Şiraz'da Haco-yı Kirmaniyle Bir Hasbıhal
Şiraz'da Allah u Ekber boğazında ve Dervaze-i Kur'an'a yakın bir yerde yatıyorsun. Ebedu00ee geleceğe hazırlığın bu kalede. Elinde Kur'an okurken yapılmış heykelin bütün heybetiyle sarıyordu bizi. Kim bilir Kur'an okurken neler düşünüyordun.
Selçuku00eelerin Harzemşahların ya da Moğollardan kiminle hasbıhal ettin? O devirde İlhanlılar Kerman'da hüküm sürüyordu. Sen ise dört duvar arasında dört kağıda bağlı kalmadın. Gezdin şehirleri, ülkeleri, diyarları. Senin vaktinde şairlerin,alimlerin ülkeleri bütün İslam beldeleri idi. Her nerde yaşamak istersen o şehrin, o ülkenin emiri için bir iltifattı. Azerbaycan'dan Mısır'a, Bilad-ı Şam'dan Irak'a kadar hep senin hatıraların mevcut. Ne gozername ne de pasaport...
Bir müddet Bağdatta kaldın. Ebu Said Bahadır'a intisap ettin. Onun adına gazeller mesneviler neşrettin. O bir hattat sen ise güzel sözler söyleyen bir suhenru idiniz. İkiniz de güzelliğe estetiğe önem verdiniz. Ama aranızdaki fark o bir komutan ve devlet başkanı sen ise bir şairdin. Senin tabibliğin de vardı.
Sadi-i Şirazi ile hemhal olamadın ama onun izinde yürüdün. Sadi hazretlerinin vefatından bir yıl önce doğmuşsun. Sadi gibi büyük bir şair olmak iseği belki seni Şiraz'a getirdi. Gülistan ve Bostan'ı okuya okuya Şiraz'a insan kendini atıveriyor. Onun gibi güzel şiirleri güzel şiirler yazdın.
Sadi'nin şiirlerinden derin izler taşıyorsun. Onun şu beytini muhtemelen okumuşsun.
Be u2013merdu00ee ki mülk-i seraser zemin /Neyerzed-ki hu00fbnu00ee çeked ber zemin
Yani diyordu ki Sadu00ee merhum "baştan başa bütün dünya bir damla kanın yere dökülmesine değmez."
Nizami tarzında mesnevilerin de var. Senin için şairler şu lakabı uygun görmüşler "nahl-bend-i şairan" yani şairlerin hurma ağacı. Şiirlerin Şiraz hurması kadar lezzetli. Abdülhüseyin Zerrinkub bu lakabı senin için kullanmış. Tam yerinde bir lakab.
Bir şiirinde sırlarla dolu alemlere yol alırken şunları söylüyordun.
Zi to ba to raz gu00fbyem be zeban bu00ee-zebanu00ee /Be to ez to rah cu00fbyem be nişan bu00ee-nişani
Türkçesi şu olsa gerek: Senden ve seninle sır söylüyorum, lal olan dilimle. Senden yol soruyorum adresi olmayan adresi...
Bir şiirini daha biliyorum, gözden ve güneşten ırak...Şöyle söylüyordun.
Çe şevi zi dide pinhan ki çü ru00fbz mi nemayed /Reh hemçü afitab zi nikab-ı asumanu00ee
Yani diyordun ki "O zaman gözden kayboluyorsun. Ki gündüz ve güneş gibi olan yüzün.
Doğduğun şehir Kirman'a gelince orayı sadece Dadaloğlunun bir şiirinden biliyorum. Kılıçları keskin ve haşin ve acayip bir şehirmiş ki bütün Ortadoğuya, Anadolu'ya kadar şanı ve kendisi ulaşmış durumda. Ne diyordu Dadaloğlu :
"Belimizde kılıcımız Kirmani,/taşı deler mızrağımın temreni,
hakkımızda devlet etmiş fermanı,/ferman padişahın dağlar bizimdir....