Dolar (USD)
35.19
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
07 Eylül 2019

Sıra elektrik ve gaz faturasında

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimini yenilemenin vatandaşa yansıyan iki belirgin faydası oldu. Öğrencilerin akbil fiyatı 85 liradan 40 liraya indirildi. İkinci faydası da su faturaları gelince görüldü. Bir önceki aya göre kullanılan suyun ücreti yarı yarıya düşmüştü.

Az konuşup çok iş yapması ile bilinen Binali Yıldırım, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı kazansaydı, son Başbakan olarak vaadlerinden biri doğalgaz fiyatını yüzde 10 indirmek olacaktı. Bence Yıldırım, üzerine vazife olmayan bu işe müdahil olmalı, henüz kış başlamadan garibanın derdine çözüm üretecek bu indirimi yaptırmalıdır. Yüzde 10 da değil, en az yüzde 20…

Sayın Yıldırım, sadece onunla da yetinmemeli, hazır önemli bir görev yüklenmeden sakin zamanında garibanın biraz nefes alması için elektrik fiyatlarının indirilmesi için de kulis yapmalıdır. Bir de müşteriyi velinimet olarak değil, söğüşlenecek meta olarak gören üç büyük iletişim şirketini de azıcık hizaya getirmelidir.

***

Eskiden devlet başkanına ulaşmak zordu. Osmanlı Devleti bunu bildiği için vatandaşların talep ve şikâyetlerini almak için Divan-ı Hümayun’u görevlendirmişti. Gelen her talep ve şikâyet Divan’da görüşülür ve karara bağlanırdı. Devletin yürütme organının başı olan Sadrazam da bunu hayata geçirmekle görevliydi.

Buna rağmen halkın duyarlılığını bilen padişahlar tebdil-i kıyafet yaparak yani padişah olduğu anlaşılmayacak şekilde giyinerek halkın arasına karışır, onları dinler, nelerden şikâyetçi olduklarını ilk ağızdan öğrenirlerdi.

Şimdi iletişim çağındayız, devlet adamlarını tanımayan yok gibi… Vatandaş da sözünü esirgemiyor zaten. Yetkili birinin yolunu gözlüyor, bulduğu anda da derdini anlatıyor. Ancak tüm vatandaşlarımız o kadar girişken değil… Güvenlik çemberini aşarak yetkili birine ulaşmak da zor. O yüzden halkın şikâyetlerini ilk elden almak için farklı yöntemler geliştirilmelidir.

Bir mail adresi açılsa, oraya olur olmaz, doğru yanlış herkes yazar. Benim önerim, önemli makamlarda bulunanların, güvenilir 3 – 5 kişi görevlendirerek halkın arasına salıp garibanı ilk ağızdan dinlemeleri olmalı… Vatandaşın gerçek ihtiyaçlarını belirleyip çözüm üreteceklere rapor etmeliler… Böylece devlet büyükleri de sadece uyanıkların değil, gerçek ihtiyaç sahiplerinin dertlerine eğilebilmeli…

***

Geçenlerde bir belediyenin yemekhane girişindeki şikâyet kutusu dikkatimi çekti. Altında şöyle yazıyordu: “Bu kutunun anahtarı sadece belediye başkanımızdadır.” Çalışanların derdini anlatması için güzel bir yöntem. Başkanların bir kısmı halkın talep ve şikâyetlerini dinlemek için haftanın bir gününü “halk günü” ilan edip belediyeye gidip derdini çözemeyenleri dinliyorlar. Dileğimiz bunu bütün belediye başkanlarının ve kaymakamların yapması…

Beyaz Masa, Cimer gibi uygulamalar vatandaşın sesini duyurması için büyük ihtiyaç. Ancak zaman zaman o da yeterli olmuyor. Bürokrasi “bana ne” deyip keyfi davranışlara yönelebiliyor. Bazı kurumlar, gelen şikâyetleri çözüyormuş gibi yapıp yan çiziyor. Devlet, gerektiğinde müfettişler görevlendirmeli, takip etmeli, vatandaşın derdini hızlı şekilde çözmelidir. Kimsenin derdi Marko Paşa’ya bırakılmamalıdır.

Adaletin hızlı işlemesi için büyük büyük binalar, elektronik sistemler, yazılımlar, ciddi uygulamalar yapıldı. Ancak işlenen suça göre adaletin yaptırım gücü, hala hızlı ve yeterli değil. Adalet Bakanlığı’nca bir ekip, sürekli adaletin aksayan yönlerini not almalı ve belli aralıklarla sistemi revize ederek adaletin hızlı işlemesini sağlamalıdır. Yeni Ömerlere bunun için ihtiyaç var.