Sırtımızda çok ağır bir yük var
Batı emperyalizminin,
Haçlı zihniyetinin İslam coğrafyasını vesayet altına alacak, etnik ve mezhepsel
temellere göre içten çökertecek alçak istila planları, oyunları bitmek,
tükenmek bilmiyor. Yüzyıllardır tarihsel bir gelenek içerisinde beraber yaşayan
halkları, tam bir asır sonra yeniden birbirinden koparmak, küçük küçük
parçalara ayırmak, onların yaşadıkları topraklarda uzaktan kumandayla
yönetilecek “Garnizon Devletçikler”
kurmak istiyorlar. Türkiye’ye de “bizim
sözümüzden çıkma, bizim İslam düşmanlığımızı, faşist anlayışlarımızı, antidemokratik
uygulamalarımızı ve İslam dünyası üzerindeki oyunlarımızı sorgulama, isyan ve
itiraz etme” diyorlar. O yüzden yıllardır ülkemize karşı tüm terör
örgütlerini destekliyorlar. Dünyanın gözü önünde onları silahlandırıyorlar.
Ülkelerinde onlara kucak açıyor ve onları koruyorlar.
Fitne bir olmuş, Erdoğan’ı suçluyor
Dünyanın neresinde yaşanırsa yaşansın,
hangi mazlum halka ve devlete yapılırsa yapılsın, emperyalizme ve sömürüye
başkaldıran, oyunları bozan Başkan Erdoğan’ı ve Türkiye’yi terörle, darbelerle,
çetelerle, ekonomik krizlerle, siyasi operasyonlarla köşeye sıkıştırmak
istiyorlar. Türkiye’yi örgütler üzerinden, gerekirse içteki ajan
kontenjanıyla iş birliği yaparak teslim almaya, diz çöktürmeye çalışıyorlar. Şer
ve fitne bir olmuş, Suriye’de, Irak’da, Libya’da, Doğu Akdeniz’de, Filistin’de emperyalizme,
işgallere ve sömürüye isyan ve itiraz eden Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Partiyi
suçluyor. Erdoğan ve AK Parti’yi içerdeki müttefikleriyle devirmeye
çalışıyorlar. Allah aşkına Ortadoğu’da,
Doğu Akdeniz’de yaşanan sıkıntıların ve çatışmaların faturasını, 4 milyondan
fazla mazlum ve mağdur mülteciye kucak açan, ölüme terk etmeyen Başkan Erdoğan’a
yüklemek, “Erdoğan giderse demokrasi gelir” kirli algısını enjekte etmek ne
kadar adaletli? Peki ya kendi ülkesini uluslararası alanda küçük ve zor
duruma düşürmeye çalışan, “düşman
ağzıyla konuşan, düşman yemiyle karnını doyurmaya çalışan, sistematik bir
şekilde dış dünyada Türkiye’de demokrasi, hukuk ve adalet yoktur algısı
oluşturmaya çalışan” içimizdeki İrlandalılara ne demeli?
Kurtuluş samimi kardeşlikte
Davamız vatan, çocuklarımızın geleceği ve
ortak kader ise hiçbir parti ve ideolojinin önemi ve anlamı yoktur. Sırtımızı
yaslayacak, mazlumlara kucak açacak, üzerinde hayal kuracak ve ruhumuzu teslim
edecek başka vatanımızın olmadığı gibi. Acıların yaşandığı, gözyaşlarının
aktığı ve yaralı yüreklerin olduğu bir Türkiye’de emin olun hiç kimse kazanamaz.
Hepimiz, tarihe yelken açan bu geminin
ortak yolcuları değil miyiz? Vatanımız ve kaderimiz ortak değil mi? İstek ve kışkırtmaların etkisi altında
kalmadan, soğukkanlı ve sağduyulu olalım, hamasetten uzak duralım, ortak bir
akılla hareket edelim. Emin olun birlik ve samimi kardeşlikten başka hiçbir çıkar
yolumuz yoktur. Aksini düşünmek, aksine kelam ve eylemlerde bulunmak büyük
çılgınlık olur. Tarihin affetmeyeceği sorumsuzluk olur ve bu vebalin altında da
emin olun kimse kalkamaz.
Çanakkale şehitlerini anıyor ve arıyoruz
Türk, Kürt, Alevi,
Sünni demeden yüzyıllar önce bu ülkeyi kuşatan haçlı zihniyetine karşı bir ve
kardeş olabilmiş, omuz omuza verebilmiş ve bu mukaddes toprakları bizlere ortak
vatan yapabilmiş Çanakkale şehitlerimizi minnetle, şükranla anıyoruz. Antep’i Gazi, Urfa’yı Şanlı yapan, Maraş’ı
Kahramanlaştıran, işgalcilere karşı acımasız direniş gösteren Kurtuluş Savaşı’ndaki
o ruhu ve samimi kardeşliği anıyor ve arıyoruz. Sakarya’yı şahlandıranları,
Çanakkale’yi geçilmez yapan kefensiz yatanları anıyoruz. Çanakkale şehitliğindeki
mezar taşlarına bakalım: “Edirneli Şehit
Halil Ahmet’in, Vanlı Şehit Abdullah’ın, Sinoplu Şehit Ali İbrahim’in ve
Diyarbakırlı Şehit Bektaş’ın” yan yana, omuz omuza yattığını görelim. Bu
fotoğrafları Anadolu’da yaşayan evlatlarımıza gösterelim. Eğer onlara adaletle hükmeden ecdadımızı iyi anlatabilirsek, aynı
şekilde bir birlerine davranmalarını sağlayabilirsek; onlar birbirlerine daha farklı
koşacak, daha farklı heyecanla birbirlerine sarılacaktır. Dolayısıyla Çanakkale’yi
savaş gemileriyle geçemeyenlerin, bu milletin evlatlarının arasına attıkları
ayrılık tohumlarını yeşerterek, bu milletin geleceğini karartılabilecekleri
fikrini ve hevesini de boşa çıkartmış olacağız. Üzerimizde tarihten gelen bir vebal, sırtımızda çok ama çok ağır bir
yük var. Tüm mazlum ve mağdurların gözü bizde. Pusuda bekliyor sırtlanlar,
Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle kenetlenmezsek, bir birimizi kardeş
gibi samimi bir şekilde kucaklamazsak acımasız bir şekilde bizi can yerimizden vuracaklar.