Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.69
Gram Altın
2967.95
BIST 100
9935.53
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
27 Kasım 2023

Sınırsız savaş

Aksa Tufanı operasyonuyla başlayan Gazze’deki İsrail soykırımında esir takası veya rehinelerin verilmesi konusu çatışmalara bir süreliğine de olsa ara verilmesine sebep oldu. Gazze’de durumun bu kadar kötüleşmesinin müsebbibi olarak 7 Ekim’de uyuyan İsrail Başbakan’ı Netanyahu gösteriliyor. Netanyahu’nun oğlu Yair Netanyahu, 32 yaşında olmasına rağmen yedek askerlik yerine Miami/de deniz kenarında zevki sefa yapmayı tercih etti. Geçtiğimiz hafta Netanyahu’nun üvey oğlu General Rabel Doron Neuberger’in ise Gezze’de eşekler cennetini boyladığı açıklandı.

Netanyahu’nun ağabeyi Albay Jonathan Netanyahu’da 1976’da Air France rehinelerini kurtarma operasyonunda öldürülmüştü. Bugün Hamas’ın esirlerle ilgili politikasını tayin eden 22 yıl İsrail zindanlarında çile dolduran Yahya Sinvar, 2006’da Ghalid Şalit karşılığında İsrail zulmünden binden fazla Filistinli’nin kurtarılmasına öncülük etti. 7 Ekim’de istihbaratı delik deşik edilen Netanyahu, 50 gündür ABD özel kuvvetleri ile birlikte onca operasyona rağmen rehineler hakkında tek bir ipucu edinemedi. Ve Hamas ile masaya oturmak zorunda kaldı. Bundan sonraki evrede İsrailli askerlerin bırakılması gündeme gelirse, İsrail zindanlarının tamamen boşaltılacağı sürece gireriz. Terör devleti İsrail, elindeki kozu güçlendirmek için Batı Şeria ve Kudüs’te şimdiden yeni rehineler almaya devam ediyor.

BM’nin iki devletli çözümü öngörmesine rağmen İsrail hiçbir zaman İki devletli çözümü yanaşmadı. ABD’nin de etkisi ile Filistin tarafının adı Filistin otoritesi, İsrail ise devlet olarak tanındı. Tıpkı Kıbrıs’ta olduğu gibi. Filistinlilerin hayat hakkını fiilen tanımayan İsrail, kartları açık oynayan Hamas’a, ‘Hamas İsrail devletine hayat hakkı tanımıyor’ propagandası ile kendisine mağduriyet alanı oluşturmaya çalıştı.

Gazze’de hedefleri sınırlı olan bir savaş yerine sınırsız bir savaşa giren İsrail’in Hamas’ı tamamen bitirerek Gazze’yi işgal etme söyleminin ardında dört büyük stratejik hedefi var. Bunlar Gazze sahillerini ele geçirerek Akdeniz’deki enerji kaynaklarından Filistin’in pay almasını engellemek, Gazze Vadisi’nden Kızıldenize açacağı Ben Gurion kanalıyla Süveyş kanalı ve Mısır’ı by pas etmek. Davud koridoru ile Türkiye’nin güneyinde yavru İsrail (PKK) terör devletine zemin hazırlayarak, Irak, İran, Suriye ve Türkiye’yi parçalayıp baskı altında tutmak. Hindistan-Avrupa ticaret yolunun güvenliğini sağlamak.

ABD’nin öncülük ettiği bu projelere bölge ülke liderlerine kabul ettirme eğilimi Hamas eliyle raydan çıkartıldı. Ama Hamas’ın kesin zaferi olmadığı için henüz yok edilemedi. Uçağı, hava savunma sistemi, tankı, topu olmayan Hamas’ın konvansiyonel bir orduyu mağlup etmek yerine azami ölçüde kayıp verdirerek dünya kamuoylarının desteğini arama girişimi İsrail vahşetini durdurabilecek yegane alternatif olarak görülüyor.

Hamas’ın başarısından, sadece İsrail değil, Mısır, Suudi Arabistan ve Ürdün de ürküyor. ABD, 7 Ekim öncesinde Irak’ta merkezi hükümetin otoritesinin pekiştirilmesini önlemek için bir dizi diplomatik angajmana girmişti. Irak’ta merkezi hükümet yegane söz sahibi olursa, bölünme planı da, yani İsrail’in Muslu-Kerkük petrollerine çöreklenme hayali de suya düşer. Şu anda Suriye, Lübna, Hizbullah, Irak, Suudi Arabistan, Ürdün ve Mısır beklemede. BAE gibi ABD ortakları prestijlerinin sarsılmaması için gerginliğin önlenmesi, sivil ölümlerin sınırlandırılması ve ateşkesi teşvik ediyor görünüyor. Hamas’ın başarısı İsrail ile ilişki kurmak isteyen ülkelerin iç kamuoylarında hareketlilik oluşturarak yönetimleri ne kadar zora sokacağı da tartışılıyor. ABD’nin Irak’ı işgaliyle oluşturduğu Sunni-Şii rekabeti İsrail’e karşı dini ve milliyetçi direnişin önünü kesti. Arap Baharı döneminde Müslüman Kardeşler üzerinden Sünniler arası rekabetle İsrail’in önünü daha da açtı. Bahreyn, Mısır, Ürdün, Fas, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suriye’de İsrail karşıtı Müslüman kardeşler iktidarları görmek istemediği için İbrahim anlaşmalarını devreye soktu. Mısır’daki darbeye engel olamayan Türkiye, Katar’ın İsrail yanlısı Arap devletleri tarafından yutulmasını engelledi. Libya’nın Hafter eliyle İsrail’e peşkeş çekilmesini önledi, Suriye’de terör devletini durdurdu, Karabağ’daki işgali bitirerek vatanlarına hasret umutsuz müslüman yığınlara bir nebze de olsun umut aşıladı. Hamas, İsrail’e karşı Filistin milliyetçi hareketini İslami bir kimliğe bürüyerek, Şii yayılmacılığından çekinen Suudi Arabistan’ı da, sözde İslami söylemle iktidarını meşrulaştıran İran’ı da Aksa Tufanı operasyonuna zimmen de olsa destek vermeye zorluyor.

Aksa Tufanı’nın başında kanı diplomatik bir yolla durdurmak isteyen Türkiye, İsrail’in vahşice saldırıları karşısında UCM dahil bütün uluslararası kurumları harekete geçirmek için çabalamaya başladı. Suudi Arabistan ise Hamas’ı barışçıl bir çözüme mani olduğu gerekçesiyle eleştirmeye devam ediyor.

Türkiye’nin girişimleri soruncunda İsrail’in Filistinlilere yönelik vahşetlerinin yanı sıra bölgeyi tehdit eden Nükleer kapasitesi de artık mercek altına alınacak. 2008-2009. 2012. 2014 ve 2021’de sınırlı saldırılarda Hamas’ı yenemeyen İsrail’in uçuk hedeflerine ulaşması durumunda bundan sonraki hedefi ise Lübnan, Suriye, Irak, Mısır ve Ürdün olacaktır. Filistinlileri Sina’ya göndererek emellerine ulaşmak isteyen İsrail’e karşı ABD-Suud-BAE desteğiyle ayakta olan Sisi’nin cevap verip veremeyeceği meçhul. İsrail 7 Ekim’den beri sadece Gazze’yi değil , Batı Şeria’daki Filistinlileri Ürdün’e göndererek bölgeyi boşaltmak için her türlü insanlık dışı zulmü yapıyor. Ukrayna savaşının başlamasından bugüne kadar bölgeye gelen 300 binin üzerindeki yahudiye yer bulmak için Filistinlilerin topraklarını gasp etmenin peşinde.

ABD de İsrail de sınırsız savaş ilan ederken Hamas sonrası siyasi düzeni de hesaplamış durumdalar. Hamas’ın direnci, Mısır’ı da, Ürdün’ü de, Lübnan, Suriye, Ürdün’ü de hatta hatta Suudi Arabistan ve Körfez dahil Irak ve Türkiye sınırlarına da emperyalist tasalluttan kurtaracak. Bölgeye yeni dengeler gelecek. Netanyahu’nun dediği gibi haritalar yeniden çizilecek ama bu haritalar bölgenin daha fazla bölünmesini mi yoksa toparlanma sürecini mi başlatacak. Bekleyeceğiz göreceğiz. Vesselam….