Dolar (USD)
35.22
Euro (EUR)
36.72
Gram Altın
2962.07
BIST 100
9700.94
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
27 Temmuz 2021

Sivil Görünümlü Fon'cuk (!)

Böyle olur mu? “Olur, olur bal gibi olur” dersek şarkı sözünü tekrar mı etmiş oluruz? Şimdilerde duyunca ‘şaştım kaldım’ diyoruz. Fon’lanmış bir sürü arsız-yüzsüz ve de pişkin. Maazallah bizim mahalleden fonlanma olsaydı ‘vay ki, vay hallerine!’

Fonlandıktan sonra sosyal medyada foncuk adını alması, üstüne üstlük modifiyeli solculuğuna söz söyleyen olmadığı gibi kendi cenahından desteklerine bizim mahallelilerde eşlik edince ortaya I Fon Kullanıcıları Birliği çıkıverdi. Bu foncuya demokörat dediğimde kreş bebesi TBMM başkanına beni şikâyet ettiğinden nazik uyarıyla silmiştim.

Yazımız imtihan sorularına benzedi. Bir varmış bir yokmuş diyelim. Boş verelim ve ne kadar siviliz veya sivilleşebildiğimize göz atalım. Konuşma balonlarını söndürüp yazıya odaklanalım.

Sivil toplum kavramı toplumun devlet kurumları dışında, kendi kendini yönlendirmesini ifade eden ‘demokratik’ bir ifadedir. Bu ifade siyasî düşünce tarihi ve toplumsal hayat tecrübesi sürecinde doğmuş, 12. yüzyıldan itibaren de değişen kavramlarla birlikte gelişim göstermiştir. Ortaya çıkış yeri Batı olarak ifade edilse de Doğu toplumlarında yüzyıllardır varlığı ve etkinliği tartışılmaktadır.

Sivil toplum, içinde çeşitli düşünceler barındıran, bazı özel gayeler etrafında toplanarak hedefleri ve uzmanlıkları doğrultusunda kendini yenileyen, şahsî çıkarlarını değil toplumun refahını düşünen, devlet iktidarını hukuk kuralları çerçevesinde hem denetleyen hem de onu uyaran ve sınırlandıran, bireyi siyasetin aktif bir unsuru haline getiren, tüm bunları yaparken demokrasiyi amaç edinen sosyal bir yapıdır.

Sivil toplum, devlet iktidarının oluşturduğu alandan -ki bu alan parlamento, hükümet, ordu, güvenlik güçleri, yargı organları, kurumlar vb.- geriye kalan kısımla temsil edilir. Bu anlamda sivil toplumu “Bireyin devletten izin almadan girebildiği toplumsal ilişkiler, gerçekleştirebildiği toplumsal etkinliklerdir” şeklinde tanımlayabiliriz. Devlet ve sivil toplum doğrudan veya dolaylı, az veya çok daima ilişki içindedir. Sivil toplum, çağdaş bir anlayışın ürünüdür. Siyasî güç ve yönetimle arasındaki ayrım birbirine zıt iki kavramı ifade ediyor izlenimi verse de bu ikili, katılımcı demokrasiyi güçlendiren unsurdur. Bu da sivil toplum kavramının neden demokrasiyle yakın ilişki içinde olduğunu açıklamaktadır.

Sivil toplum ve sivil toplum kuruluşlarının lider, yönetici ve bürokratların yaptırım gücüne karşı toplumu koruyan bir sigorta konumunda olduğu da söylense de savundukları düşünceler ve dile getirdikleri talepler yönetime yardımcı amaçlı bir görev de üstlenmektedir. Bir anlamda yönetime, siyasetin toplum için yapılması gerektiği hatırlatılır. Nasıl ki parti, seçim, katılımcı olmadan bir demokrasiden söz etmek mümkün değilse sivil toplumsuz bir demokrasi de düşünülemez.

Gelişmiş ülkelerde ve sürdürülebilir demokrasilerde sivil toplumun önemi büyüktür. Sivil toplum kuruluşlarının bulunduğu ve güçlü olduğu toplumlarda demokratikleşme süreci daha sağlam temellere oturmaktadır. Demokrasinin kavram olarak benimsenmediği, şeklen kabul edildiği toplumlarda sivil toplum ve sivil toplum kuruluşlarının yaşaması pek de mümkün görünmemektedir. Bir ülkede demokrasinin varlığı, gelişmesi, gücü sivil toplum kuruluşlarının sayısı, ne kadar üyeye sahip olduğu ile doğru orantılıdır. Çünkü bir ülkede demokrasi gelişmişse örgütlenme hürriyeti vardır ve sivil toplum kuruluşları halka yayılmış durumdadır. Sivil toplum ne kadar aktif olursa ülkenin siyasî yapısı da o kadar istikrarlı olur. Çok sesliliği sağlayan bu kuruluşlar siyasal kararların alınma sürecine de katkıda bulunur.

Demokrasinin bir gereği olan sivil toplumun her zaman siyasî hayatımızda yer almasını, demokratik geleceğimize büyük katkılar sunmasını temenni ediyorum.