Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
28 Temmuz 2023

​Sistemsizlik sitemi

Sanıyorum gerek İslami gayretlerimizde gerekse bireysel çalışmalarımızda sistemli hareket etme konusunda sorunlar yaşıyoruz…

Oturmuş bir sistemi olmayan hareket ve şahıslar süreç içerisinde dağınıklık, donukluk hatta dağılma krizine maruz kalabiliyorlar… Ya da sistemsizliği sistem edinmek gibi bir garabet yadırganmaz hale geliyor… Belki denilebilir ki, sistemsizlikte bir sistem değil midir?

Olabilir ama bize göre değil…

İtiraf etmek gerekirse İslami hedeflerimize yürürken temel problemlerimizden biri de, sistemsizlik, kuralsızlık, kendi başına buyrukluk hatta keyfilik diyebiliriz…

Sistematiği olmayan toplumsal hareketlerin ve bireysel çabaların sürdürülebilirliği de mümkün olmuyor… Sistemsizlikler heyecanı öldürür, ataleti doğurur, yürüyüşü tıkar, kadroları köreltir, kaynakları tüketir, motivasyonu bitirir…

Ya da bozuk sistemlerle başarıya yürümek havanda su dövmekten başka bir ey değildir…

Kendi elimizle kendi sistemimizi işlevsiz hale getirirsek bu defa da kendimize en büyük kötülüğü yapmış oluruz… Kararsızlık ve tutarsızlık içerisinde bocalar dururuz…

Sistemsizlik süreç içerisinde silikleşmeyi, bir adım sonrasında da savrulmayı beraberinde getireceği bilinen bir gerçektir…

Şayet oturmuş güçlü ve güzel bir sistemimiz yoksa el yordamı, deneme yanılma sistemi ile yol almamız pek de mümkün olmuyor… Dahası hedef sapması, eksen kayması, yön yitimi riski ile yüz yüze kalıyorsunuz...

İç ahenginiz, ortak çalışma azminiz, birlikte iş yapma disiplininiz zedeleniyor, belirsizlik ve düzensizlik girdabında bocalayıp duruyorsunuz…

Samimiyeti, gayreti ve fedakârlığı var ancak sistemli çalışma bilinci eksik kadroların katkı ve kararlılığı zamanla köreliyor ya da kayıp gidiyor…

Anlıyoruz ki bu işler doğaçlama olmuyor, günübirlik hesaplarla, anlık gelgitlerle, zuhurata kendini terk etmekle günü kurtarsak bile geleceğe yürümek çok uzak bir ihtimal…

Sistemi, stratejisi, taktiği, metodolojisi olmayan, adeta rotası belli olmayan bir gemi misali hangi limana demir atacağını kestirmek mümkün değil…

Evet, güçlü bir gelenek, oturmuş meşru bir sistem, doğru bir gelecek tasavvuru, netleşmiş bir yol haritası, sürdürülebilir bir eylem planı bizi geleceğe taşıyacaktır…

Plan, proje, program, pratik, performans, şayet yerinde bir sistemimiz varsa anlamlıdır…

Kendimize özgü bir sistemimiz yoksa ya sistemsizlik girdabında kaybolur ya da başka sistemlere entegre olmaya başlarsınız… Öykünmeci ruh hali ile özünüzden uzaklaşırsınız…

Şayet sistemimiz işliyorsa, tavrınız, tepkiniz, teklifiniz etkili olur…

Kuram, söylem, eylem, yöntem bir sistem dâhilinde seyrediyorsa üretebilir, şahitliğimizi sürdürebilme potansiyelini oluşturabilirsiniz…

İradesi, ideali, iddiası olan bizlerin öncelikle buna mütenasip bir sistem üzerinde olup olmadığımızı değerlendirmemiz gerekiyor…

Konjonktürel rüzgârlardan, dönüştürücü konseptlerden, kaydırıcı kulvarlardan korunabilmek için kendi sistemimizi pekiştirmek durumundayız… Bunu yaparken doğal olarak değişen dünyaya, yeni durumlara, farklı pozisyonlara karşı dinamik bir zihinle, gerçekçi ve gerekli açılımları ve çalışma sistemimizi güncelleme pratiğinde de gecikmememiz gerekiyor…

Aslında bizim güçlü bir sistem eleştirisi geleneğimiz de var… Bozuk sistemlere muhalefet ederken bile bir sistematiğimiz vardı…

Evet, iç sistemimizi güçlendirerek, yeryüzünde Allah’ın sistemini gerçekleştirmek için mücadelemizi sürdüreceğiz!

Bu bağlamda Hz. Süleyman (as)’ın Kur’an’daki kıssasına özelde yoğunlaşmamız gerekiyor…

Nasıl bir sistem üzerinde yürüdü ki, sadece insanları değil cinleri, hayvanları, rüzgârı bile kuşatabildi… Sefere dâhil etti…

Sistemin dışına çıkan Hüdhüd’ü nasıl uyarmıştı?