Dolar (USD)
32.55
Euro (EUR)
34.92
Gram Altın
2428.99
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

24 Haziran 2020

Siyasal rejimlerin matlaşması

Toplumu ayakta tutan değerler, toplumun siyasal ve sosyal düzeyde eriştiği seviye ve haklar temelinde elde edilen kazanımlar…

Tüm bunlar ancak onları yaşatacak habitat ile mukayyettir.

Bunlar bir seferde elde edilmiş ve sürekli elde tutulacağı garanti altına alınmış şeyler değildir. Çünkü hem bireysel hem de toplumsal açıdan hiçbir durum sabit, değişmez değildir. Bu olumlu olduğu düşünülen ya da olumsuz olduğu varsayılan durumlar için de geçerli.

Toplumun habitatı zarar gördüğünde, araçlar etkisizleşir ve amaçların aksi sonuçlarını üretmeye başlarlar. Ehliyet, liyakat ve adalet üzerine yapılan vurguları toplumun habitatından ayrı düşünemeyiz.

Kendi tarihimize baktığımızda zaman zaman çeşitli devlet adamlarının devrin hükümdarlarına, ülkede yaşanan aksaklıklar ve devletin işleyişinde karşılaşılan sorunlarla ilgili bugün rapor olarak tanımlayabileceğimiz lâyihalar, risaleler sunduklarını görüyoruz. Bunlardan birisi de 17.yüzyılda yaşamış IV.Murat ve I.İbrahim olmak üzere iki padişaha devletin iş ve işlemlerinde görülen aksaklıklar ile onların çözümüne dair öneriler de içeren risaleler sunmuş olan Koçi Bey.

İşte o Koçi Bey, risalesinde “Küfür ile dünya durur, zulüm ile durmaz. Adalet, ömrün uzunluğuna sebeptir.”, der.

Zaman zaman devletin iş ve işleyişinde kendilerine, ailelerine, cemaat, dernek ya da sendikalarına menfaat devşirenler çıkabilir. Özellikle bağışıklık sistemi düşük olan devletler bunun faturasını çok ağır biçimde öderler. 400 sene öncesinden Koçi Bey bu tip durumlara işaret etmiş ve hükümdarı uyarmış.

Koçi Bey risalesinde, biraz da hayıflanarak şöyle demiş: “Ceza gününde cümlesi saadetli padişahımdan sual olunur. Öyle ise bunların düzeni ile ilgilenmek farz ve vacip mesabesindedir. Bir alay değersiz zevk ve sefada olup da saadetli padişahımızın sorumlu olması ne revadır?”

Koçi Bey tarafından tespiti yapılan husus her zaman ve dönemde, yönetimleri yozlaştırma potansiyeline sahip duruma ilişkin. Ne var ki tek başına ehliyet, liyakat, adalet demek; bunların yokluğunu mümkün kılan iklimi göz ardı etmediğimiz takdirde anlamını bulur. Bu tip durumları ortaya çıkaran en önemli etken siyasal iklimdir.

Açıklık, şeffaflık, hesap verebilirlik rutinleşmediği takdirde bir ülke için ne sorun tespiti ne de sorunun çözümü kolaydır. Bu temel ilkelerin ihlal edildiği her yerde siyasal rejimin temel niteliği matlıktır. Matlaşan rejimler içeriden çürür. Çürüme dış tehdidin zekâsına, maharetine işi bırakmadan yapıyı yıkıma sürükler. Onun için bugüne kadar bilhassa hak ve adalet temelinde kamusal alanda varolabilmiş, söz almış kişi ve kurumların sorumluluğu büyüktür. Koçi Bey tarafından 400 yıl önce dile gelen hakikat unutulmamalıdır: “Adalet, ömrün uzunluğuna sebeptir.”

Karantina günlerinde, Türkiye’nin yakın tarihini anlatan belgeseller izledim.

Darbeler, cuntalar, muhtıralar…

Cinayetler, suikastlar, faili meçhuller…

Anti-demokratik uygulamalar ve nefessiz bırakılan bir toplumsallık…

Bence hem hafızayı tazelemek hem de bugün durduğumuz yerin hakkını verebilmek için…

Dün olduğu gibi bugün ve gelecekte de bu ülkede, söz söyleyebilecek bir zemini yitirmemek için…

Belgeselleri izlerken geçmişe yaptığım yolculuktan benim çıkardığım ana fikir şu oldu: Türkiye’de siyasal rejimin matlaştığı, demokrasinin mevzi kaybettiği hiçbir noktada toplumun kazanma şansı yok. Dolayısıyla her şart ve koşulda adil ve özgür bir Türkiye ufkunu karartacak iş ve işlemlerden kaçınmak esas olmalı. Hangi toplum kesimi olursa olsun istikbalde bir yüzü, söyleyecek bir sözü olması buna bağlı.