Sivil toplum örgütleri kime hizmet eder?
Eş dost, tanış ve biliş olmak güzel şey. Ancak dost edinmek kolay değil. Bir de her dostun size getirdiği sorumluluk var. Sonra dostlar bir araya gelir ve daha büyük oluşumlar ortaya çıkar. Bu sefer bir yapının içinde bulursunuz kendinizi. Sorumluluklar daha da artar.
Belli bir disiplini ve koordinasyonu olmayan bu yapılar ile
sonra kurumsallaşmak istersiniz. Dernek veya vakıf kurmak gerekir. Kurarsınız
ve hedefler belirlersiniz. Böylece sizin de bir STK’niz olur. İlk hedefiniz millete faydalı olmaktır.
Gece gündüz koşarsınız, candan maldan harcar hizmet
edersiniz. Kime hizmet, tabii ki millete, devlete…
Toplumda varlığınız bariz şekilde hissedilir.
Etrafınızdakiler çoğalır. Artık bir güç ve denge merkezi olmaya başlamışsınız
demektir. Siyasetten ve bürokrasiden tanıdıklarınız olmuştur. Siz onlardan talepte
bulunursunuz, onlar da sizden talepte bulunurlar.
Paslaşmalar başlar. Önceleri bu paslar güzel işler içindir.
Bir pasın isabetli oluşu ve sonucu önemlidir. Her pas, sonuçta gole matuf bir
hamledir. Gol olamayan her hareketin sonu boşa çıkar. Bu maç böyle sürer gider.
Güçlü bir sivil oluşum oldunuz. Ne güzel! Sosyal çevreniz,
itibarınız var. Selamınızla iş yaptırıyorsunuz. Adamlarınız var. İmtiyazlı
olmaya başladınız. Etrafınızda onlarca insan, size methiyeler diziyor. Yetmez!
Sizi artık daha ilerilere taşımak gerekir.
Bu kadar tanınmışlık ve toplumsal kabul sonunda daha büyük
işlere talip olursunuz veya sizi oralara zorlarlar.
Arkadaşların desteği, tavsiyesi, zorlaması ve milletin
teveccühü derken kendinizi siyasetin merkezinde bulursunuz.
Size omuz verenlerin bu desteği yetmez; sizi, omuzlarının
üstüne almaları gerekir. Alırlar ve istediğiniz yere taşırlar sizi. Siz, siz
olmaktan çıkar, sizi oraya taşıyan gücün adamı olursunuz. Olmak zorunda
kalırsınız. Çünkü söz vermiştiniz başta.
İşler, talepler, tayinler, atamalar, ihaleler… Onu al,
buraya ver; bunu al, oraya sür. Evet, sonunuz yaklaşıyor yavaş yavaş. Farkında
değilsiniz şimdilik. İş yapıyorsunuz. Teşekkür edenleriniz çok fazla.
Kime hizmet etmek için yola çıkmıştınız? Millete, devlete…
Şimdi kime hizmet ediyorsunuz? Sizi, bulunduğunuz yere taşıyanlara.
Derneğinize, vakfınıza…
Sahi, bu ülkede hakikî sivil oluşumlar var mıdır? Sivil
kalabilen var mıdır? Ülkemizde binlerce sivil toplum örgütü var. Bir de çatı
oluşumlar var: platform, federasyon, konfederasyon gibi.
Bütün bu oluşumlar, kendilerini kuran insanların siyasî,
sosyal ve ekonomik taleplerini takip eder duruma gelmişse bunlara ne demeli?
Gerçek STK nasıldır, nasıl olmalıdır? Daha doğrusu gerçek sivil yapıları kimler
kurabilir?
Her işin başı insan. Bizde kişilik kazanmak, şahsiyet sahibi
olabilmek ve irade beyanında bulunmak çok zor bir iş. Herkes, büyüklerimiz iyi
bilir, görüşünde. Başıma bir iş gelmesin, diyenler var bir de. Fikrini
açıklamayan yığınlar var. Ama bu insanlar bakarsınız, birçok yere üyedir.
İşleri tıkır tıkır yürür.
Adamlarınız var ise işleriniz yürüyor demektir ve sırtınız
yere gelmez. Siz, birilerinin adamı olmuşsunuzdur; birileri de sizin adamınız
olmuştur. Artık adam da olmuşsunuzdur!
Ortalıkta adamı olmayanların çığlığı vardır sadece. Bu çığlığı daha doğrusu
sessiz bu çığlığı kim duyacak?
Yaşadığımız acı tecrübeler ülkemizde esas olanın “devlet” yapısı olduğunu ama sivil tüm
oluşumlarının ise devlet mekanizmasının birer çarkı gibi döndüğünü
gösteriyor. Farkına varmadan veya
isteyerek çoğu sivil oluşum, zamanla kendini devletin bir organı hâline
getirmenin hesabı içine giriyor. Ve devlet oluyor! Devlet adına işler
çeviriyor.
Sendika, vakıf,
dernek adı ne olursa olsun; bizzat üyelerinin
maddî desteği ile ayakta durmadığı müddetçe sivil kalamaz. Bu ülkede vasfı
olanların değil, vasıtası olanların gemisi yürüyor. Devlet kademelerine adam
yerleştirmenin aracı ve siyasetin yedeği olmaktan çıkıp, gerçekten fikir ve
hizmet üreterek toplumsal vicdanın sesi olabilen yapılar sivil olabilir. Sivil
kalabilmenin yegâne şartı da maddî anlamda bağımsız olmak, siyasetten ve
bürokrasiden medet ummamaktır. İşte o
zaman siz, siz olacaksınız; milletin adamı olacaksınız.