Sıra barış kışkırtıcılığında!
"Otuz yıldır savaşıyoruz ama barışmayı yeni deniyoruz" diyordu televizyonda AK Partili Galip Ensarioğlu.
Doğru, bu pratik yüzünden "savaşçılığımız" dünya ordularıyla kıyaslanmayacak düzeyde kat be kart arttı.
Şu anda dünyanın en operasyonel ordularından biri TSK. Çünkü 30 yıldır yurtiçinde-yurtdışında, dağda-ovada, kırsalda-şehirde gayrı nizami harbi en ince noktasına kadar pratik olarak yaşıyor.
Dağdakiler de hem yıllardır en kötü doğa koşullarıyla hem de bu dünyanın en operasyonel ordusuyla savaşıp hayatta kalıyor, ölüyor veya ölenlerin yerine daha gençlerini dolduruyor.
***
Doğru savaşı iyi öğrendik ama barışı bilmiyoruz.
"Açılım"daki acemiliğimiz de, "Habur" da, "Oslo" da buna güzel bir örnek.
Barışa giderken her şeyimizi el yordamıyla, deneme yanılma yoluyla bulmaya çalışmamız da normal!
Ama hiçbir barışı halksız, muhalefetsiz, medyasız kuramazsınız.
İspanya ETA ile İngiltere IRA ile barışırken bu üç unsur da ülkenin çıkarı, vatanın huzuru için bu zorlu yolda destek verdi. Kimse barış yolunda yaşananları ve yol kazalarını siyasi çıkarına malzeme yapmamaya gayret gösterdi.
***
Barış halksız olmaz! Bu zorlu sınavdan en çok milletin yüksek bir puanla çıkacağına inanıyorum. Çünkü Türkiye "Habur" olayının ardından girdiği 2012 referandumunda, bu sürecin provası olan o süreci desteklediğini göstermiştir. Muhalefet, "Hayır" kampanyasını tamamen "Habur süreci" üzerine kurgulamışken, millet yüzde 58 oranında "Evet" diyerek, "Kan dursun da nasıl durursa dursun" demiştir. Çünkü tuzu kuruların değil yoksul Anadolu insanının çocuğu hep "Şehit" düşüyor yıllardır.
Bu noktada en basiretli ve irfani duruşu halkın göstereceğinden zerre şüphem yok!
Sadece lokal olarak bazı kesimleri temsil iddiasındaki sivil toplum kuruluşlarının da sürece daha aktif ve daha pozitif katılım göstermesini bekliyoruz şu andau2026
***
CHP'siz olmaz! Çünkü ana muhalefet partisi sadece temsil ettiği yüzde 25'i değil, siyasi yelpazedeki konumuyla bir bütünün parçasını teşkil etmektedir. Onun vereceği destek, hükümetin bu kadar zor ve riskli bir alanda ilerleyebilmesi için bazen çok ama çok önemlidir. Bu anlamda CHP'nin ilk çıkışları umut vericidir.
***
MHP'siz olmaz! Çünkü MHP, orta Anadolu başta olmak üzere toplumun ve seçmenlerin kümülatif olarak omurgasını oluşturan bir kesimin ortalama tepkisini manipüle edebilecek bir potansiyele sahiptir. Hem "barış" inisiyatifini almış devletin elini rahatlatabilecek hem de kitlelerin gazını alabilecek bu birikimi şans olarak görecek bir MHP, "artık gelmeyecek şehit haberlerinde" kendisinin de emeği olduğunu hissettirerek süreçten kazançlı çıkabilir. Bazı anlarda "sessiz kalmanın" bile kardeşlik ve barış yolunda en iyi "muhalefet" olduğunun bilinciyle adım atılması gerekiyor.
***
BDP'siz olmaz! Çünkü ilk baştan temsilcisi olmaya çalıştığı kesim, savaşın da barışın da muhatabıdır. Kürtlerin dörtte birinin desteğini alsa da BDP, Açılım'da, TRT Şeş'te, Oslo sürecinde esirgediği desteği bu kez vermek mecburiyetindedir.
Eğer bu süreç de (Allah göstermesin) bir sabotaja uğrar ve BDP daha önce yaptığı gibi "Açılım bitti oh ne güzel" şeklinde bir refleks gösterirse, bunun vebalini sittin sene ödeyemez!
***
Ve barışın olması için sağlam bir duruş sergilemesi gereken üçüncü unsur; medya! Bu ülke medyanın manipülasyonları ile darbelerin, krizlerin, savaşın bile yaşanabileceğine tanıklık etti. Medya çok yabancısı olduğu "barış" için bugün tarihi bir görev üstlenebilir.Örneğin Aydın Doğan bu konuda "devlet"e yardımcı olacağını deklare etti bir anlamda.
Evet sıra medyanın bugüne kadar pek denemediği bir alanda yani "barış kışkırtıcılığı" yapmasında!
Şeffaf bir müzakere sürecinin kapalı kapılar arkasında yapılandan çok daha umut verici olduğunu düşünüyorum. Ve umutluyumu2026