Sivas, Sivas olalı böyle çevreci görmedi
“Soğuğu sert, yiğidi mert”ler diyarında
dünyaya gözlerini açan, sonra da “taşı
toprağı altın İstanbul”a göç eden Selim
Petek, ömrünün en verimli ve çileli yıllarını burada geçirir.
Esnaflık,
kamyonculuk, taksicilik derken saçları ağarır...
Tek başına
geldiği gurbet elde çoluk çocuğa karışır...
Gün gelir,
devran döner...
Hayatını
1968’den 2006’ya kadar İstanbul’a vakfeden adamı memleketi geri çağırır...
İstanbul ana
kucağı gibi bağrını açar amma, “Gelene
git, gidene kal demez”...
*
Gurbete daha
fazla tahammül edemeyen Selim Petek hayat arkadaşı, gönüldaşı yârini de peşine
takıp gerisin geri doğduğu topraklara döner...
Uçsuz
bucaksız kıraç topraklara...
Köyünde
gölgelenmek için yeterince ağacın olmamasına içerler...
“Kıyametin kopacağını bilseniz bile
elinizdeki fidanı dikiniz” düsturu gönlüne düşer...
Çeker
besmeleyi...
“Şu fânî dünyada dikili bir ağacım olsun”
diyerek başlar toprağı bellemeye...
İğneyle
dipsiz bir kuyu kazmaya başlar...
Onun bu
gayretini gören Yadigar Şahin amca
da emeğini esirgemez, omuz verir...
Bazı tembeller müzevirlikte sınır tanımaz... Elin ağzı torba değil ki, büzesin... Selim Petek aldırış etmez, söylenenler bir kulağından girip, diğerinden çıkar...
*
Âşık Veysel
misali;
Toprağın
karnını yarar kazmayınan, belinen...
Yüzünü yırtar
tırnağınan, elinen...
Yine de
karşılanır gülünen...
Sâdık yâr
kara toprak cana gelir, yavaş yavaş hayat bulur...
Dualı diller,
nasırlı ellerle dikilen fidanlar boylanır...
Tohumlar
filizlenip, fidanlar boylandıkça gölgeleri öteler ötesine düşer...
Bolu, Düzce,
Erzincan ve Elazığ’daki doğaseverler Selim dedeye el verir...
Sivas ili, Akıncılar ilçesi, Elibüyük
köyü şenlendikçe şenlenir...
Yıllar
yılları kovalar...
71’ine eren
Selim dedenin beli bükülür...
Fakat kökü
kıraç toprakları saran 20 bin 500 adet
çam, ıhlamur ve meyve fidanı
semaya uzanır...
Kıraç
topraklar yeşile evrilir...
Elibüyük
ormana dönüşüverir...
Ağaç
yapraklarının hışırtısı, kuş seslerinin cıvıltısı piknik yapanların,
salıncaklarda sallananların neşesine neşe katar...
*
Selim dedenin
gayreti bir destan gibi dilden dile yayılır...
Ömürlük
gayret Tarım ve Orman Bakanı Bekir
Pakdemirli’nin de kulağına gider... Ankara’dan yönünü Sivas’a çevirip, “Diktiğin ağaçlarla geleceğe nefes oldun.
Allah razı olsun Selim amca...” diye dua eder...
Sivas
Kongresi’nin 101. yıl dönümü münasebetiyle düzenlenen programda “Doğduğu Topraklara Vefa Ödülü”ne
ödülüne layık görülen Selim Petek plaketini TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın elinden almanın sevincini
yaşar...
Sivas Valisi Salih Ayhan, “iman varsa imkân vardır”ı ömrünü adayarak sergileyen bu güzel
insana devletin şefkatli yüzünü gösterir...
“Marifet iltifata tabidir” derler ya, bu
dua ve ödüller Selim dedenin ömrüne ömür katar...
Onu daha da
gayretlendirir...
“Değerlerimizi Yaşatanlar”a her daim
desten veren Kuveyt Türk Katılım Bankası A.Ş., “Sivas’ta doğa dostu; Selim Petek” isimli bir kısa belgeselle bu
yüce gönüllü insanın gayretini ölümsüzleştirir...
*
Arkasından
Allah ve Peygamber aşkı ile ömrünü ağaç dikmeye adayan Selim İpek’in gayreti tâ
Almanya’ya ulaşır. Almanya’nın Europamagazin Televizyonu çekim yapmak için
Sivas iline kadar gelir... Ağaçlandırma
çalışmaların yüzde 60’ını kendi, kalanını da bağış yoluyla finanse eden Selim
Petek’in hayatını irdeler... Karşılarına evde oturmaktansa, Allah’ın rızasını
kazanmak için “küresel felaket”e
karşı tek kişilik ordu gibi meydan okuyan bir adam çıkar...
O anlatır,
Almanlar ağzı açık dinler... Yayın Almanya’da da ilgiyle izlenir... Bu yayınlar
hem dünyayı hem de ahiretini mamur etmek isteyen binlerce çevre dostuna ilham
kaynağı olur...
İlmin kapısı
Hazreti Ali Efendimiz ne güzel buyurmuş, “Öldükten
sonra yaşamak istiyorsanız, dünyada ölmeyecek bir eser bırakın”.
Bundan daha
güzel bir felsefe olabilir mi?..
*
Selim dede
işin görünen yüzü...
Bir de
görünmeyen yüze bakmak gerek...
Ne ola ki, bu
görünmeyen yüz, diye sormayın!..
Elbette ki,
Selim dedenin arkasındaki gönül dağı...
Yani
yarısı...
Yani yoldaşı,
yâri, yâreni, sevinci, dert ortağı, çocuklarının anası;
Türkmen Petek...
Elibüyük
yeşile büründü bürünmesine de gelin bir de ona sorun...
“Beyim 15 yıldır hem kendini, hem de beni
çok yordu. Fakat ormana dönüşen
ağaçları gördükçe bütün yorgunluğum gidiyor...” diyor, daha da bir şey
demiyor...
Biz biliyoruz
ki, sen rıza göstermesen bu çorak topraklar yeşile bürünmezdi...
Allah
gayretinizi daim, fidanlarınızı hastalık ve dahi ateşlerden ırak eylesin.
Rabbim
hepinizden razı olsun...
Vesselâm.