Sınırsız olan ihtiyaçlar mı? Yoksa ihtiraslar mı?
İktisada giriş kitaplarının tamamında ilk sayfalarda karşımıza çıkan bir ön kabul vardır: İktisat kıt kaynaklarla sınırsız ihtiyaçların karşılanması problemine cevap bulmak için çalışır…
Geleneksel iktisatçılar tarafından Kıt
Kaynaklar Kanunu olarak isimlendirilen bu paradoksun iktisat biliminin varlık
amacı olduğu kabul edilir.
Tüm iktisat bilimi bu ön kabul üzerine
tanımlanmış ve kıt kaynaklarla sınırsız ihtiyaçlardan hangilerinin seçilmesinin
maksimum fayda yaratacağının üzerine yoğunlaşılmıştır.
Son derece makul bir öneri olarak karşımıza
çıkan bu tanımlama daha kitabın başında iktisat ilmi hakkında zihnimize ilk
hatalı kodlamayı yaparak işin içinden çıkılmaz bir illüzyon oluşturduğundan
ilerleyen süreçte, hatalı iliklenen düğmeler misali teknik açıdan çok sayıda
makul gözüken teklif, karşıdan bakıldığında insan aklı ve ruhunu rahatsız eden
düzensizlikleri ile kusurlu tablolar üretmektedir.
Kaynakların kıt olduğu meselesini kimse
tartışmamakla beraber ihtiyaçların sınırsız olduğu iddiası bu en temel
kodlamanın hatalı kısmı olarak iki asırdır düzeltilmeyi bekliyor.
Gerçekten insanoğlunun İHTİYAÇLARI sınırsız
mı? Yoksa sınırsız olan İHTİRASLARIMIZ mı?
Bu denklemdeki hatalı kısmı düzeltip doğru
bir kod oluşturma yolunun, insanoğlu için ihtiyaçlarının ihtiraslara dönüştüğü
noktanın tespitinden geçtiğini idrak ettiğimizde illüzyonun kurgusunu çözmek de
son derece kolaylaşıyor.
Zamana, mekana, toplumların yapısına, eğitim
seviyesine ve daha birçok girdiye göre değişkenlik gösteren bu dönüşüm
noktalarını iki sınıfta değerlendirmek lazım. Birincisi kişinin kendi hayatı,
kendi eğitim seviyesi, kendi maddi şartları gibi kişisel girdilerine bağlı
olacak şekilde ortaya çıkan, ihtiyaçlarının ihtiraslara dönüştüğü kişisel
dönüşüm noktasıyken, diğeri ise benzer girdilerin toplumsal bazda ele
alınarak sonuçları üzerinden yorumlanması suretiyle ortaya çıkan toplumsal
dönüşüm noktası olarak ele alınmalı.
Bu iki noktanın zaman içerisindeki bulunduğu
noktaları kesen iki eğrinin yanında, bir de olması gerekenle karşılaştırılacağı
ve bunun üzerinden de kendine çeki düzen vereceği bir başka eğri daha bulunmalı
ki buna da herhalde kanaat eğirisi desek tüm kurgu açısından
hata etmiş olmayız.
Kanaat eğrisini oluşturan ihtiyaç tanımının
maksimum kapsayıcı olduğu noktalar ise insanın ve yaşadığı toplumun ortak dünya
görüşünden hesap edilerek belirlenmeli. Yani ihtiyaç kelimesini ve onun
sınırlarını tanımlayan, insanın ve yaşadığı toplumun duygu-düşünce dünyası
çerçevesinde oluşturduğu hayata bakış açısıdır.
Bu bakış açısı marjinal kesimler dikkate
alınmadığında kendini en önce ve en baskın olarak bir Müslüman, Hristiyan,
Musevi, Budist, Marksist, Sosyalist, Sosyal Demokrat, Muhafazakar vb. şeklinde
tanımlayanlar için yakın değerler olarak karşımıza çıkacağından ve benzerlik
göstermesi mümkün olduğundan kanaat eğrilerinin kişisel ve toplumsal dönüşüm
noktaları için optimum düzeyi gösteren ölçüm birimlerine dönüşmeleri olağandır.
Kendi iç dünyasında ve toplumu için bu eğrileri
zihni ve gönlünde aşağı yukarı tanımlamayı başaran insanlar için neyin ihtiyaç
neyin ise ihtiras haline geldiğini anlayıp iktisadi meseleleri bu yeni kodlama
ile gündeme almak müthiş bir aydınlanma yaratacağı gibi bu insanların bir daha
benzer illüzyonlarla kandırılmaları da mümkün olmayacaktır.
Bizler Müslümanlar olarak iktisadi
meselelerde yukarıda belirtilen tanımlamayı kabul edip tarifi yapılan zihni
ölçümlemeleri gerçekleştirdiğimizde hem kişisel hem de toplumsal hayatımızda
hatalarımızı görmenin yanında yapmamız gerekenlerle alakalı uzun bir liste
çıkarmayı başarabileceğiz. Maddeyle, malla-mülke ve dolayısıyla parayla olan
ilişkilerimizi en baştan sorgulayıp yepyeni bir iletişim üzerinden sadece
kendimizi ya da toplumumuzu değil, tüm dünyayı değiştirecek bir yolculuğa
çıkmaya hazır olacağız.
İnanıyorum ki, bir gün bu ya da buna benzer
yeni bir denklem üzerinden Müslümanlar, son derece geri ve kısır kalmış
iktisadi okumalarını değiştirerek dünyaya yepyeni bir teklifle gelecekler.
Adil, saygılı, faydalı ve üretken bu teklifin milletimin mensuplarınca dünyaya
ilan edilmesi en büyük dileğim…