Dolar (USD)
34.44
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3016.49
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
13 Ağustos 2022

Sıra Satranç'taki son kaleye geldi

Azez’de yakılan Türk bayrağı, ABD’nin Irak’a girerek orayı bataklığa çevirmesi sonrasında gündeme gelen görüntüleri anımsattı.

Türkiye’nin Amerika’dan farkı, gittiği yeri sömürmesi değil ihya etmesidir.

Türkleri, "suçlu" gösteren ve iki millet arasına "nifak tohumları" serpmeye çalışanların gündeme sokmaya çalıştığı kaos tablosu çok iyi analiz edilmeli.

Sürece bir bakalım.

Önce Astana formatıyla İran’da yapılan görüşmede Suriye operasyonunun gündemden geriye çekilmesi ve tarafların konuşması gerektiği konusunu tekrar gündeme getirildi.

Sonra MGK bildirisinde operasyon ile ilgili herhangi bir açıklama yapılmadı.

Ardından Soçi’de Putin ile bir araya gelen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uzun görüşmeleri sonrasında ajanslara yansıyan "Esed ile görüşülmesi" konusunda Rusya’nın aracı olunduğu haberleri gündeme geldi.

En son 13.Büyükelçiler Konferansı kapsamında yapılan etkinliklerde Suriye’deki duruma yönelik hafif açıklamalar yapılırken Yunanistan’ın tutumuna yönelik politikalara daha fazla yer verildi.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun "Esed" yerine "Esad" ifadesini kullanması ve tarafların görüşmesi için adım atılması gerekliliğini vurgulaması sonrasında bu duruma tepki olarak Suriye’de Türkiye’nin kontrolü altındaki Azez bölgesinde mitingler düzenlendi.

Muhaliflerin Türkiye’de kurduğu yönetimin Cenevre’de yapılan anayasa görüşmelerinde Esed tarafının kışkırtmalarına kapılarak anlaşamaması ve Özgür Suriye Ordusu’nun sahadaki askeri durumda istenilen başarıyı elde edememesi, Türkiye’nin Esed ile anlaşması durumunu gündeme getirdi.

2021’de komşu Ürdün’ün Suriyeli sığınmacıların geri dönüşü konusunda Esed ile anlaşılması sonrasında geçtiğimiz hafta diğer komşu Lübnan’da da geri dönüş konusunda anlaşma yapılması gündeminin ortaya çıkması Türkiye siyasetinde uzun zamandır bir baskı aracı haline gelen "Suriyelilerin geri dönüşü" konusunda yeni adımlar atılması gerekliliğini ortaya çıkardı.

Halihazırda masadaki planlardan en uygun olanı; Esed ile yapılacak bir görüşme ile Suriyeliler arasında herhangi bir çatışmaya girmeden 3,7 milyon geçici koruma statüsündeki insanın geri dönüşü üzerine olabilir.

Pasaportlarıyla Türkiye’de turist vizesiyle ya da oturma izni alarak kalan 1 milyona yakın Suriyeli için uluslararası hukuk gereği herhangi bir şey yapılamaz.

Ancak uzun vadede bunların oturma izinlerini şarta bağlayabilir, turist vizesinin geçici olarak askıya alabilirsiniz.

Ama bu yolla gelenlerin Türkiye ekonomisine katkı sunduğu göz önünde bulundurulunca bu ihtimalin epey zor olduğu görülüyor.

Türkiye’nin PYD/PKK’ya ve onu koruyan ABD’ye karşı yeni bir saldırı yerine Esed ve Rusya'yı daha güçlü bir şekilde bu meseleye kanalize ederse tehdidin uzaklaştırmasının hem daha ucuz hem de kolay bir çözümünü bulmuş olur.

Tabii Türkiye’ye güvenerek ÖSO’da savaşanların ve muhaliflerin başını çekerek gerek sahada gerek Cenevre’de görev alanların durumu burada en stratejik olanlar olsa gerek.

Bu kişilerin geri gönderilmesi güvenli geri dönüş kapsamında olmayacaktır.

Hayatlarının garanti altına alınması pek mümkün değil.

Bu Suriyelilerin geri dönüşünde Esed tarafından canlarına kast edilmesi durumunda Türkiye’nin bölgede inşa edeceği gelecek politikalarda iş birliği yapacak devlet veya topluluk bulma ihtimali epey zor olacaktır.

Bu nedenle Esed ile mücadelede öne çıkan Suriyelilerin yapılacak gizli bir anlaşma ile Türkiye’de bir süre daha ikamet edilmesine müsaade edilmelidir.

Yalnız Türkiye ile Esed arasındaki iyileşmenin sınır kontrollerini gevşetecek ticari ilişkileri başlatması Suriye istihbarat örgütü olan El Muhaberat’tan isimlerin Türkiye’ye gelerek aynı Rusların İstanbul’daki muhalif Çeçenlere düzenlediği operasyonların benzerini yapmasını gündeme getirebilir.

Türkiye bir risk analizi yaparak hem 2023 seçimlerinde bu meselenin ne kadar etki edeceğini hem seçimlerde AK Parti’nin kazanamaması durumunda yeni gelecek iktidarın aceleci kararlarla Türkiye’yi Suriye konusunda büyük zarara uğratmasının önlenmesinin getirisi hesaplamalı.

Yakın zamanda yaşanan petrol krizi ile birlikte yeni rant alanı arayan inşaat sektörünün durumu da düşünülünce Türkiye’nin dövizle petrol almak yerine imar karşılığı petrol alacağı ve ödemeyi TL olarak inşaat firmalarına vereceği bir senaryo ile kısa zamanda büyük işler başarılabilir.

İsrail, BAE, Suudi Arabistan ve hatta Mısır ile ilişkileri iyileştirme konusunda gereken tüm adımları atan Türkiye’nin Suriye ile yaşadığı krizi çözme konusunda isteksiz olması beklenemez.

Bölge denklemini kökünden değiştirecek bu adımın Türkiye’ye kalıcı kazanımları olacağı düşünülünce ayrıcalıklı konumunu korumak isteyen Esed muhaliflerinin tepki göstermesi hatta bu durumdan ekonomik kazanç elde eden ve hiçbir tarafı olmayan Suriyelilerin bayrak yakması ya da yaktırması tesadüf görülmemeli.

Yeni bir dönem ancak revizyonist atılımlarla inşa edilebilir.

Türkiye’nin yeniliklere ihtiyacı var.