Sıra Satranç'taki son kaleye geldi
Azez’de yakılan Türk bayrağı, ABD’nin Irak’a girerek orayı bataklığa çevirmesi sonrasında gündeme gelen görüntüleri anımsattı.
Türkiye’nin Amerika’dan farkı, gittiği yeri sömürmesi değil
ihya etmesidir.
Türkleri, "suçlu" gösteren ve iki millet
arasına "nifak tohumları" serpmeye çalışanların
gündeme sokmaya çalıştığı kaos tablosu çok iyi analiz edilmeli.
Sürece bir bakalım.
Önce Astana formatıyla İran’da yapılan
görüşmede Suriye operasyonunun gündemden geriye çekilmesi ve
tarafların konuşması gerektiği konusunu tekrar gündeme getirildi.
Sonra MGK bildirisinde operasyon ile ilgili herhangi bir açıklama
yapılmadı.
Ardından Soçi’de Putin ile bir araya
gelen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uzun görüşmeleri sonrasında
ajanslara yansıyan "Esed ile görüşülmesi" konusunda Rusya’nın
aracı olunduğu haberleri gündeme geldi.
En son 13.Büyükelçiler Konferansı kapsamında yapılan
etkinliklerde Suriye’deki duruma yönelik hafif açıklamalar
yapılırken Yunanistan’ın tutumuna yönelik politikalara daha fazla
yer verildi.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun "Esed" yerine "Esad" ifadesini
kullanması ve tarafların görüşmesi için adım atılması gerekliliğini vurgulaması
sonrasında bu duruma tepki olarak Suriye’de Türkiye’nin kontrolü altındaki Azez bölgesinde
mitingler düzenlendi.
Muhaliflerin Türkiye’de kurduğu yönetimin Cenevre’de yapılan
anayasa görüşmelerinde Esed tarafının kışkırtmalarına kapılarak anlaşamaması
ve Özgür Suriye Ordusu’nun sahadaki askeri durumda istenilen
başarıyı elde edememesi, Türkiye’nin Esed ile anlaşması durumunu gündeme
getirdi.
2021’de komşu Ürdün’ün Suriyeli sığınmacıların geri
dönüşü konusunda Esed ile anlaşılması sonrasında geçtiğimiz hafta
diğer komşu Lübnan’da da geri dönüş konusunda anlaşma yapılması
gündeminin ortaya çıkması Türkiye siyasetinde uzun zamandır bir baskı aracı
haline gelen "Suriyelilerin geri dönüşü" konusunda
yeni adımlar atılması gerekliliğini ortaya çıkardı.
Halihazırda masadaki planlardan en uygun olanı; Esed ile yapılacak bir
görüşme ile Suriyeliler arasında herhangi bir çatışmaya girmeden 3,7
milyon geçici koruma statüsündeki insanın geri dönüşü üzerine
olabilir.
Pasaportlarıyla Türkiye’de turist vizesiyle ya da oturma
izni alarak kalan 1 milyona yakın Suriyeli için
uluslararası hukuk gereği herhangi bir şey yapılamaz.
Ancak uzun vadede bunların oturma izinlerini şarta bağlayabilir, turist
vizesinin geçici olarak askıya alabilirsiniz.
Ama bu yolla gelenlerin Türkiye ekonomisine katkı sunduğu göz önünde
bulundurulunca bu ihtimalin epey zor olduğu görülüyor.
Türkiye’nin PYD/PKK’ya ve onu koruyan ABD’ye
karşı yeni bir saldırı yerine Esed ve Rusya'yı daha güçlü bir
şekilde bu meseleye kanalize ederse tehdidin uzaklaştırmasının hem daha ucuz
hem de kolay bir çözümünü bulmuş olur.
Tabii Türkiye’ye güvenerek ÖSO’da savaşanların ve muhaliflerin
başını çekerek gerek sahada gerek Cenevre’de görev alanların durumu
burada en stratejik olanlar olsa gerek.
Bu kişilerin geri gönderilmesi güvenli geri dönüş
kapsamında olmayacaktır.
Hayatlarının garanti altına alınması pek mümkün değil.
Bu Suriyelilerin geri dönüşünde Esed tarafından canlarına kast edilmesi
durumunda Türkiye’nin bölgede inşa edeceği gelecek politikalarda iş birliği
yapacak devlet veya topluluk bulma ihtimali epey zor olacaktır.
Bu nedenle Esed ile mücadelede öne çıkan Suriyelilerin yapılacak gizli
bir anlaşma ile Türkiye’de bir süre daha ikamet edilmesine müsaade
edilmelidir.
Yalnız Türkiye ile Esed arasındaki iyileşmenin sınır kontrollerini
gevşetecek ticari ilişkileri başlatması Suriye istihbarat
örgütü olan El Muhaberat’tan isimlerin Türkiye’ye gelerek
aynı Rusların İstanbul’daki muhalif Çeçenlere düzenlediği operasyonların
benzerini yapmasını gündeme getirebilir.
Türkiye bir risk analizi yaparak hem 2023 seçimlerinde bu meselenin ne kadar
etki edeceğini hem seçimlerde AK Parti’nin kazanamaması durumunda
yeni gelecek iktidarın aceleci kararlarla Türkiye’yi Suriye konusunda büyük
zarara uğratmasının önlenmesinin getirisi hesaplamalı.
Yakın zamanda yaşanan petrol krizi ile birlikte yeni
rant alanı arayan inşaat sektörünün durumu da düşünülünce Türkiye’nin
dövizle petrol almak yerine imar karşılığı petrol alacağı ve ödemeyi
TL olarak inşaat firmalarına vereceği bir senaryo ile kısa zamanda
büyük işler başarılabilir.
İsrail, BAE, Suudi Arabistan ve hatta Mısır ile
ilişkileri iyileştirme konusunda gereken tüm adımları atan Türkiye’nin Suriye ile
yaşadığı krizi çözme konusunda isteksiz olması beklenemez.
Bölge denklemini kökünden değiştirecek bu adımın
Türkiye’ye kalıcı kazanımları olacağı düşünülünce ayrıcalıklı konumunu korumak
isteyen Esed muhaliflerinin tepki göstermesi hatta bu durumdan ekonomik
kazanç elde eden ve hiçbir tarafı olmayan Suriyelilerin bayrak yakması
ya da yaktırması tesadüf görülmemeli.
Yeni bir dönem ancak revizyonist atılımlarla inşa
edilebilir.
Türkiye’nin yeniliklere ihtiyacı var.