Sivas, Siyaset ve Kadı Burhaneddin
“Döşekte ölen yiğit murdar olur”
Anadolu, medeniyetlere merkezlik yapmış bir coğrafyanın adıdır. Anadolu’nun kalbi ise, Sivas’tır. Bu merkezîlik Konya, Erzurum, Kayseri, İstanbul ve Bursa son yüzyıl için Ankara ile yer değiştirebilir. Sivas bu İslâm şehirlerine ocaklık yapmış bir medine’dir. Zira Selçuklu ve Osmanlı’nın kuruluş ve yıkılışlarında önemli bir yer tutmaktadır. Yeni Cumhuriyet’in kuruluşunun temellerinin Sivas’ta atıldığı düşünüldüğünde, şehir hem ulusal hem da uluslararası siyasete mekânlık yapmış bir özellik göstermektedir.
Şems-i Sivasî (ve Sivasîliler), Kadı Burhaneddin, Kemaleddin İbn Hümam, İhramcızade İsmail Hakkı, Aşık Ruhsatî, Ziya Bey ve Aşık Veysel şehri hatırlatan tarihî şahsiyetlerdir. Bunlar içerisinde mutasavvıf, şeyh, hükümdar, müderris, şâir, âlim, külttür adamı, siyaset adamı ve ozanın bulunması, aslında bu kadim şehrin tasvirini bize sunmaktadır.
Ruhanî şehir olan Sivas, kadîm bilgi, bilim ve kültürünü, modern zamanlarda (benim de 1997-2008’de mensubu olduğum) Cumhuriyet Üniversitesi’yle geleceğe taşımaktadır. Sivas’a yakışır bir şekilde şair bir rektör olan Prof. Alim Yıldız’ın yönetiminde üniversite, bilim ve kültüre çok önemli katkılarda bulunmaktadır. Şems-i Sivasî’nin eserlerini Türkçe matbu haline dönüştüren Alim Yıldız, yönetime geldikten sonra sadece kampüs’ün çehresi değiştirerek şekli bir yenilik yapmakla kalmamış, aynı zamanda çok sayıda ulusal ve uluslararası etkinliği gerçekleştirmiştir.
Bu bilimsel etkinliklerden birisi de, benim açılış konuşmacısı olarak katıldığım Uluslararası Türk Dünyası Kültür Elçileri Kadı Burhaneddin Sempozyumu’dur. Kadı Burhaneddin, her ne kadar Kayseri’de doğmuş olsa da karakter ve yapı bakımından tam bir Sivaslı özelliği göstermektedir.
Anadolu Selçukluların dağılmasıyla beylikler dönemi, Sivas ve Anadolu’ya damgasını vuracaktır. İşte Kadı Burhaneddin (1345-1398) de bu beyliklerin mücadelesi arasında doğmuş, babası ve üç kuşak dedesinin Kayseri Kadılığı yaptığı bir ortamda yetişmiştir.
On yedi yaşında müderris, 21’nde kadı, 34’ünde vezir, 37 yaşında ise, naip, bey ve hükümdar olan şair sultan Kadı Burhaneddin, gerçekten insanlık tarihinde çok az kişiye nasip olan özelliklere sahiptir.
Platon’dan Fârâbî’ye kadar, İmam-ı Maverdî’den Gazâlî’ye kadar, İbn Haldun’dan Kınalızade’ye kadar bütün siyaset filozof ve düşünürlerinin devlet başkanlarında bulunması gereken özelliklerin tamamı, bilge hükümdar Kadı Burhaneddin’de bulunmaktadır. Aklî ve naklî bilimleri yirmi yaşlarına kadar öğrenen Sivas Sultanı, tefsir, hadis, İslam hukukunun yanında mantık, hikmet ve tıp gibi ilimleri, sadece Sivas ve çevresinde öğrenmekle kalmamış, Mısır, Şam, Halep gibi ilim merkezlerinde de dersler alarak öğrenmiştir.
Şam’da özellikle Kutbuddin Razî gibi filozof ilim adamının derslerini almak için özel gayret göstermiştir. Hükümdar iken bile, İslam hukukuyla ilgili iki eser yazmış, 1500 gazelden oluşan muhteşem bir divanı arkasında bırakmıştır.
Savaşçı, stratejist, yönetici, şair, müderris, âlim, hükümdar olan Sultan Kadı Burhaneddin, çok iyi at biner, ok atar ve kılıç kullanır. Savaşlarda yol arkadaşlarıyla birlikte, cesur ve akıllıca hamlelerde bulunarak beylikleri birlik altında toplamaya çalışmış biridir.
Otuz yedi yaşında kendi devleti olan Kadı Burhaneddin Devleti’ni (1382-1398) kuran Sivas Sultanı, Erzurum’dan Konya’ya kadar olan bölgede hüküm sürerken, Kayseri, Amasya, Tokat, Turhal ve çevrelerini egemenliği altında toplamıştır. Osmanlı’yla bir defa karşılaşan Kadı Burhaneddin, galibiyetiyle gücünü pekiştirmiştir. I. Murad’ın Sırplara karşı Avrupa seferine çıktığında, Moğol ve Türkmen emirlerin Osmanlı’yı arkadan vurma teklifini Müslümanlara zarar verir diye reddetmiştir.
Anadolu’yu işgal altına almaya çalışan Timur’un itaat talebine karşı, kendisiyle savaşacağını açıkça söyleyen tek Anadolu Beyi’dir. Osmanlı’nın bile yüksek sesle Timur’a karşı direnemediği bir dönemde bu kahraman Sultan’ın henüz elli yedi yaşındayken, erken ve hazin ölümüyle devleti de son bulmuştur. Ancak, onun hükümdarlığı uzun süre devam etseydi, muhtemelen Osmanlı’nın yerine alacak, bir taraftan Suriye’ye kadar diğer taraftan Avrupa’ya kadar olan bölgeyi hükmedecek bir Sultanla karşılaşacaktık. Kendisine Ebu’l-Feth denilen Kadı Burhaneddin, Sivas’ın siyasetteki ağırlığını yüzyıllardan sonra bile bize hatırlatmaktadır.