Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
29 Kasım 2022

Sisi ve Esed ile barışmanın maliyeti

Anadolu Barışı (Selam-PaxAnadolu) Düzeni yolunda önemli adımlar atıyoruz.

Türkiye, Selam (soft power) gücünü kullanarak sorunlar yaşadığı iki ülke (Mısır ve Suriye) ile ilişkilerini düzeltme yoluna gidiyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dış politika stratejisini uyguluyor.

Türkiye’nin ve insanlığın çıkarlarını gözeterek, zamanı geldiğinde atılacak adımları atıyorlar.

Erdoğan ve Bahçeli hem iç politikada hem dış politikada bir ‘ANADOLU DOKTRİNİ’ oluşturdular.

Atılacak adımların zemini ortak akılla oluşturuluyor, zamanı geldiğinde de Erdoğan ya da Bahçeli atılacak adımı açıklıyor ve gereken yapılıyor.

Ön hazırlıklar önceden planlandığı için de atılan adımlar başarıya ulaşıyor.

*

Türkiye ve Mısın İslam dünyasının iki önemli devleti.

Türkiye’nin çıkarlarını gözeterek, komşuları ile barış içinde olması elbette önemlidir.

Türkiye eğer Sisi ve Esad ile iyi ilişkiler içerisinde olsaydı; muhalefetimiz, neden darbeci Sisi ile halkını katleden diktatör Esed ile birliktesiniz? eleştirileri yapacaktı.

Bu siyasetin doğasında vardır.

İktidar-muhalefet hep çelişkiler ve karşıt politikalar üzerinden birbiriyle mücadele eder.

İktidarlarla muhalefetlerin üzerinde mutabık olduğu konular her ülkede çok sınırlıdır.

Türkiye’de de bu böyledir.

İktidar Sisi ve Esed, yani Mısır ve Suriye ile kötü ilişkiler içinde de olsa, iyi ilişkiler içinde de olsa, muhalefet bunun tam tersini her zaman savunacaktır.

Bu işin iç boyutu.

Gelelim dış boyutuna.

Türkiye; Mısır ve Suriye ile ilişkilerini geliştirmeye başladığında neler olabilir?

Bunun da elbette bir maliyeti olacaktır.

Sisi’yi Mısır’ın başına getiren ve başında tutan güç, Esad’ı Suriye’nin başında tutan güç ne yapacak?

Türkiye’nin Mısır ve Suriye ile ilişkilerini geliştirip, uluslararası ilişkilerde daha güçlü bir aktör/ülke olmasına izin mi verecek, yoksa bunu engelleyici adımlar mı atacak?

Bence Türkiye’nin Mısır ve Suriye ile iyi ilişkiler içinde olmasını engellemek için her şeyi yapacaklardır.

En başta da Sisi bir darbe ile devrilebilir.

Esad da yönetimden düşürülebilir.

Bu şekilde Mısır ve Suriye’nin Türkiye ile iyi ilişkiler içinde olması, en az on yıl daha ertelenir.

ABD, Rusya, Fransa, İngiltere, … gibi aktörler, Mısır ve Suriye’de etkili.

Onların çıkarları özellikle Suriye’nin uzun yıllar istikrarsız bir şekilde kalmasından geçiyor.

Suriye, PKK/PYD, Yunanistan, Kıbrıs, Ermenistan, … üzerinden Türkiye’yi de istikrarsızlığa sürüklemeye çalışıyorlar.

Türkiye’deki yönetim (Cumhur İttifakı-Erdoğan/Bahçeli) güçlü olduğu için, etkileri çok sarsıcı olmuyor.

Bir yönetim zafiyetinde çok ciddi badirelerle karşı karşıya geleceğimiz kaçınılmaz.

***

PKK, HDP üzerinden meşrulaşamadı, CHP üzerinden meşrulaşıyor

PKK yıllardır Türkiye’nin normal siyasi bir aktörü olmaya çalışıyor.

Kurduğu faşist partiler üzerinden denedi ama bunu tam olarak başaramadı.

Bunu başaramayınca muhalefet üzerinden meşrulaşma yoluna gitmek için bir konsept değişikliği yaptı.

PKK muhalefet partileri üzerinden hareket ederek, muhalefeti kendisine mecbur ederek meşrulaşma yoluna gitme üzerine epey yol katetti.

*

Kandil’den sonraki en büyük PKK Kampları CHP belediyeleri mi?

CHP belediyeleri HDP (PKK) belediyelerinin yerini aldı.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun verdiği bilgiye göre: İBB kadrosunda 6 PKK'lı tespit edilmiş.

Soylu, 2019-2022 arasında 74 belediyede terörle bağlantılı 88 soruşturma yürütüldüğünü, bunlardan 79’unun tamamlandığını açıkladı.

*

Soylu, Mersin Büyükşehir Belediyesi'ndeki soruşturmaya ilişkin şu bilgileri verdi:

"2 adli operasyonda toplam 28 kişi gözaltına alınmış, bunlardan 14 kişi hakkında kamu davası açılmış, toplam 4 kişi tutuklanmıştır. Kırsal terörist kaydı var, terör örgütüne yardım ve yataklık, alenen destek var, terör örgütü propagandası var, her şey var."

*

Soylu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ndeki soruşturma hakkında da şunları söyledi:

"İstanbul Büyükşehir Belediyesinde işe alınan 1668 kişinin veya yakınının terör örgütü irtibatı/iltisakına dair kaydı ve adli kayıt bulunduğu belirlenmiştir.

1668 kişiden, incelemeye konu olanlar arasındaki 6'sının, PKK/KCK terör örgütü adına kırsalda silahlı faaliyet göstermiş olduğu belirlendi."

*

CHP belediyeleri PKK terör örgütü ile ilişkisi olanları rehabilitasyona tabi tutup, onları PKK (HDP)’dan kurtarmak için mücadele etseydi, bunu anlayabilirdik.

Belediyeler, terör örgütlerine bulaşan, mafyaya-uyuşturucuya bulaşan, … memleket evlatlarına sahip çıkıp, onları terörün ve mafyanın pençesinden kurtarmak için rehabilitasyon çalışmaları yapsaydı, CHP belediyelerini tebrik edip, yaptıkları çalışmaları da desteklerdik.

Ama burada başka bir şey var.

CHP belediyeleri PKK (HDP)’dan oy almak için, PKK’nın suçlularına ev sahipliği yapıyor.

Bu kabul edilebilir bir olay değildir.

Basit bir olay da değildir.

CHP belediyelerinin de bütün Türkiye’nin de bütün terör örgütleriyle yapılan mücadeleye katılması gerekiyor.

Türkiye’nin yarısı PKK’lı Selahattin Demirtaş’ın yanında.

Muhalefet partilerimizin neredeyse tamamı, PKK’lı Selahattin Demirtaş’ı övüyor.

Bu şekilde PKK ile de FETÖ, DHKP-C, DEAŞ, … gibi terör örgütleriyle de mücadele mümkün değildir.

CHP de her siyasi parti gibi bütün terör örgütleriyle mücadele etmek zorundadır.

*

PKK ile mücadele stratejisi

Yıllardır aynı olguları tekrarlıyorum.

Türkiye’nin yumuşak gücü olan SELAM STRATEJİSİ ile hareket edilmelidir.

*

1. PKK ile mücadelede Kürtlerin desteği olmazsa olmazdır. Kürtlerin desteklemeyeceği bir PKK ile mücadele stratejisi asla ve asla başarıya ulaşamaz. Kürtlerin desteği şarttır.

*

2. Türkiye topyekun bir şekilde ve bütün terör örgütleriyle (PKK/PYD, FETÖ, DHKP-C, DEAŞ, …) mücadele etmek zorundadır. Bütün muhalefet partileri, bütün STK’lar, sanatçısından yazarına, Cumhurbaşkanından muhtarına, memurundan işçisine, … bütün toplum kesimleri terörle mücadeleye katılmak zorundadır. Birileri şehit olurken, birileri PKK’lı Selahattin Demirtaş gibilerini övüyorsa, PKK ile mücadele edilemez.

*

3. Türkiye PKK/PYD’yı Suriye’den, Irak’tan, İran’dan, … tamamen çıkarıp Kandil’e hapsetmelidir. PKK/PYD için tek bölge Kandil olmalıdır. PKK, tamamen bitirilmeden, Kandil’e hapsedilerek marjinalleştirilmelidir. Türkiye bütün PKK kamplarında kalıcı askeri üsler kurmalıdır. Her PKK kampında bir jandarma karakolu olmalıdır. Kandil’e bir askeri üs kurulmalıdır. Kandil PKK için bir açık hava hapishanesine dönüştürülmelidir.

*

4. Türkiye, PKK’ya alternatif, dünyadaki bütün Kürtleri bir çatı altında toplayacak bir siyasal yapı kurarak, dünyadaki bütün Kürtleri (çoğunluğu) Türkiye’ye bağlamalıdır. Her ülkede (Irak, İran, Suriye, ABD, AB Ülkeleri, …) PKK’ya alternatif ve Türkiye’ye bağlı Kürt örgütleri olmalıdır. Günde on kişi öldürerek değil, günde on kişi kazanılarak başarıya ulaşılır.

*

Aksi halde PKK ile mücadele başarıya ulaşamaz. PKK henüz bütün Kürtler için bir ulus devlet değildir. Buna ulaşılırsa, geri dönüşü imkansız olur. Kürtlerin ulus devleti PKK değil Türkiye olmalıdır. Türkiye, geçmişi, bugünü ve geleceğiyle, bütün Kürtlerin imparatorluk/ulus devleti olmayı başarmalıdır.

*

Haftanın önemli notu: Henüz Türkiye’yi karıştırmak için harekete geçilmiş değil. Gelişmelere baktığımızda sıra İran’da gibi görünüyor. Sıra İran’a geldiğinde nelerin olduğunu, olabileceğini gördük. Sıra Türkiye’ye geldiğinde, Türkiye de İran gibi karıştırılabilir. Bunun için bir kıvılcım bekleniyor olabilir. Selahattin Demirtaş ya da Abdullah Öcalan’ın hapisteyken yaşayabileceği doğal (ölüm) bir olay ya da Türkiye’nin herhangi bir ilindeki (İran’daki Mahsa Amini olayı gibi) bir taciz/tecavüz vakası, Suriyeliler üzerinden bir provokasyon, … herhangi bir olay fitili ateşlemek için kullanılabilir. İçeride çok sayıda işbirlikçi harekete geçmek için bir işaret bekliyor. Buna hazırlıklı olmak gerekiyor. Alevilerin kullanıldığı GEZİ olayları, Kürtlerin kullanıldığı Kobani ve Hendek Olayları, FETÖ’nün kullanıldığı 15 Temmuz Darbe ve işgal girişimi, … gibi badireleri, güçlü liderlik (Erdoğan-Bahçeli) ve güçlü yönetimle atlattık. Böyle bir olay olduğunda şimdiki muhalefet iktidarda olsaydı, Türkiye bugün Suriye gibi parçalanmış bir ülke olabilirdi.