Siyaset arenasındaki metamorfoz derinleşiyor...
Yıl 2001... 57. ANASOL-M (DSP+MHP+ANAP) Hükümeti’nin iktidar olduğu, ülke ekonomisinin dip yaptığı günler...
Vatandaş bunalımda...
Vatandaş çaresiz...
Vatandaş bitik...
Ahmet Çakmak isimli esnaf Başbakan Bülent Ecevit’e yazar kasa atarak ülke ekonomisini protesto ederken; Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ise Millî Güvenlik Kurulu Toplantısı’nda Anayasa kitapçığı fırlatarak siyasi krizi derinleştirdi... MGK’da Anayasa kitapçığı havada uçuşurken, “Vay ‘nankör kedi’ vay...” tepkileri arasında siyasi ve ekonomik yangın daha da harlandı...
Borsa çakıldı...
Gecelik faiz yüzde 7 bin 500’e fırladı...
Bankalar battı...
Döviz patladı...
İşsizler ordusuna yenileri eklendi...
Bu kaotik ortamda yumuşak lokma hâline gelen Türkiye’nin batık ekonomisi IMF’ye teslim edildi... Bülent Ecevit, Mesut Yılmaz ve Devlet Bahçeli üçlüsünün oluşturduğu ANASOL-M Hükümeti, bir taraftan “Süper Bakan” olarak atadığı Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı ve Hazine Müsteşarı Kemal Derviş’in, diğer taraftan ise IMF Türkiye Masası Şefi Carlo Cottarelli’nin talimatlarını birer birer devreye soktu...
Acı reçete vatandaşın canını yaktıkça, yaktı... “Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana...” türküsü Edirne’den Kars’a yayıldıkça, yayıldı...
ERKEN SEÇİM ŞART OLDU
Yaşanan sıkıntılara daha fazla duyarsız kalamayan Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli, 7 Temmuz 2002 tarihinde Kocayayla Türkmen Kurultayı’nda erken seçim çağrısı yaptı. Siyasi ve ekonomik krizin derinleşmesiyle birlikte Ecevit’e yönelik sağlık üzerinden itibar suikastlarının ardı arkası kesilmedi. Geriye tek çare kaldı; erken seçim.
Koalisyon hükümetini oluşturan ANASOL-M liderleri 16 Temmuz 2002’de yaptıkları zirve ile 3 Kasım 2002’de erken seçim yapılması için karar aldı. Bu karar 31 Temmuz 2002’de TBMM Genel Kurulu’nda yapılan oylamayla kesinleşince siyasi arena hareketlendi.
Seçim meydanlarında uçuk kaçık vaatler havada uçuşurken, vatandaş kriz ve enflasyonun pençesinde inim inim inlemeye devam etti. Ve nihayet 81 ilde düzenlenen seçimlere yüzde 79,13 katılımla birlikte hem oyların, hem de Pandora’nın kutusu açıldı. Sürpriz ki ne sürpriz!..
TÜRK SİYASAL HAYATINDA KÖKLÜ DEĞİŞİM
Mesut Yılmaz’ın Anavatan Partisi (ANAP) yüzde 5.13, Bülent Ecevit’in Demokratik Sol Parti’si (DSP) yüzde 1.22, Devlet Bahçeli’nin Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) yüzde 8.36 oy alıp yüzde 10 barajının altında kalarak TBMM’ye veda ederken, seçimlere ilk defa katılan Cem Uzan’ın Genç Parti’si (GP) büyük bir sıçrama yaparak yüzde 7.25 oy alsa da diğer muhalefet partileri gibi yüzde 10 barajına takıldı. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde 2002 seçimleri sonucunda bir ilk yaşanarak, önceki dönemde TBMM’de bulunan tüm siyasi partiler Meclis dışı kaldı.
Sosyo-ekonomik ve sosyo-psikolojik dinamiklerin harekete geçmesinin sandığa yansımasıyla birlikte Türk siyasetinde “Anadolu İhtilali” yapıldı. 3 Kasım 2002 tarihinde yapılan erken genel seçimler, Türk siyasal hayatında köklü değişikliklerin yaşanmasına sahne oldu. Türkiye, 1946’dan sonra ilk kez 2 partili bir Meclis’e kavuşurken, çok partili koalisyonlar dönemi de böylece sona erdi.
Seçime giren diğer 16 parti milletvekili çıkaramazken, bir önceki seçimlerde (1999) yüzde 8.7 ile seçim barajını aşamayan Deniz Baykal’ın Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) yüzde 19.38’le 178 sandalye, Recep Tayyip Erdoğan tarafından 14 Ağustos 2001’de kurulan ve ilk defa seçime katılan Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) ise yüzde 34.28’le 363 milletvekiliyle Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin iki partisi oldu.
KÂBUS DOLU GÜNLER GERİ DÖNDÜ
Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi yasağından dolayı milletvekili olmaması nedeniyle 16 Kasım 2002 tarihinde AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Abdullah Gül Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından hükümeti kurmakla görevlendirildi. 18 Kasım 2002’de Erdoğan’ın “kardeşim” dediği Kayseri Milletvekili Abdullah Gül’ün 58. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni kurmasıyla, 57. ANASOL-M Hükümeti’nin siyasi kriz ve ekonomik travmalarla dolu icrası sona erdi. Baraj altında kalan hemen hemen bütün partiler dağılıp, birçok genel başkan istifa etti. Böylece 21 yıldır sürmekte olan AK Parti iktidarı başlamış oldu.
Ardından Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi yasağının kalkması için Anayasa’nın 78. maddesinde yapılan değişiklikle ara bir formül bulundu. Kaderin cilvesine bakın ki, daha sonraki dönemde “Sakın ha cumhurbaşkanı adayı olma!.. Sakın ha!.. Sakın ha olma!.. Olmasın!.. Oldurmayız!..” tehditleri savuracak olan CHP Genel Başkanı Deniz Baykal yaptığı çıkışla “sehven” de olsa Erdoğan’ın önünü açtı. Yiğit düştüğü yerden kalkardı, o da öyle yaptı. Yapılan ara seçimde Siirt’ten milletin vekili olarak seçildi. 4 Mart 2003’te Başbakan, 10 Ağustos 2014’te Cumhurbaşkanı oldu...
Siyasi arenada bu gelişmeler yaşanırken; AK Parti iktidar olmasına iktidar oldu, fakat uzun yıllar jakoben zihniyetin kirli oyunlarıyla cedelleşmekten muktedirliğe erişemedi. Kâbus dolu günler geri döndü.
Mahalle baskısı...
367 krizi...
“Laikliğe aykırı fiillerin odağı haline geldiği” gerekçesiyle kapatma davası...
Gezi Olayları...
27 Nisan Bildirisi...
17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonu...
15 Temmuz Darbe Girişimi... vs. gibi saymakla bitirilemeyecek birbirinden kötü bâdireler atlattı. Türkiye’nin mülteci akınına uğratılması ve önü alınamayan ekonomik krizler ise cabası...
“6’LI MASA” ÖYLE BİR DAĞILDI Kİ...
Hikâye uzun... Gelelim son dönemde “siyaset sahnesinden kayan yıldızlar” bahsine...
Türk siyasetinde başat rol oynayan isimlerden CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, “kaset skandalı” ile birlikte 10 Mayıs 2010 tarihinde istifa etti. Bu olay üzerine yeniden karılan kartlarla birlikte müzmin CHP’de yeni bir lider doğdu... CHP’nin yeni lideri Kemal Kılıçdaroğlu (76), iktidarı ele geçirmek için tam 13 hamle yaptı. Fakat kurduğu “6’lı Masa” ile bütün eğilimlere “helalleşme” mottosu üzerinden “pembe hayaller” dağıtmanın ötesine geçemedi. CHP’nin en önemli genlerinden olan “hizipçilik” faaliyetleri ile “sırtından hançerlenerek” siyaset sahnesinden tart edildi.
“6’lı Masa”nın ikinci önemli ayağı İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener (67) bu sürecin kötürümleşmesi için siyasi dehasını(!) ortaya koyarak “başbakanlık hayalleri”ni gerçekleştirmek için eteğindeki bütün taşları döktü. “Millet İttifakı”nda yer alan ve cumhurbaşkanlığı seçiminde “noter ve kumar masası” şikayetnâmesi ile masaya hop kalkıp hop oturan Akşener, 31 Mart 2024 Mahalli İdareler Seçimleri’nde partisini siyasi enkaza dönüştürdükten sonra 27 Nisan 2024 tarihinde Olağanüstü Büyük Kongre’de 8 yıllık genel başkanlık koltuğunu kendi elleriyle ilga etti. (Sürpriz bir şekilde 5 Temmuz’da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile külliyede gerçekleştirdiği görüşme fotoğrafları ise birçok tevîle sebep oldu. Siyaset dünyası bu kör düğümü çözmek için uğraşadursun, Meral hanım yine yapacağını yaptı, ortalığı birbirine kattı.)
“TÜRKİYE LAİKTİR, LAİK KALACAK...”
Gelelim “Millet İttifakı” ve “6’lı Masa”nın üçüncü ayağı Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’na...
30 Ekim 2016’da yapılan 6. Olağan Kongre’de, Saadet Partisi genel başkanlığı bayrağını Mustafa Kamalak’tan devran Temel Karamollaoğlu (83), 2018’deki genel seçimlerde CHP, İYİ Parti ve DP ile beraber “Millet İttifakı”nı oluşturdu. 24 Haziran 2018 yapılan Cumhurbaşkanlığı seçiminde partisinden aday olan Karamollaoğlu oyların ancak yüzde 0,89’unu alabildi.
2019 ve 2022’de yapılan Olağan Kongreler’de de Saadet Partisi genel başkanlığına yeniden seçilen Karamollaoğlu, 14 Mayıs 2023’te yapılan genel seçim ve 28 Mayıs 2023’te cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turuna CHP, İYİ Parti, SAADET, DP, Gelecek Partisi ve DEVA’dan oluşan “Millet İttifakı”yla omuz omuza girdi. Erdoğan’ın “Cumhur İttifakı” zorlansa da “Millet İttifakı”na ağır bir yenilgi daha yaşattı.
Ve “6’lı Masa”nın 3. ayağı, Millî Görüş’ün ana damarı Saadet Partisi her ne kadar son seçimlerde Kılıçdaroğlu’nun kıyağı ile Meclis’te temsil yetkisi bulsa da, tsunamiye dönüşecek dip dalga harekete geçti. Özellikle de “6’lı Masa” liderlerinin Saadet Partisi Genel Merkezi önünde buluşması esnasında atılan “Türkiye laiktir, laik kalacak...” sloganları başta “Haymana Mutabakatı Heyeti” olmak üzere parti tabanını çok rahatsız etti.
Bu gelişmelerin gölgesinde Meclis’e giren Saadet Partisi, Gelecek Partisi ile ortak grup oluşturmak ve Meclis’te ve gelecek seçimlerde işbirliği yapmak amacıyla 6 Temmuz 2023’te ittifak protokolü imzaladı. Saadet Partisi, protokol gereği 10 Gelecek Partili milletvekilini partiye kabul etti ve 22 yılın ardından TBMM’de grup oluşturdu.
Fakat kısa bir süre sonra Meclis kürsüsünde kalp krizi geçiren milletvekili Hasan Bitmez’in vefatıyla grup çoğunluğunu kaybeden Saadet Partisi’ne 28 Mayıs 2023 Cumhurbaşkanlığı seçiminde kurdukları “6’lı Masa”da kader birliği yapıp, seçim sonrası yollarını ayırdığı yoldaşı CHP’den jet hızıyla destek geldi. Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’ı Saadet Partisi saflarına kattı. (Daha önce Meral Akşener’in İYİ Partisi’ne 15 milletvekilini transfer ederek diyet ödeten CHP, bu sefer de Saadet Partisi’ne çengel attı.)
SAADET’TE DEĞİŞİM SANCILARI YAŞANIYOR
Arkasından Temel Karamollaoğlu liderliğinde 31 Mart 2024 Mahalli İdareler Seçimleri’nde 1 ilçe 3 belde belediyesi (Giresun Çanakçı Belediyesi, Elazığ Sarıcan Belde Belediyesi, Muş Merkez ilçesine bağlı Yaygın Belde Belediyesi, Elazığ Merkez ilçesine bağlı Mollakendi Belde Belediyesi) kazanarak büyük bir başarısızlığa imza atılmasıyla, teşkilatlarda “değişim şart” fikri konuşulmaya başladı.
Millî Görüş camiasının “Bilge Başkanı” Temel Karamollaoğlu’nda nükseden rahatsızlıkların artmasının ardından yeni bir sürece girildi.
Karamollaoğlu, kongre kararının ardından başkanlığa sağlık sorunları nedeniyle aday olmayacağını açıkladı. Yapılan istişareler sonucu yerine Kayseri Milletvekili Mahmut Arıkan’ı işaret etmesi üzerine, İstanbul Milletvekili Birol Aydın “ben de varım” dedi. Saadet karıştı. 30 Haziran 2024 Pazar günü yapılması planlanan 3. Olağanüstü Kongre ani bir kararla Kasım’a ertelendi.
1977’den beri Millî Görüş Hareketi’nin (Türkiye Büyük Millet Meclisi 16., 20. ve 21. Dönem Milletvekili) 3 dönem milletvekilliği olmak üzere her kademesinde aktif siyaset yapan hâmîsi...
Belediyeciliğin (1989-1995) efsanesi...
2 Temmuz 1993 Sivas Olayları sonrası müfteri ve haysiyet cellatlarının hedef tahtası...
Kılıçdaroğlu’nun kankası...
CHP’nin yandaşı...
“Millet İttifakı”nın yoldaşı...
“6’lı Masa”nın paydaşı... Temel Karamollaoğlu “sağlıksız” bir ortamda genel başkanlık koltuğunda kalakaldı. Eğer yeni bir yol kazası olmaz ise CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in peşinden Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu da liderlik koltuğunu Kasım’da yapılacak 9. Olağan Kongre’de devredecek.
***
Türk siyaseti bu gelişmelerle birlikte yeni bir metamorfoz (başkalaşım) dönemine girdi. Şöyle olup bitenlere baktığımızda siyaset arenasında hiçbir başarı hikâyesi yazamayan bu “lider”lere yenilerinin ekleneceğine kuşku yok.
Acaba sırada kim var?..
*************************
HER AĞACIN KURDU ÖZÜNDEN OLUR
1970 yılında liderliğini Necmeddin Erbakan’ın yaptığı Millî Görüş çatışı altında kurulan Millî Nizam, Millî Selamet, Refah Partileri “Halka hizmet, Hak’ka hizmettir” şiarıyla varlık mücadelesi verdi. 1974(CHP+MSP), 1975 (AP+MSP+MHP+CGP) ve 1977 (AP+MSP+MHP) koalisyon hükümetlerinden sonra ilk defa 54. Refahyol Hükümeti’yle iktidara gelen Millî Görüş Hareketi, 28 Şubat “Postmodern Darbesi”yle siyaseten işlevsiz hâle getirilen Refah Partisi’nin ardından Fazilet Partisi’ni kurdu. Anayasa’nın 68. ve 69. maddelerinin ihlâl edilmesini ve Refah Partisi’nin devamı olması gerekçe gösterilerek Fazilet Partisi’nin de kapatılmasıyla büyük bir travma geçiren Millî Görüş camiası ilk kez bir yol ayrımına girdi. Bu ana akım, “Gelenekçiler ve “Yenilikçiler” şeklinde bölünmeye gitti.
Fazilet Partisi’nin kapatılmasıyla birlikte Gelenekçiler “Fark Var, Saadet Var” sloganıyla Saadet Partisi saflarında; Yenilikçiler ise “Durmak Yok, Yola Devam” mottosuyla AK Parti saflarında siyaset arenasında hizmet yarışına girdi.
Bu ayrılığa “Kesilen kolun yerine yenisi gelmez, fakat kesilen sakal daha gür çıkar” diyen de oldu, “Her ağacın kurdu özünden olur” diyen de...
Millî Görüş geleneğinden gelen Fazilet Partisi’nden Saadet Partisi, Saadet Partisi’nden Numan Kurtulmuş’un Has Parti’si ve Fatih Erbakan’ın Yeniden Refah Partisi doğdu.
21 yıldır ülkeyi yöneten AK Parti’de ise ilk kazan kaldıran Abdüllatif Şener, Türkiye Partisi’ni; İdris Bal, Demokratik Gelişim Partisi’ni; İdris Naim Şahin, Millet ve Adalet Partisi’ni; Ahmet Davutoğlu, Gelecek Partisi’ni; Ali Babacan ise Demokrasi ve Atılım Partisi’ni kurdu.
Bunların bazıları “siyasi partiler mezarlığı”ndaki yerini alırken, bazıları ise kötürüm bir hâlde hayatta kalmak için direniyor. Nisan 2024 itibarıyla Türkiye’de 138 siyasi parti bulunuyor.
*************************
HAMİŞ:
Bazı insanlar makamlarını yüceltir, bazı makamlar ise insanları. Makamlarını yüceltenler gönüllerde yaşarken, makamların yücelttikleri tarihin tozlu raflarına hapsolur. Maça çıkan takımların sahadaki klas hareketleri değil, galibiyetleri önemlidir. Dolayısı ile yenilgi üzerine yenilgi yaşayanların başarıdan bahsetmesi ucuz hamasetten öte bir şey ifade etmez.