Sıradaki Kurbanlar Kürtler mi?
Tarihin başlangıcından beri birçok medeniyete beşiklik eden ve oradan diğer coğrafyalara yayılmasının kavşak noktası olan Ortadoğu, son yıllarda, tarihinin en acımasız dönemlerinden birini yaşıyor. Çatışma, kargaşa, kan ve gözyaşı…
Bundan yüz yıl önce İngilizler, Osmanlıya karşı Araplara ‘’Büyük Arap İmparatorluğu’’ vaadiyle yürüttükleri fitne hareketlerinin benzerini bugün ABD, İsrail ve ortakları Kürtler üzerinde oynuyor.
ABD’nin Kürtlerle İŞİD sonrası ilişkilerinin nasıl olacağı sorusuna Trump, şöyle cevap verdi: ‘’Kürtler muhteşem insanlar. Bizim için hayatlarını feda ettiler’’(Voice of America) PKK’ya sempatiyle bakan Kürtlerin kimin için öldüklerini iyi görmeleri gerekiyor.
ABD’de yaşayan Mısırlı bir arkadaşımdan Cumartesi günü bir e-mail aldım. Arkadaşımın eşi Suriyeli Kürt olması hasebiyle ‘’Kürtlerin geleceği’’ konulu bir toplantıya davet edilmişler. Toplantı, geçen Cuma ABD’nin New Jersey eyaletinde gerçekleşmiş. Uzun mesajı şöyle özetledim: ‘’Kürtlerin artık bağımsızlıklarını ilan etme zamanı gelmiştir. Ancak, Barzani gibi geleneksel dindar şahıslarla olmaz. Barzani, Kürtlerin bağımsızlığı önünde en büyük engeldir. İsrail ve ABD’nin İran’a uyguladığı baskı ve Türkiye’yle olan kötü ilişkileri, Kürtlere büyük fırsatlar veriyor. ABD’nin silah desteği, İsrail’in de siyasi desteği çok önemlidir.’’
Bu toplantıdan hemen bir gün sonra, Pazar günü, İsrail’in The Jerusalem Post gazetesinde ‘’Kürdistan kendi bağımsızlığı için sorumluluk almalıdır’’ başlığıyla çıkan yazıda benzer düşünceler savunulmuş olması dikkat çekicidir.
Hatırlayacağınız gibi Milat’a ki 15.08.2018 tarihli yazımızda ABD’li bir profesörle yapmış olduğumuz kısa röportajda ‘’ABD’nin bölgedeki çıkarları için Kürtlerle ittifak kurmak önemli bir imkân’’ demişti. ABD’nin bölgedeki çıkarları çok yönlüdür ama Akdeniz’de bulunan doğalgazın iki açıdan çok önemli bir yer tutuğunu düşünüyorum. Birincisi, bulunan miktar Avrupa’nın 200 yılık enerji ihtiyacını karşılayacak miktarda olması hasebiyle ekonomik getirisi yüksek bir iş. İkincisi, Rusya’nın Avrupa üzerinde kurduğu enerji hâkimiyetini azaltacak olması nedeniyle stratejik bir öneme sahip.
Dolaysıyla, ABD ve İsrail orta vadede ‘’Bağımsız Kürdistan’’ adı altında Türkiye’yi terörle meşgul edip Akdeniz’de bulunan gazı aralarında paylaşmayı hedefliyorlar. Uzun vadede ise, Kürtleri diğer milletlerden koparttıktan sonra, Filistin’de Araplara ne yapıyorlarsa, aynısını Kürtlere yapacaklardır. Çünkü İsrail’in stratejik hedefi ‘’vaat edilmiş topraklar’’ dediği Nil ile Fırat arasındaki coğrafyaya erişmektir. İsrail, Kürtleri katletmeden bu coğrafyaya nasıl erişecek? Birçok kimseye bu yazdıklarımız komplo teorisi gibi gelebilir. Ancak 2 Kasım 1917 yılında yayımlanan ‘’Balfour Deklarasyonu’’ ve akabinde gelişen olayların sonuçları iyi tahlil edildiğinde İsrail’in uzun vadedeki bu amaçları çok net görülecektir.
Yüz yıl önce Osmanlıya karşı yürüttükleri fitne hareketlerinin neticesinde bazı Arap aşiretlerini kullanarak toprakları bölüp petrolü aldılar. Bugün ise, PKK’yı kullanarak Akdeniz’i bölüp, doğalgazı almak istiyorlar.
Bağımsız Kürdistan hakkında fikrimi soran Amerikalı bir gazeteciye dedim ki: ‘’Dün petrol için Arapları kurban edenler, bugünde doğalgaz için Kürtleri mi kurban etmek istiyorlar?’’