Dolar (USD)
35.17
Euro (EUR)
36.73
Gram Altın
2966.58
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
19 Haziran 2019

Sisi gibi Yaşamaktansa Mursi gibi ölmek

“Çocuklarımız bizim için ‘Onlar adamdı.’ diyecekler.”

Muhammed Mursi

Evet, elbette adamsın Mursi, adamların hem de en güzeli, en merhametlisi, en karakterlisi. Evet, elbette adamsın Mursi, bir gidişin bin dönüşü olacak, biliyordun belki. Evet, elbette adamsın Mursi; savundun, ayakta durdun, eğilip bükülmedin; senden öncekilere bir yenisini ekledin, senden sonrakilere örnek oldun. Evet, elbette adamsın Mursi, gülüp geçtin bu tuhaf dünya tiyatrosuna, figüran olmayı reddettin, kahraman oldun. Demokrasi katledildi belki şahsında, ülkenin şahsında, insanlığın maşeri vicdanında ama asla inançlarının katledilmesine, mahzunlaşmasına, boyun bükmesine, hüzünlenmesine izin vermedin. Ama asla boynunu bükmedin sana inananların. Bugün, gittiğin gün, sana inananlar dimdik ayakta, sana inananların vicdanı, hayalleri, umutları bir kez daha yeşermek için boy atmakta, çiçek açmakta.

Beşer ile insan arasındaki en net çizgiyi hayatın getirip bıraktığı ölüm belirginleştiriyor: Beşer gerçekten ölüyor, çünkü fizyolojik bir aidiyete sahip. İnsan ise hiç ölmüyor, çünkü ruh ölmez, ruhu öldüremez ölüm. İnanç ölür mü, dava ölür mü, ahlak ölür mü, karakter ölür mü? İnsanlar ölmez, hayvanlar ölür. Öteki dünya tahayyülü sadece insanlarda var çünkü. Bedenin bir adım ötesine geçenlerde, irade sahibi olanlarda… Şimdi bütün bunlardan sonra, Sisi gibi yaşamaktansa Mursi gibi ölmeyi kim tercih etmez? Şimdi bundan sonra doğacak çocuklarının adını Sisi yerine kim Mursi koymaz? Şimdi bundan sonra senin adın, senin davan nasıl yaşamaz? Şimdi bundan sonra davana inananlar nasıl çoğalmaz? Sadece karaktersizler ve düşüncelerini dünyaya değişenler ölür. Bu dünyaya bir şey için, bir iş için, bir görev icabı gelip onun eksiklerini tamamlama uğraşı verenler, görevlerini yapanlar ölmez. Peygamberler ölmez, veliler ölmez, dava adamları ölmez, şehitler ölmez. Ölüm nasıl kıyabilir ki onlara? Ölümün gücü nasıl yetebilir ki onlara? Ölüm nasıl tenlerine dokunabilir, nasıl incitebilir ki onları? Üstelik “yaşamak bizimçin dokunaklı bir şarkı değil ki?” Bir Mursi ölür, bin Mursi doğar. Sisi’lerse zaten hiç doğmamış ki ölsünler… Cennet kollarını Mursi’lere sonuna kadar açarken cehennem Sisi’leri sabırla bekler…

Hayat bir mücadeledir. İyi ile kötünün, doğru ile yanlışın, hak ile batılın mücadelesi… İnsanlar doğar, yaşar ve ölür. İstisnası yoktur. Kimi iyiyle, doğruyla hak ile mülemma, kimi kötüyle, yanlışla batıl ile zail… Kiminin mezarı bile bilinmez, üzerinde zehirli otlar yeşerir, ot bile yeşermeyi reddeder cesedin üzerine katran dökülmüşçesine; kiminin tenini çürütmeyi bile reddeder toprak. Üzerinde açmak için güller yarışır birbiriyle, açar durur bütün ihtişamıyla… Geliş biçimi değildir önemli olan, gidiş biçimidir. Nasıl geldiğini bilmiyoruz evet, ama öyle bir gittin ki her tavrınla, her konuşmanla, her bakışınla, her susuşunla bulunduğun yere çiçekler açtırdın Mursi, bulunduğun yere güneş getirdin, bulunduğun yere rahmet çiçekleri ektin. Sen ölmedin bu yüzden, ölmeyeceksin; söylediklerin, sustukların, baktıkların ve yaptıklarınla yaşamaya devam edeceksin.

Öldü sanılanın yüzüne bakın bir, Mursi’nin susmadan önceki hemen önceki gözlerine… Ölüm var mı orada, yılmışlık, bitmişlik, tükenmişliğin zerresi var mı? Yok. Burası bir yaşam alanı değil ki onun için, burası kalınası, mitil atılası bir toprak değil ki… Öyle düşünse bir çırpıda kabul ederdi dünyevi makamını işgal edenlerin taleplerini, oturmaya devam ederdi bulunduğu yerde, kim bilir daha ne zaman, kim bilir daha ne kadar?.. Öyle yapsa o Mursi bu Mursi olur muydu fakat? O Mursi’yi bu Mursi gibi dünya mahkemesinden yumuşak bir dokunuşla alır mıydı Rabbi özenle İlahi Mahkemesi’ne, beraat ettirir miydi meleklerin sevgi gözyaşları arasında? Oldu işte, böyle oldu. Bu katran karası caniler mahkemesinden çekip aldı Rabbi onu, o güzel insanı yumuşak bir dokunuşla, sevgiyle, tebessümle baktırarak etrafına. Utanç mahkemesinden sevinç mahkemesine kim ağlayarak gider ki?..

Elbette dünya nimetlerini elinin tersiyle itenlerin yeridir onur, şeref, haysiyet ve ilanihaye yaşama hakkı. Elbette ve tam da bu yüzden ölmedi Mursi, ölmeyecek Rabbi katında. İşte geldik gidiyoruz Kahire şehri dedi Muhammed Mursi; o güzel adam, o güzel atlara bindi gitti. Kahire şehri, kahırlar şehri, dünyevi kahırlar… Nice Firavun’a ev sahipliği yapmış, nice Musa’ya sığınak olmuş. Ama o da biliyor, kahroluyor evet, Adem’den beri dünyayı Mursi’lerden ziyade Sisi’ler yönetiyor, sinsiler, yüreği katran karası olanlar. Merhamet yukarıdan aşağı inen bir şey, aşağıdan yukarı buharlaşan değil, o da biliyor, rahmet merhamet sahiplerini alır götürür yukarı, aşağının kirinden uzak tutar böylece. Ve aldıkları bellidir rahmetin ve rahmet ancak dünya nimetlerini elinin tersiyle itenlerin mekanıdır. İnançlarını bir saniye daha yaşamak için, biraz daha iktidarda kalmak için dünyaya değişmeyenlerin, cennetlerini dünyayla değişmeyenlerin…

Bir de yaşayanların yüzüne bakın, yaşıyor sanılanların. Onu mahkum edenlerin, onu ve onun değerlerini sözde yargılayanların, ölülerin, gerçek ölülerin... Bir de dünyayı yönetenlerin yüzüne bakın. Sisi’lerin, Trump’ların, Netanyahu’ların… Çamura bulanmış suratlar galerisi. Kötüyle, kötülükle dondurulmuş ağır gazlar akışı… Bir de Allah’ın özene bezene yarattığı dünyayı cehenneme çevirenlerin suratına bakın, baktıklarının kendisi olanların yüzüne. Her yerinde ölüm var onların, bütün hücrelerinde ölüm gezintileri, ölümün bile utanç duyduğu. Hayat bile nasıl usançla bakıyor, nasıl şikayetçi görünüyor bu insanların yüzünde. Ki korkunun nabzı atıyor kirpiklerinde, alınlarında, burun deliklerinde… Korkuyorlar bir ölür bin Mursi doğar diye. Korkuyorlar ve hınçtan dişlerini gıcırdatıp dudaklarını kanatıyorlar Mursi’ler nasıl önlerinde diz çökmez diye. Ümit ve tebessümle ölüme koşan, ölümü güzelleştirenlerle yaşamı bile çirkinleştirenlerin arasındaki fark ne kadar da açık...

Hayat böyledir. Bazıları ölümden kaçar, bazıları ölüme koşar. Nedir yaşamak, üç beş gün daha fazla nefes alıp vermek mi? Ama yüzlerce yıl yaşıyor kaplumbağalar? Nedir hayat, istediğin yer şeyi anında elde etmek mi? Ama bir gün soluyor köküne biteviye su yürüyen yosunlar da? İnsan ise davası için yaşar, inancı için, iradesi için… Bilir burası bir konaktır, konulur geçilir. Bilir, okyanus tükenmez, bir tas su içilir geçilir. Bilir dünya bir misafirhanedir, şöyle bir nefes alınır verilir. Bilir Rabbini unutmayanı ölüm incitmeyecektir. Bilir, dünyayı yönetmek değildir amaç, kendini yönetmektir. Dünyaya değil nefsine söz geçirmektir. Bilir Adem’den bugüne Habil’ler az yaşamıştır Kabillerden. Bilir bu dünya Musa’lardan ziyade Firavun’lara yöneliktir. Bilir kendisinden sonra daha bir süre Kahire’yi Sisi’ler yönetecektir. Firavun’lar öldü, Sisiler de ölecektir. Bilir Sisi gibi yaşamayı Mursi gibi ölmeye tercih edenlerin sayısı arttıkça, ancak o zaman insanlığın umudu yeşerecektir. İşte o zaman belki cennet bir süreliğine dünyaya gelecektir.

Üzülmeye, gevşemeye gerek yok; eğer hayat bu dünyadan ibaretse Mursi öldü, Sisi yaşıyor; eğer başka bir dünya bu dünyayı öldürecekse Mursi yaşıyor, Sisi çoktan öldü.