Sınavdayız!
SINAVDAYIZ!
— Ma nolmuş sınavdaysak. Etrafa da mı bakmayalım.
— Bakma evladım bakma. Sadece önüne bak.
— Bakıyorum önüme. Ama hocem ilim Çin’de bile olsa alın dememiş miydin?
— Demiştim evladım.
— E Hocem! Niye ta Çin’e gideyim. Aha yanı başımda duruyor.
— Hasbunallahivenimelvekil. Bi tane patlatcam. Görürsün o zaman Çin’i ve yanı başını!
— Niye kızisan! Sen öyle öğrettin.
— Haydi haydi önüne dön sorularını cevapla.
— Soruların diyisen hocem! Ma hepimize ayri ayri sorular mı hazırladın?
— Evet. Sorular ayrı ama cevaplar aynı.
— Vışkele. O nasıl oli.
— Şeyho dön önüne. Sabrımı tüketiyorsun.
— Şimdi Hocem! Şuşe şuşedir. Bana göre Hüsso’ya göre bilmem kime göre cevapları nasıl aynı değildir?
— Şeyho hepimiz sınavdayız. Sen gevezelik ederek başkalarının kafasını karıştırıyor ve yanlış yapıyorsun.
— Vey hocem sen de mi sınavdasın? Hepimiz sınavdayız diyorsın. Bu nasıl oliyor?
— Ama daha önce sana anlatmıştım bunu Şeyho.
— Bi daha anlatsan ma, niye kıyamet kopir.
— Hayatın kendisi imtihan, dünya imtihanın yapıldığı sınıf, fiillerimiz de sınavın cevabı dememiş miydim size?
— Vallahi şimdi hatırlamışam dediklerini hocem.
— Hem biz sadece önümüze konulan soruları cevaplamakla mükellefiz Şeyho. Ne başkalarının cevabı bizim puan almamıza etki eder, ne de bizim cevabımız başkalarına puan olarak yazılır.
— Şimdi anladım ben neden her zaman aynı puanı alıyorum sizin dersten.
— Neden alıyormuşsun Şeyho?
— Hocem ben her zaman önüme ve arkama bakarak cevaplamaya çalışıyordum soruları. Siz de beni çok iyi bildiğiniz için her zaman aynı yıldızlı puanı veriyordunuz.
— Bana kızmıyor muydun Şeyho, doğru söyle?
— İnan hocem kızmıyordum desem yalan olur. Ama sonradan kendime kızarak ulan oğlim Şeyho, sen her zaman aynı şeyleri yazıyorsin hoce de ayni puanlari veriyor diyordum. Asıl kendime kızmam gerektiğini anlıyor sonra da sizi sevmeye devam ediyordum valle.
— Ben de seni seviyorum Şeyho, hem de şefkatim gittikçe daha fazla artıyor senin için.
— Şimdi hocem dünyadaki herkes sınavda mi yani?
— Evet!
— O zaman herkes sınıfta kalacak!
— Nasıl yani?
— Kimse sorulara doğru cevap vermiyor?
— Hangi sorulara?
— Sizin dediğiniz sorulara?
— Ama ben size soru sordum. İnsanlığın bununla alakası ne Şeyho?
— Yok yok Hocem. Hani sen bir gün demiştin ya Necisiniz? Nereden gelirsiniz? Nereye gidirsiniz? Ma dünyadaki işiniz nedir? dememiş miydiniz?
— Evet demiştim.
— Ama hocem bu insanlık ailesi çok tembel hem de tuhaf.
— Yani Şeyho?
— Baksanıza sınavı yapan hem soruları vermiş hem de cevaplarını. Hem de herkesin seviyesine göre. Ama nerde dersine çalışan insanlık.
— Çalışırlar Şeyho çalışırlar.
— Çalışmazlar hocem çalışmazlar. Biz de bu tembellik sınavın sahibinden de o bonkörlük oldukça bu insanlık çalışmaz.
— O ne biçim söz Şeyho?!
— Vellehi hocem ben olsam onun yerinde bütün insanlığı sadece sınıfta bırakmam aynı zamanda disipline de verir ve en ağır ceza ile cezalandırırım.
— Niye Şeyho?
— Herkes sınavda ama görmisen hocem, kimse sınavdaymış gibi davranmir. Hem baksanıza insanların şu haline! Soruların cevapları tahtada alıp yazmirler. Sonra da ben neden sıfır aldım dirler.
— Neyse Şeyho neyse. Biz yine de insanlığın sınavının kolay geçmesi için elimizden geleni yapalım. Sınavı değerlendirenin işine karışmayalım.
— Sen bilisen hocem. Ama men direm ki bu gidiş eyiye gidiş değil.
— Galiba bitti yazacakların?
— Ma niye cenazemi mi taşirsiniz! Vay başıma gelenler. Meğer ben de ölmişem.
Ey insanlar, dünya bir mezraadır. İnsanlar ise içinde az duracaktır. Burada ekip ekiliyoruz, orada biçilmek için.