Dolar (USD)
32.55
Euro (EUR)
34.89
Gram Altın
2443.43
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

21 Kasım 2021

Sırtını Biden'e yaslayanlar

Barbaros Hayrettin Paşa, Kanuni Sultan Süleyman tarafından Kaptanı Deryalığa davet edilince, Cezayir Beylerbeyi’liğini Negro (Kara) Hasan Paşa’ya bırakarak İstanbul’a gitti.

Barbaros’un Cezayir’den ayrılmasını fırsat bilen İspanya Kralı, Kara Hasan Paşa’ya bir mektup göndererek, dedi ki:

“İşittim ki Barbaros, Cezayir’i sana bırakıp, Grand Senyör’e (Padişah’a) Ceneral olmuştur. Benim karşımda hiç şansın yok. Ben oraya gelmeden, ayaklarına zincir bağla, ellerine beyaz bayraklar al, Cezayir kalelerinin anahtarlarıyla gel, ayaklarıma kapan, canını bağışlıyayım.”

İspanyol ve İtalyanların Negro Hasan Paşa veya Mosonegro dedikleri, Kara Hasan Paşa, şöyle cevap verdi:

“Ebedi mel’un ve sermedi hınzır İspanya Kralı... Sensin ki, namen geldi, içinde yediğin p.hların cümlesi malumumuz oldu. İmdi ün ile laf ile ben adama kal’a vermem. Senin gibi bir kelpten zerre korkum yoktur. Gücün yetiyorsa gel al, bildiğinden kalma!”

Kanuni’nin isteği üzerine kaleme aldığı anılarında Barbaros Hayrettin Paşa, aynen böyle yazar.

İspanya Kralı 300 gemilik büyük bir Haçlı donanması ile Cezayir önlerine geldi. Zafer mutlak gözüküyordu. Sahile çıkarma yaptılar. Domuzlar kızartıp, fıçı fıçı şaraplar devirip danslara, rakslara koyuldular.

Hasan Paşa, sabaha kadar alnını kaldırmadan secdede dua ve niyazda bulundu.

Sabaha doğru Hasan Paşa ve leventleri İspanyolların beklentisinin aksi yönden dağlardan yab yab yürüyerek sessizce sahile indiler, baskın yaptılar. Sarhoş kafalarla neye uğradıklarını şaşıran İspanyollar direnemediler bile, Hasan Paşa’nın ifadesi ile bostan kesimi gibi oldu.

İspanya Kralı 5-6 gemisini ancak kurtarıp, İspanya’ya zar zor kapağı attı. 7 gün sonra kahrından öldü.

Ferdinand’ın elçileri, akıncıların Alman topraklarına girmelerinden duydukları rahatsızlığı iletmek üzere İstanbul’a geldiklerinde, İstanbul’dan aldıkları tek cevap “Padişahın atının nallarının değdiği her yer Padişah’a aittir” oldu.

İşte böyle görk görmüş, başı göklerde, vakur, cihangir bir millet iken ne hallere düştük, Biden’dan iktidar dilenenleri de gördük.

Millî Mücadele’yiizleyen Grace Ellison o günlerde şöyle yazar: “Batılılaşmış Türk, o mükemmel Türk değildir”.

Batılılaştırma”nın fırtına gibi estirildiği Tanzimat’ın mimarı Büyük Reşit Paşa, Padişah tarafından azledilince koşturarak İngiltere Büyükelçiliğine gitti, Stratford Canning’ten yardım dilendi.

Bugün Biden’dan dilenildiği gibi…

Canning, 1853’te karısına yazdığı mektupta: “Osmanlı Hükümeti apansızın değişiverdi. Reşit Sadrazamlıktan azledildi. O saat Padişah’a çıktım, yeniden vazifeleri başına getirildiler” yazmaktadır. Hariciye Nazırı Reşit Paşa’nın gözlerinden yaşlar akarak Büyükelçinin ellerini öptüğü de yazılıdır.

İşte bu paşa, eğitim müfredatımızda bize “Büyük” olarak okutulur. Bu eğitimi alanlardan da sırtını Biden’e yaslayanlar çıkacaktır.

Vezirlik yolu sefarethanelerden geçince, buralara kapılanan devlet adamı türü çoğalmıştı. Reşit Paşa İngiltere’ye yaslanırken, Ali ve Fuat Paşalar Fransa’ya, Mahmud Nedim Paşa Rusya’ya yaslanmışlardır.

Batılılaşma” önderlerinden bir diğeri, Başbakan Talat Paşa, İngiltere Başbakanı’na yazdığı mektupta şöyle ezikleniyordu:

“Dünya tarihinde hiçbir güç, bir başkasına, bizim ihtilal yaptığımız dönemde İngiltere’nin Türkiye’ye davrandığı kadar buyurgan bir tutum içinde olmamıştır. Oysa ihtilalin ileri gelenleri sizden hoşlanıyor, halk ise adeta size tapıyordu. Bir gün, büyükelçinizin atlarını arabasından çözdüler ve arabasını elçilik binanıza kadar çekip götürdüler”.

Batılılaşmış” Türklerin, İngiliz elçinin arabasına at olma sefilliğini, İngiliz gazeteci Grace Ellison yakından temaşa ettiğini anlatır. Kemal Tahir, hadiseyi, “İstanbul’da Türk gençliği İngiliz Elçisi’nin arabasına koşuldu” diye kahrolarak, “Kurt Kanunu”nda zikreder.

Türk ekonomisi, 28 Şubat cunta hükümetlerince batırılınca Başbakan Ecevit yardım dileğinde bulunmak üzere ABD’ye gitti, Oval Ofis’te ABD Başkanı Clinton ile görüştü.

Ecevit’in Clinton karşısındaki tavrı Türk insanının yüreğini sızlatmıştı. Resimdeki manzarayı 28 Şubat tetikçisi “Hürriyet” bile acıklı bulmuştu.

“Batılılaşma” yanlıları “Bir Türk, dünyaya bedeldir” gibi hamasi deyimleri dillerinden düşürmeseler de dillerinin altında bunun bir “ama”sı vardır.

Bir Türk, dünyaya bedeldir!”

Ama, “Bir batılı karşısında, bir hiçtir!”

Elbette açıkça böyle söylemezler, lakin icraatları ortadadır.

Zira, Batılılaşmış Türk, o mükemmel Türk değildir.