Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.73
Gram Altın
2440.77
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

09 May 2016

SİSTEM

19 Şubat 2001 tarihindeki MGK toplantısında dönemin Cumhurbaşkanı Sayın Sezer'in dönemin hükümetini yolsuzluk ve hukuka uymamakla suçlaması ve anayasa kitapçığı fırlatması Başbakan yardımcısı Sayın Özkan'ın Cumhurbaşkanına "nankör kedi" demesi ve Başbakan Sayın Ecevit'in toplantıyı terk etmesi akabinde başbakan yardımcıları Sayın Yılmaz ve Sayın Bahçeli ile basın açıklaması yapmalarından sonra ekonomi tepetaklak gitmiş ve Türkiye tarihinin en ağır ekonomik krizini yaşamıştı.

Aradan 15 yıl geçmiş. Yine bir Cumhurbaşkanı ve Başbakan anlaşmazlığı durumu yaşandı. Akabinde de Başbakan Sayın Davutoğlu basın açıklaması yaparak 22 Mayısta genel başkanlığa aday olmayacağını açıkladı. Bir kavga görüntüsü verebilir ve tekrar o günler yaşanabilirdi. Belki o derece yaşanmazdı ancak yaşanma ihtimali olabilirdi. Takdir edilecek bir şekilde Sayın Davutoğlu buna izin vermedi.

Kabul edelim ya da etmeyelim bizim mevcut sistemimizde Cumhurbaşkanının çok önemli yetkileri var. Bu yetkiler onun yürütmenin başı olma sıfatı ile başlıyor ve 3'lü kararnameler ile perçinleniyor. Başbakanlık görevini kime vereceği konusunda hiçbir sınır bulunmuyor. Mecliste bulunan 550 vekilden herhangi birisine parti başkanı olma şartı aramadan da bu görevlendirmeyi yapabilir. Birçok kişinin o dönem anlamadığı bu durum, daha öncesinde de Sayın Demirel'in teamüller gereği yerine istifaya zorlanan Sayın Erbakan yerine Sayın Çiller'i değil Sayın Yılmaz'ı tercihi ile göstermişti.

Sayın Sezer ve Sayın Erdoğan arasında zaman zaman yaşanan sorunlar ve atamaların yapılamaması Sayın Sezer'in görev süresinin sona ermesi ile sona erdi derken 367 krizi patlak vermişti. Sistemin adamları (!) Sayın Gül'ün Cumhurbaşkanı seçilmesini engellemek için Eski Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sayın Kanadoğlu'nun Aralık 2006'da Cumhuriyet Gazetesinde yazdığı yazıda ortaya attığı Cumhurbaşkanlığı seçiminde aranan 367 nitelikli çoğunluğun toplantı yeter sayısında da aranması gerektiğine dair hukuki buluşunu (!) Cumhuriyet Halk Partisi hayata geçiriyor ve oylamayı Anayasa Mahkemesine taşıyor ve Anayasa Mahkemesi Cumhurbaşkanlığı seçimini bu gerekçe ile iptal ediyordu. Halkın oyları ile gelen ve sivil 2. Cumhurbaşkanı olacak olan Sayın Gül engelleniyordu. Neden? Zira sistemin adamları yönetime talip olan halkın çocuklarından sistemi daha iyi biliyorlardı. Cumhurbaşkanı bu sistemin her şeyiydi. Ne olursa olsun Cumhurbaşkanı sorumsuz ve çok yetkili görev tanımı ile istediğinde istediğini yapabilirdi. Bu nedenle Savunma Bakanlığı, Milli Eğitim, Adalet Bakanlıkları gerekirse Başbakanlık verilebilirdi ancak Cumhurbaşkanlığı verilemezdi, verilmemeliydi. Yıllar önce Ali Fuat Başgil'de Cumhurbaşkanlığına aday olmuş canını zor kurtarmamış mıydı?

2007 yılında 367 garabetinden kurtulmak ve sistemin tıkanıklığını aşmak için Cumhurbaşkanını halkın seçmesi Anayasa değişikliği ile getirildi. Öyle ya Meclise seçtirmiyorsanız halk seçmeliydi. İstedikleri kişi olmadığında ortalığı vaveyliye verenler halktan korkularına buna çok ses çıkartamadılar. İşte o gün bu gün yaşadığımız Cumhurbaşkanı, Başbakanı anlaşmazlığının yaşanacağının ilan edildiği gündü. Bunu birçok kişi söyledi. Ancak hiç kimse bu kadar çabuk bu sorunun yaşanacağını beklemiyordu. İyi ki yaşandı. Zira uzamasının hiç kimseye faydası yoktu. Böylece zaman kaybının önüne geçildi. Zira seçimle gelen ve tekrar görev alabilmesi için çalışması gereken bir Cumhurbaşkanı kenarda oturursa seçilme şansı olabilir mi? O zaman çalışacak her iki icracı makamda bulunan kişilerin fikirler uyuşmazsa ne olacak? İşte bunu görme imkanımız oldu. Güçlü Cumhurbaşkanının, güçlü başbakandan daha güçlü olduğunu bir kez daha gördük. Diğer bir faydası ise ekonomik sistemin test edilmesi oldu ki bu anlamda 2001'den çok iyi olduğumuzu görme fırsatımız oldu. Bu sorunun krize dönüşmemesi Cumhurbaşkanı ve Başbakanın aynı fikriyattan olmaları ile açıklanamaz. Zira Sayın Ecevit-Sezer ya da Sayın Demirel-Çiller'de aynı fikir dünyalarının insanlarıydı ancak ciddi sorun yaşamış ve ülkeye de yaşatmışlardı. Mevcut durumda sorun yaşanmaması Sayın Erdoğan ve Sayın Davutoğlu'nun bu ülke menfaatlerini her şeyin üzerinde tutmalarından başka bir izahı olmayan bir durum.

Bundan sonrası için durum ne olur? Ak Parti sayın Cumhurbaşkanının çalışabileceği bir Genel Başkan ve Başbakan çıkartacaktır. Bu kişi iddia edilen gibi düşük profilli olmayacaktır. Çalışma alanları daha net şekilde belirlenmiş, yaşanan tecrübeden ders çıkartarak yol alacak bir kişi olacaktır. Bundan sonra da hem hükümetin hem de Cumhurbaşkanını en önemli hedefi Türk tipi Başkanlık sistemi olacaktır. Zira mevcut durum başka bir parti ile sürdürülebilir değildir. Ya mevcut meclis aritmetiğinde ya da aleyhe olmayacak bir aritmetiğin oluşacağı erken genel seçim sonrası sistem fiiliyattan resmiyete dönüşecektir. Mevcut Anayasa ile hem Cumhurbaşkanını hem Başbakanın seçimle gelmesi kişiler kim olursa olsun her zaman sorun çıkartacaktır. Bu nedenle bu konunun çok hızlı halledilmesi gerekmektedir. @CavitTatli