SİYASAL ALEVİLER VE HALEP
CHP’liler ‘Siyasal İslamcı’ tabirini Refah Partisi’nin 90’lı
yıllarda gösterdiği başarıdan beri sürekli kullanıyor. Tabi sadece CHP değil,
kendisine siyaseti hak görürken Müslümanların yalnızca cami içerisinde
hapsolmasını isteyen kesimler de AK Parti seçmenini ‘Siyasal İslamcılık’la
yaftalıyor. Yıllarca da bu böyle oldu... İsrail ve Amerika’ya hizmet eden ‘laik
diktatörlük’ 28 Şubat’ta Müslümanların üzerinden silindir gibi geçerken, Refah
Partisi’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan
adayı Recep Tayyip Erdoğan’ın 1994’teki seçim zaferi karşısında afalladı.
Ardından da halkın teveccühüyle Refah-yol hükümetinin başbakanı olan Necmettin
Erbakan’ı engellemek için darbe yapmak adına birbirleriyle yarıştılar,
demokrasiye İsrail menşeli balans ayarı verdiler. Nasıl olurdu da şeriatçı
Müslümanlar siyasetle ilgilenip iktidar olabilirdi? Bundan böyle altı köşeli tekerlerine
çomak sokulacaktı. Artık ağlama duvarı önüne gidip ağlayamayacaklar, Rotary
kulüplerinden ve İngiltere’den üstün hizmet ödülü alamayacaklardı. Bunu anlamak
için 28 Şubat’ın baş mimarlarından Çevik Bir’in aldığı ödüllere bakmak yeterli:
(1999’da Ulusal Güvenlik İşleri Musevi Enstitüsü (JİNSA)
tarafından verilen "Uluslararası Liderlik Ödülü, 1994’te Almanya Onur Madalyası ve ABD Liyakat Madalyası, 1997’de İngiltere Üstün Başarı ve İngiltere Üstün Hizmet Madalyası,
1999’da Fransız Liyakat
Madalyası) Sizce fanatik Atatürkçü bir komutana, İngiltere ‘üstün hizmet ve liyakat
madalyası’, İsrail de
‘liderlik ödülü’ neden verir? Sorunun cevabı
zaten belli!
‘Siyasal İslam’ tabiri üzerine söylenecek çok şey var ama
yazının başında da belirttiğim üzere asıl mesele siyasetle ilgilenen, siyasi
açıklamalar yapan Alevilerin, Kürtlerin, Kemalistlerin siyasal olarak
nitelendirilmemesi ama kendisini dindar olarak tanımlayan ve siyasetle
ilgilenen kesime ‘Siyasal İslam’ tabirinin suç unsuruymuş gibi kullanılmasıdır.
Oysa İslam hayatın her alanında yer alır; siyasette de sanatta da bilimde de
çünkü Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V.) aynı zamanda da
devlet başkanıydı. Yani Müslümanlar siyasetin en ince noktalarında dahi yer
almalıdır, meydanı Allah’a savaş açmış rejimlere
asla bırakmamalıdır. Her ne kadar ümmetin şu an İslam dünyasındaki tağutu
değiştirecek gücü ve isteği olmasa da coğrafyanın haritasına hükmeden her adıma
giden yolun bir yerinde olması gerekiyor. Zira boş bıraktığımız yeri mutlaka
başkaları dolduruyor.
Halep’te neler oluyor?
Ekim 2023’ten beri Gazze’de yaşanan soykırımı dehşetle izliyoruz.
Arkasına Amerika’yı da alıp soykırım yapan ve devamında Lübnan’ı da bombalayan küresel
terör örgütü İsrail’in asıl amacı sapkın dini inancı dolayısıyla topraklarımızı
da içine alan İsrail’i kurmak. Hepimizin gözü, gönlü ve duaları Gazze’deyken
Suriye’de uzun yıllardır devam eden savaşın seyri geçtiğimiz günlerde bir anda
farklı bir yöne evrildi. Muhalifler Halep’e girdi, ardından Tel Rıfat’a
ilerlediler, Münbiç’e harekât da an meselesi görülüyor. Her şey çok hızlı
gelişirken Halep Kalesi’ne Türk bayrağının asılması hepimizi ziyadesiyle
duygulandırdı. Muhaliflerin bu zaferi sırasında terör örgütü PKK’nın Suriye
kolu PYD/YPG de nasibini aldı elbette. (PKK’nın sözcüsü DEM’in nasıl feveran
ettiğini görüyoruz) Rejim güçleri de geri çekilmek zorunda kaldı. Gelişmeler
sürerken derin analizler yapacak değilim, asıl dikkat çekmek istediğim husus
şu: Mezhepçilik takıntısıyla Esad’dan ve İran’dan yana olan Türkiye’deki
Aleviler ‘Siyasal İslamcılar’ ifadesiyle yeniden sahneye çıktı. Kendileri
siyaset yapmıyormuş gibi Müslümanların Halep’teki gelişmelere dair
açıklamalarına akılları sıra bu şekilde saldırıyorlar. ‘Halep’te Alevileri
katlediyorlar, şehir cihatçıların elinde’ yazıp Nusayri Esad’ın yıllardır Sünni
Müslümanlara uyguladığı en alçakça vahşetleri görmezden gelen ve Türkiye’deki Sünni
Müslümanlara ‘Yağlı ekmeğin peşindeki Siyasal İslamcılar’ diyen Sabahat Akkiraz
o halde ‘Siyasal Alevi’ değil de nedir? ‘Siyasal İslamcı’ tabirini kullanıp mezhepçilik yapmaktan öteye
gidemeyenleri Suriye’de Sünni Müslüman çocuklarını kimyasal silah kullanarak
öldüren, hapishanelerde kadınların ırzına geçtiren, erkekleri işkencelerle
katleden Esad’a karşı ses çıkarırken hiç görmedik nedense!