Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.73
Gram Altın
2440.77
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

16 Haziran 2021

Sırtımızda çok ağır bir yük var

Batı emperyalizminin, Haçlı zihniyetinin İslam coğrafyasını vesayet altına alacak, etnik ve mezhepsel temellere göre içten çökertecek alçak istila planları, oyunları bitmek, tükenmek bilmiyor. Yüzyıllardır tarihsel bir gelenek içerisinde beraber yaşayan halkları, tam bir asır sonra yeniden birbirinden koparmak, küçük küçük parçalara ayırmak, onların yaşadıkları topraklarda uzaktan kumandayla yönetilecek “Garnizon Devletçikler” kurmak istiyorlar. Türkiye’ye de “bizim sözümüzden çıkma, bizim İslam düşmanlığımızı, faşist anlayışlarımızı, antidemokratik uygulamalarımızı ve İslam dünyası üzerindeki oyunlarımızı sorgulama, isyan ve itiraz etme” diyorlar. O yüzden yıllardır ülkemize karşı tüm terör örgütlerini destekliyorlar. Dünyanın gözü önünde onları silahlandırıyorlar. Ülkelerinde onlara kucak açıyor ve onları koruyorlar.

Fitne bir olmuş, Erdoğan’ı suçluyor

Dünyanın neresinde yaşanırsa yaşansın, hangi mazlum halka ve devlete yapılırsa yapılsın, emperyalizme ve sömürüye başkaldıran, oyunları bozan Başkan Erdoğan’ı ve Türkiye’yi terörle, darbelerle, çetelerle, ekonomik krizlerle, siyasi operasyonlarla köşeye sıkıştırmak istiyorlar. Türkiye’yi örgütler üzerinden, gerekirse içteki ajan kontenjanıyla iş birliği yaparak teslim almaya, diz çöktürmeye çalışıyorlar. Şer ve fitne bir olmuş, Suriye’de, Irak’da, Libya’da, Doğu Akdeniz’de, Filistin’de emperyalizme, işgallere ve sömürüye isyan ve itiraz eden Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Partiyi suçluyor. Erdoğan ve AK Parti’yi içerdeki müttefikleriyle devirmeye çalışıyorlar. Allah aşkına Ortadoğu’da, Doğu Akdeniz’de yaşanan sıkıntıların ve çatışmaların faturasını, 4 milyondan fazla mazlum ve mağdur mülteciye kucak açan, ölüme terk etmeyen Başkan Erdoğan’a yüklemek, “Erdoğan giderse demokrasi gelir” kirli algısını enjekte etmek ne kadar adaletli? Peki ya kendi ülkesini uluslararası alanda küçük ve zor duruma düşürmeye çalışan, “düşman ağzıyla konuşan, düşman yemiyle karnını doyurmaya çalışan, sistematik bir şekilde dış dünyada Türkiye’de demokrasi, hukuk ve adalet yoktur algısı oluşturmaya çalışan” içimizdeki İrlandalılara ne demeli?

Kurtuluş samimi kardeşlikte

Davamız vatan, çocuklarımızın geleceği ve ortak kader ise hiçbir parti ve ideolojinin önemi ve anlamı yoktur. Sırtımızı yaslayacak, mazlumlara kucak açacak, üzerinde hayal kuracak ve ruhumuzu teslim edecek başka vatanımızın olmadığı gibi. Acıların yaşandığı, gözyaşlarının aktığı ve yaralı yüreklerin olduğu bir Türkiye’de emin olun hiç kimse kazanamaz. Hepimiz, tarihe yelken açan bu geminin ortak yolcuları değil miyiz? Vatanımız ve kaderimiz ortak değil mi? İstek ve kışkırtmaların etkisi altında kalmadan, soğukkanlı ve sağduyulu olalım, hamasetten uzak duralım, ortak bir akılla hareket edelim. Emin olun birlik ve samimi kardeşlikten başka hiçbir çıkar yolumuz yoktur. Aksini düşünmek, aksine kelam ve eylemlerde bulunmak büyük çılgınlık olur. Tarihin affetmeyeceği sorumsuzluk olur ve bu vebalin altında da emin olun kimse kalkamaz.

Çanakkale şehitlerini anıyor ve arıyoruz

Türk, Kürt, Alevi, Sünni demeden yüzyıllar önce bu ülkeyi kuşatan haçlı zihniyetine karşı bir ve kardeş olabilmiş, omuz omuza verebilmiş ve bu mukaddes toprakları bizlere ortak vatan yapabilmiş Çanakkale şehitlerimizi minnetle, şükranla anıyoruz. Antep’i Gazi, Urfa’yı Şanlı yapan, Maraş’ı Kahramanlaştıran, işgalcilere karşı acımasız direniş gösteren Kurtuluş Savaşı’ndaki o ruhu ve samimi kardeşliği anıyor ve arıyoruz. Sakarya’yı şahlandıranları, Çanakkale’yi geçilmez yapan kefensiz yatanları anıyoruz. Çanakkale şehitliğindeki mezar taşlarına bakalım: “Edirneli Şehit Halil Ahmet’in, Vanlı Şehit Abdullah’ın, Sinoplu Şehit Ali İbrahim’in ve Diyarbakırlı Şehit Bektaş’ın” yan yana, omuz omuza yattığını görelim. Bu fotoğrafları Anadolu’da yaşayan evlatlarımıza gösterelim. Eğer onlara adaletle hükmeden ecdadımızı iyi anlatabilirsek, aynı şekilde bir birlerine davranmalarını sağlayabilirsek; onlar birbirlerine daha farklı koşacak, daha farklı heyecanla birbirlerine sarılacaktır. Dolayısıyla Çanakkale’yi savaş gemileriyle geçemeyenlerin, bu milletin evlatlarının arasına attıkları ayrılık tohumlarını yeşerterek, bu milletin geleceğini karartılabilecekleri fikrini ve hevesini de boşa çıkartmış olacağız. Üzerimizde tarihten gelen bir vebal, sırtımızda çok ama çok ağır bir yük var. Tüm mazlum ve mağdurların gözü bizde. Pusuda bekliyor sırtlanlar, Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle kenetlenmezsek, bir birimizi kardeş gibi samimi bir şekilde kucaklamazsak acımasız bir şekilde bizi can yerimizden vuracaklar.