Sınavlar ve Çocuklar
Belirsizlik kadar can sıkıcı bir şey yok. Liselere geçiş ve üniversite sınavlarının salgın nedeniyle önce ertelenmesi, sonrasında ise sınav tarihinin tekrar değiştirilerek öne çekilmesi çocukların ve ailelerin canını sıktı. Sınav stresiyle mücadele eden çocukların salgından dolayı sokağa çıkmaları da kısıtlanınca iş daha da zorlaşmıştı. İkinci bir sınav da salgın oldu. Bakalım sonuçlar nasıl olacak?
Açıklanan sınav takvimi, sınav süresi ve müfredatıyla ilgili değişikler öğrencilerin lehine olmasına rağmen temmuz sonuna göre kendilerini hazırlayan çocuklar birden bire şaşkınlığa uğradı. Tabii ki zor bir durum. Olağanüstü zamanlar bunlar. Alışmak lazım. Her an her şey olabilir. Salgının artması durumunda tarihlerde tekrar değişiklik yapılabilir, umarız daha iyi günler gelir ve her şey yoluna girer.
Türkiye’de kritik kararlar alınırken yapılan bir hata şudur: Karar alınan alana dair sahadaki çalışanların ve o işin paydaşlarının görüşüne pek önem verilmemesi. Evet, bu hep oluyor ve maliyeti de yüksek oluyor. İşin sosyolojik ve psikolojik tahribatını ise söylemeye gerek yok. Elbette bir hiyerarşi olur ama ben yaptım, oldubitti de olmaz. Bu sakatlık şuradan kaynaklanıyor: Merkezi yönetim anlayışı. Evet, maalesef Türkiye’de üniter yapının tehlikeye gireceği endişesi fazla olduğundan her iş Ankara’dan yönetiliyor. Gerçi Özel İdareler aracılığıyla bazı işlerde zaman kazanılıyor ve bazı kararlar daha çabuk alınabiliyor. Ancak yine de her işin takibi ve kararı Ankara’dadır. Zaman kaybı olması bir tarafa, taşrayı tanımayan ve sahadaki problemlerden ve işleyişten habersiz olan merkezi yönetimdekiler zaman zaman ciddi hatalar yapabiliyor. Bu hataların nelere mal olduğunu görmek için idarî mahkemelere bakmak yeterlidir. Özellikle MEB’i bağlayan yönetmeliklerin çarpıklığını hepimiz biliyoruz. Bir örnek: Yönetici atama işinde bir düzen ve disiplin sağlanamadı. En sonunda sınavla yönetici atama getirildi ama bir de mülakat var. İhtiyaca göre mülakata çağrılan adaylara mülakat puanı olarak yazılı sınavda aldıkları puan veriliyor. Böyle bir şey olamaz! Ya mülakat kalkmalı ya da yazılı sınav puanın aynısı verilmemelidir. Dalga geçmek gibi bir şey, yönetici adayları sonucunu bildikleri bir mülakata giriyor ve deyim yerindeyse tam bir tiyatro oynanıyor.
Öğrencileri ilgilendiren sınavlar konusunda da çok değişiklik oldu. Dere geçilirken at değiştirildi. Liselere girişte bir önceki sistemin adı TEOG idi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatıyla TEOG kaldırıldı. Sınavsız bir geçişi öngörüyordu Sayın Cumhurbaşkanı ama öyle olmadı. Hatta daha da stresli bir sistem geldi. Sınavla öğrenci alan okulların sayısı ve kontenjanı azaltıldı, markalaşmış birçok “Anadolu Lisesi” sıradan bir mahalle okuluna döndü, sınıf mevcutları arttı. Bir işin niteliğini ölçmek için o işin kimin işine yaradığına bakmak lazımdır. Devlete ait Fen ve Anadolu Liselerinin kontenjanı azalınca, buralara giremeyen öğrenciler özel liselere yöneldi. Elbette özel öğretim de güçlü olmalı ama böyle olmamalıydı. Diğer taraftan meslek liseleri de yara almıştı. Gerçi şu dönemde adını sıkça duyuran meslek liseleri takdire şayan işler yapmaya başladı. Meslek liseleri konusunda ciddi adımlar atılıyor. Bakan Yardımcısı Mahmut Özer’in titiz çalışmaları meyvesini veriyor. Umuyoruz ki sınav stresi olmadan meslek liselerinin tercih edilirliği ve buradan üniversiteye geçişi daha kolay olsun. Bu çocuklarımızın güvence altına alınması, desteklenmesi, harçlıklarının arttırılması isabetli olur ki bu yönde de çalışmalar var.
Biz tekrar sınavlara gelelim. Karar alındı, bundan dönüş olur mu olmaz mı bilemiyoruz ama çocuklarımızın moralini arttıracak işler yapmak lazım. Sınav süresinin 30 dk. arttırılması ve ikinci dönem konularının sınavda sorulmayacak olması, baraj puanının düşürülmesi çocukların lehinedir. Yetkililerin belirsizlik içeren konuşmalar yapmaması gerekir. Çocuklar uzun süredir evde ve gerilimleri arttı. Normalleşme olur ve her şey yoluna girerse önerimiz şudur: Demokratik ülkelerde zaman zaman kamuoyuna müracaat etmek rahatlatır. Sonucu ne olursa olsun bundan korkmamak gerekir. İki milyon adayı ilgilendiren üniversite sınav tarihinin belirlenmesinde adaylara fikir sorulabilirdi. Şartların ağırlığını, zorluğunu elbette biliyoruz ama bir ay öncesine çekmek de şok etkisi oluşturmuştur. Aslında kolaylıkla yürütülen ve kabullenilen süreç daha da stresli bir döneme sokulmuştur. Zor günler, ölümcül vakalar, stres ve hayat… Yaşamak imtihan oldu, sonuçlarına katlanmak sabır… Sağlık ve esenlik diliyorum.