Sivil, açık ve çoğul olarak toplum
İnsan, tek başına izole şekilde yaşayabilecek bir varlık değildir. İnsanın insanlaşması için kendisini diğer insanlarla, canlılarla ve doğayla ilişkilendirmesi, ilişkiler kurması ve onlarla ilgilenmesi gerekmektedir. Kendimiz dışındaki insanlarla, doğayla ve varlıklarla ilgilenme ve ilişki kurma kapasitemizi geliştirdiğimiz ölçüde gerçek anlamda insan olma kapasitemizi ve yeteneğimizi gerçekleştiriyoruz demektir. İnsanlarla, doğayla ve diğer canlılarla ilgilendikçe ve ilişkiler kurdyukça toplum dediğimiz insan birlikteliği vücuda gelmektedir. Toplum, kalabalık, kitle veya güruh değildir. Toplum, insanların karşılıklı ilişkiler ve ilgiler kurmak suretiyle insan olma kapasitelerini geliştirdikleri sivil, açık ve çoğul insani yapıdır.
İnsanlar, dinleriyle, dilleriyle, kültürleriyle, cinsiyetleriyle, gelenekleriyle, meslekleriyle, eğitimleriyle, üretimleriyle, kısacası kendilerine ait her şeyleriyle toplum dediğimiz olgu içinde yer alma, katılma ve yaşama hakkına sahiptirler. Toplumun bir veya birkaç unsurunun kendilerini öne çıkarıp hakim olmaları sonucu diğer sosyal unsurların insani özelliklerini bastırmaları, yok etmeleri veya inkar etmeleri halinde, artık orada toplum diyebileceğimiz bir olgudan söz etmek mümkün değildir. Bir toplumu toplum olmaktan çıkaran şey, bir veya birkaç unsurun sadece kendilerini meşru hakim unsur haline getirerek diğer unsurlar üzerinde baskı kurmaları, onları inkar etmeleri ve onları sürekli olarak ötekileştirmeleridir.
Bireyler ve gruplar, dini, kültürel, dilsel, yerel, cinsiyet veya başka özelliklerine göre biraraya gelip örgütlenebilirler. Toplum içerisinde farklı sosyal grupların örgütlenmesi, sivil, açık ve çoğul toplum meydana getirmenin bir gereğidir. Farklı sosyal grupların örgütlenmesi, sivil, açık ve çoğul toplum için önemlidir, ama yeterli değildir. Örgütlenme kadar önemli olan diğer ana unsur özgürleşmedir. Otoriter, kapalı ve tekçi nitelikte örgütlenmiş sosyal yapılar, sivil, açık ve çoğul toplumun demokratik bir bir parçası değildirler, çünkü onlar da örgütlenme vardır, ancak özgürleşme yoktur. Din, mezhep, kültür, kimlik, bölge veya başka aidiyetler adına örgütlenen kapalı, otoriter ve tekçi yapıların, toplumun sivil, açık ve çoğul niteliklerinin gelişimine hiçbir katkıları bulunmamakta, bilakis bu yapılar, toplumu daha otoriter, kapalı ve homojen hale getirmeye çalışmaktadırlar. Örgütlenme tek başına bir yapıyı, sivil toplum kuruluşu yapmaya yetmemektedir. Bir yapının sivil toplum kuruluşu sayılabilmesi için özgürleşme olarak ifade ettiğimiz, toplumun sivil, açık ve çoğul yapısına yaptığı demokratik katkıya göre değerlendirilmesi gerekmektedir.
Sivil toplum unsurlarının faaliyet alanları toplumsal alandır. Sivil toplum unsurları, toplum içinde açık, şeffaf, hesap verebilir ve denetlenebilir bir şekilde sağlık, çevre, kültür, eğitim, eğlence, sağlık, sosyal yardım, felsefe, sanat, medya, ticaret, turizm başta olmak üzere her alanda faaliyet gösterebilirler. Sivil toplum kuruluşlarının açık ve şeffaf gündemleri, amaçları veya faaliyetleri olmalıdır. Değişik isimler altında formel olarak örgütlenen yapıların arkasında karanlık, belirsiz, heyula niteliğinde gölge güçler varsa, o yapılar sivil toplum kuruluşu değildirler. Gölge güçlerin taşıyıcısı görüntü örgütler, sivil toplumun unsurları değildirler. Bir sivil toplum kuruluşunun görüntüsü ve gölgesi birbirinden farklı olmamalıdor. Arkasında ve üstünde gölgelerin olduğu yapılar, sivil toplum kuruluşu değildirler. Gölge yapıların örgütlediği görüntüdeki örgütlenmeler, toplumun sivil, açık ve çoğul niteliklerini ortadan kaldırdıkları gibi, toplumun bizzat kendisini ortadan kaldıran yapılardır. Sivil toplum, din, mezhep, dil, bölge, etnisite gibi aidiyetler etrafında kabilevi örgütlenmelerden oluşan güruhlar topluluğu değildir. Kabileciliğe, kapalılığa ve katılığa karşı açık, sivil ve çoğul değerleriyle birarada yaşamak için medeni ve modern insanların kurduğu insani yapının adı sivil toplumdur.
Din, etnisite ve cinsiyet gibi aidiyetler etrafında toplum içinde kendilerine aiit oluşturdukları nüfuz ve egemenlik alanını kullanarak devlet içinde güç oluşturmaya çalışan, devlet imkanlarını kendi amaçlarına hizmet için kullanan, faaliyet alanını toplum yerine devlet olarak belirleyen hiçbir sosyal unsur, hangi ad altında örgütlenirse örgütlensin, sivil toplum kuruluşu değildir. Bir toplum için sorun, sivil toplum kuruluşlarının varlığı değildir. Bir toplum için sorun, görüntüde sivil toplum kuruluşu olarak örgütlenmiş gölge yapılardır. Gölge yapılar, toplumun sivil, açık ve çoğul niteliklerini ortadan kaldıran, toplumun gerçek anlamda sivil olmasını engellemeye çalışan despotik, otoriter ve kapalı yapılardır.