyenlerin, “her
şey çok güzel olacak” diyenlerin, kendilerini dürüstlük abidesi olarak
gösterenlerin siyasetini yalanlar üzerine kurması ve daima dürüstlük
vurgulaması gerçekten bizim aklımızla alay demektir. Bir millet asla kendisiyle
alay edeni unutmaz; eline geçen her fırsatta cezalandırır...
Millete hizmet yeri olan
siyaset, hırslar yüzünden olmuş yalanat. Bir siyasetçi düşünün ki; elde etmek
istediği makama, ulaşmak istediği mevkie gelmek adına memlekete hizmet eden
insanı; millet sevdalısını alaşağı etmek için; meteor yağmurları gibi yalan
yağdırıyor… Muhalefette
yalan yağdıran kişi, iktidara gelince, ister istemez yalan yağdıracaktır çünkü
sadece yalan kasları gelişmiş ve meleke sahibi olmuştur… Yalan melekeleri
gelişenler ise asla hakikatlere dost olmaz, asla memleketin maddi ve manevi
kalkınmasını istemezler... Yalan
tahriptir ve tahrip taraftarı olanlar ise asla hiçbir olumlu şeyi ve terakkiyi
sevemezler! Bu ülkenin yükselişine öyle çok kuduran var ki…
Aklında
sadece memleket sevdası olanların ister istemez kafaları projelerle dopdolu
olacaktır, hayalinde ise o projeleri nasıl gerçekleşeceği… Şimdi söyleyin; Erdoğan gibi bir insan, yalan gibi bir basitlikle
uğraşır mı hiç? Elbette kapıları yalana kapalı olur ve hakikatlerin aşığı
olur. Hakikat peşinde olanların icraatı ise sadece hakikat olur.
Sevmek
icraat ister, ortaya eser koymak ister. Kuru kuruya sevmek ise bol bol yalan
ister… Yalan çaresizlik ve tembellik
icraatıdır. En acınası insanlar ise; yalanlar peşine büyük hülyalarla
takılanlardır. İnsan bile bile yalanlara kanıp ve yalancılardan muhteşem
faaliyetler bekler mi? Israrla yalan siyasete oy vermek; tedavi edilmesi
gereken bir hastalıktır. İnşallah
bazıları bu hastalıktan acilen uyansalar ve bu ülke daha çok hakikatlere sahip
olsun…
İktidarı
destekleyenlere nefret eden ve özellikle oy veren öğretmeni öğretmen olarak
görmeyen Kılıçdaroğlu; bayram katliamı yaptıran Demirtaş’ın kitabını tavsiye
eden Arınç. Yani kısaca: yanardöner siyaset. Böyle bir siyaset, siyaset değil; sakatattır, yalanattır…
Kitapsızların kitabı tavsiye edilmez!
Bir siyasetçi yalandan medet umamaz!
Bir siyasetçi, çocuk katillerinin ve kafa ezmekten rahatsız olmayanların
kitabını tavsiye edemez!
Demirtaş’ın kitabını tavsiye etmek demek; bu millete kitapsızlık tavsiye etmek
demektir. Çünkü Demirtaş’ın kitabı Allah’a isyan dolu ve Kürt haklarını
koruyorum derken Kürt kardeşlerimize ihanet doludur... Demirtaş’ın kitabı; cami yakmaktır, kütüphane yakmaktır, kurbanda
insanları kurban etmektir. Demirtaş’ın kitabının her satırı alçak
Siyonistlerin plan ve projesidir. Demirtaş’ın kitabı Aybüke gibi gencecik
öğretmenleri katletmektir. Bu Demirtaş
denen; halkı sokaklara döküp, bayram katliamı yaptıran, sonrada yalandan ter
döken herifin kitabı başından sonuna vicdansızlık, Allahsızlık ve “başkan
Aponun” heykelini yaptırmak arzusudur. Kitapsızların
kitabı okunmaz! Şimdi soruyorum: Demirtaş güzellemisi yapmanın ve Allahsız
birinin kitabını tavsiye etmenin sebebi nedir? Aslında biz cevabını çok iyi
biliyoruz.
Milletimiz,
Demirtaş gibi hainlerin kitabını değil; gerçek vatanseverlerin kitabını ve
hakikat kitabını okuyarak, inşallah yalanat
siyasilerden ve küffarla ve de FETÖ’yle gönül bağı olanlardan kurtulacaktır. Bizim
başımıza ne geldiyse; hakikat kitabını okumadığımız için ve kitapsızların
kitabını okuttukları içindir. Allah,
gençliğimizi, kitapsızların kitabından, hakikat kitabına yöneltsin ÂMİN…