Sinema ve Medeniyet
Sinema bize Batıdan gelmiştir. Sadece tekniğiyle değil, muhtevasıyla da sınırlarımızdan içeriye girmiştir. Cumhuriyet'in ilk yıllarından 1970'lere kadar Türk sinemasının bir kimlik problemi vardır. Bazı filmlerde ezanlar ve ilahiler okunurken, filmlerin çoğunda da cami imamları genelde olumsuz tipler olarak çizilmiştir. Yani bir bakıma çelişkiler yumağıdır Yeşilçam sineması. Yönetmenlerimizin kafası oldukça karışıktır. Ömer Lütfü Akat, Memduh Ün ve Osman Seden 1950'li, 60'lı yılların ünlü yönetmenleridir.
1970'li yıllara geldiğimizde sinemanın ana damarı birkaç parçaya bölünür. "Devrimci sinema", "Ulusal Sinema", "Milli Sinema" bu arayışlardan sadece üçüdür. Bu arada Yeşilçam Sineması kendi yatağında akmaya devam eder. Devrimci Sinema'yı sosyalistler oluşturmaya çalışır. Ulusal Sinema'nın öncü yönetmenleri Metin Erksan, Atıf Yılmaz ve Halit Refiğ'dir. Milli Sinemanın bayraktarlığını ise Yücel Çakmaklı gerçekleştirir. Çakmaklı'nın başlattığı bu yolu Salih Diriklik, Mesut Uçakan ve İsmail Güneş genişletir. Milli Sinema'ya farklı isimler de verilir: İslamu00ee Sinema, Yerli Sinema, Beyaz Sinemau2026 Abdurrahman Şen, Beyaz Sinema'nın teorisyenidir. İnançlı kesimden Yusuf Kaplan, İhsan Kabil ve Ali Murat Güven bizde sinema dilini geliştiren yazarlardır. Atalay Taşdiken, Murat Saraçoğlu, Semih Kaplanoğlu, Ahmet Uluçay, Faysal Soysal veNazif Tunç yerli ve sahici bir sinema dilini kullanarak beğenilen filmlere imza atarlar.
Bu ustaların dışında, sinemaya iş dünyasından girdiği halde Türkiye'de başarılı filmlerin yapımcısı, senaristi ve yönetmeni bir isim dikkati çekiyor: Mehmet Tanrısever. Hayat hikayesi, sinemaya bakışı ve hedefleri üzerinde durmak lazım. 1953 yılında Konya'nın Bozkır Bağyurdu köyünde dünyaya gelen Tanrısever, ilkokulu bitirir bitirmez çalışma hayatına atıldı. Henüz küçük yaşta iken girişimci ve aktif kişiliği ile dikkat çekti. Küçük yaşta İstanbul'a geldi ve birçok zorluklarla savaşıp sürekli çalıştı. Bir zamanlar Türkiye'nin önemli firmalarından biri olan Mert Çelik'i kurdu. 28 Şubat sürecinin ardından işleri bozuldu. Uzunca bir süre zarar etti. 2008 yılında fabrikasını kapatmak zorunda kaldı, ancak sinema alanında çalışmaya devam etti. Tanrısever, "ikinci kanadım" dediği sinemaya 1989 yılında Feza Film'i kurarak girdi. Yapımcılığını ve yönetmenliğini üstlendiği bazı filmleri, uluslararası ödüller aldı, seyredilme rekoru kırdı. Evli ve 3 çocuk babası olan Tanrısever, yapımcı ve yönetmen olduğu gibi aynı zamanda etrafına pozitif enerji veren bir düşünce adamıdır. Var olmanın Yolunda Zengin Olmak adlı biyografi kitabı, onun bu yönünü yansıtır.
Tanrısever'in sinema serüveni aslında çok eskilere dayanır. Bir röportajında sinemanın çocukluk rüyası olduğunu belirtir ve şöyle der: "Çocukluk hayalim sinema ile hayallerimi gerçekleştirdim. Sinema benim cennetimdi. Orada kendimi farklı dünyalarda hissediyordum. Farklı alemlere dalıyor çeşitli hayaller kuruyordum. Beni o kadar etkiliyordu her şeyin sinemadan ibaret olduğunu ve beni başka bir şeyin mutlu edemeyeceğini düşünüyordum. Orda oynayanlar aslında bendim. Orda yaşayanlar aslında bendim. Sinema bendim. Ben de sinemaydım. İleride mutlaka sinema ile uğraşacağım diyordum. Eğer dünyada cennet varsa işte bu sinemadır diye düşünüyordum."
İlk olarak Minyeli Abdullah ile Türk sinemasında adını duyuran Tanrısever, bu filmin başarılı olması üzerine devamını çekti. Senaryo yazarlığını ve yönetmenliğini yaptığı ilk film ise 1991'de çektiği Sürgün'dü. Büyük ilgi gören Sürgün, uluslararası 4 ödül aldı. Aynı dönemde birçok yerli filmin de yapımcılığını üstlendi. Çizme (1991) ve Benim Zaferim (Cemal Kamacı, 1991) ile yapımcılığa devam etti. 1994 yılında Garip Bir Koleksiyoncu filminin yapımcılığını da üstlendi. Bir süre sinemaya ara verdikten sonra 2011 yılında Hür Adam (Bediüzzaman Said Nursi)filmi ile yeniden sinemaseverlerin karşısına çıktı. İlgi gören film, uluslararası 12 festivalde finale kalarak 2 ödül kazandı. Sinemacımız, şimdi Çanakkale filmini hazırlıyor.
Mehmet Tanrısever bir inanç, dava, heyecan ve aksiyon adamıdır. Memleket sevdalısıdır. Çocukluğundan beri rüyalarını süsleyen sinema onun için büyülü bir ortam olduğu kadar aynı zamanda ideallerine hizmet edebileceği önemli bir alandır. Bu yüzden yedinci sanata içten bağlı, yürekten vurgun, gönülden tutkundur. Sanatkarımız, ESKADER'in Babıali Sohbetleri'ne 6 Mart Perşembe akşamı saat 18.00'de konuşmacı olarak katılıp "Sinema ve Medeniyet" ilişkilerini anlatacak. Toplantıya bir çok senarist, yönetmen ve oyuncu katılacak. Sinemasever okuyucularımı bu önemli toplantıya beklerim.