Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
16 Kasım 2021

​Sinema hayal kırıklığıdır

Uyku ile uyanıklık arası görülen bir rüyaya benziyor. Düş ile gerçek arası kuruluyor sanat. Ne düş kadar düş ne gerçek kadar gerçek. Düşten öte, gerçekten beri…

Ne var ki yepyeni ve özünce oluşturulmuş formlarda olduğundan bize gerçekmiş gibi görünüyor. Dokunduğumuz her şeyi gerçek sanma geleneğimizden olsa gerek bu. Hele bir de kalbe dokunmuşsa tamamdır. Çizmişse içerilerde bir yeri. “Delip geçmişse ciğeri…”

Sanat yalnızca hayal ürünü değil, hala bir hayaldir. Her ne kadar gerçeğe doğru bir adım daha yaklaşmış olsa da hala bir hayalden ibarettir. Bir şiire veya nesre dönüşmüş edebi söz, yazı, artık seyredilen bir sinema olmuş bir hikâye bize nihayet gerçekleşmiş gibi bir tat verse de gerçek değildir. Hakikat değildir demiyorum. Çünkü gerçek bile hakikat değilken…

Bu sanıdan; sanatın gerçekleşmiş bir şey olduğu sanısından dolayı o sözden, yazıdan, filmden o kadar etkileniriz ki sözgelimi onu üreten sanatçıya rastladığımızda o etkiden düşeriz. Ürettiği ile üreten arasındaki uzaklık bir sanat eserinin gerçek değil bir hayal olduğunu bize iyiden iyiye hatırlatır şeylerdendir. Fakat ne kadar gerçeğe yaklaşmaya çalışmış bir hayal olduğunu da göz ardı edemeyiz. Çoğu zaman yaşadığımız hayal kırıklığı eserin düzeyi ile sanatçının esere kıyasla düzeysizliğidir. Halbuki çok zaman üst raflardaki hayallerine, sanatı bir tabure gibi kullanıp ulaşmaya çalışan bir çocukluktur; sanatkarlık. Sanatçının yakından görülmesi durumunda aradaki “tabure” ondan bağımsızlaşmış ve başka bir forma dönüşmüş hayalleridir. Yüksek huylu bir sanat eseri ile huysuz ve boysuz bir sanatçı kıyasıdır bizim hayallerimizi kırdıran şey… Konumuz eserle hayatın uzaklığını onu doğuran mesabesindeki sanatçı üzerinden ölçümlemekti. Ölçtük. Eser hayallerden esmiş. Fakat ilk gerçeği olan sanatçımızı bile kurduğu merdivenlere, o hayal tepelerine çıkaramamış.

Okur, izler kişi meğer ne çok abartmış. Sanat eserini gerçek sanmış. Ne esaslı ne hakiki bir eser diye diye sayıklamış durmuş o güne kadar.

Yok hayır! Bu kırıklık bizi ne sanatı ne eseri terke ve aşağılamaya götürmez. Aksine eserin hayal şartlarında oluşturulan ve nerdeyse gerçeklemeye ramak kalmış hissini verdiren bir “hayal oyunu” olduğunu anlarız. Elle dokunulan, kalbe dokunan bir kitap, resim, heykel olsa da… O şimdi, birazdan gerçek olacakmış gibi duran ama aslında gerçeğin donuna bürünmeye çalışan, şimdilik bir forma sığınarak kurulmuş bir hayaldir.

Sanat insanın hayallerini kırma çabasıdır. Tıpkı gerçek gibi. Gerçekleşmiş bir hayal de öyle değil midir? Uçmayı hayal kurmaya, yürümeyi de gerçeğe benzetirsek daha iyi anlarız. Uçmak isteriz. Çekip gitmek isteriz şartlarımızdan. Ancak gök çekmez. Kanatlarımız da yoktur. Onun yerine yer çekimi ve ayaklarımız vardır. Şartlarımızı kullanarak mesafe alır, gerçeğimizi değiştiririz. Ürettiğimiz uçuş teknolojisi ve bilimi de ileri zanaat, hayalbilim değil midir?!

İşte bu, bu nedenlerle demek istiyorum ki; sanatlar toplamı olan sinema, büyük bir hayal kırıklığıdır. Kurulan hayallerin gerçekleştiğinin en çok zannedildiği anlar silsilesi. Kurgusal ve montajsal hayal bu kurulur da kırılır da. Hayallerin kırılması onların gerçekleşmesidir. Çünkü henüz yaşanmamış bir şey baş üstünde, bulutlarda ve ufuklarda serserice dolaşmakta iken birdenbire paçasından tutulur ve toprağa, düze, ovaya, gerçek şartlara çekilir. Bir hayal hayalken üstündür, uçarıdır. Aynı hayal bire bir gerçekleştiğinde artık kaçacak yeri olmayan bir eski kırıktır.

Şimdi ne demek istediğimi ben de henüz anladım.

Sinema hala hayal sayılır. Gerçeğe ramak kaldığını bize zannettirerek hayalin gerçekleşmesine yol mu açıyor, yoksa onu geciktiriyor mu bilinmez. Diğer sanatlar da öyle. Hayallerin hayalle gerçek arası formları gibi… “Bütün bunlar gerçek olabilir” hissiyatını veren bu aşamada; bu kadar gerçeğe yaklaşmışken bütün hayallerimizi gerçekleştirebiliriz cesaretini aşılayan bir vesileler zinciri sanki… Sanat!

Yaşama yön verdiği, dürtüklediği kesin.

Alabildiği kadar sanatın alayını toplayıp halayladığı ve bu gösteri sonunda izleyenleri de ellerinde mendil ile halay kuyruğunu sonsuza doğru uzattığı kesin.