Şimdiki aklımız
Sözlerime şu cümlelerle başlamak istiyorum. Kalemim tam olarak içimden geliyor.
Gökte sen yalnızsın, yerde biz yalnız ey Rabbimiz. (Hz İbrahim as ın seslenişi)
Buradan hareketle:
Oturmadığın tahtta/koltukta sen yalnızsın. Oturmadığımız minderde biz yalnız...
Sana dua eden ve canını feda eden bir halkın var Sevgili Cumhurbaşkanımız.
Aziz milletin 15 Temmuz hareketiyle kendi köklerine, sidre/görüş, kendiliği'ne uyanışının kökenindeki hakiki bilgeliğe, iddiasız süregiden gerçek hayatında bolca rastlanır. Gündelik hayatlarının irticali seyrinde tanıklık yapacak kadar onlardan kopmayan herkes bunun böyle olduğunu bilir. Çoğu defada eli kalemli, çift diplomalı olarak bir fikri gevelerken bir çırpıda iki kelimeyle durumu anlatıvermeleri, bir halk deyişiyle noktayı koyuvermeleri u2013nedense- şaşkınlığa yol açar. Fakat işe milletin azizliği su gibidir. Her an hayati değeri olduğu halde; ancak olağanüstü durumlarda azizliğini gösterir.
15 Temmuz gecikmiş bir kurtuluşun miladı olmuştur. Şer güçlerin hegemonyasından bağımsızlığın başlangıcı. Dış güçler ve ancak hinlikle bir yere varabilme şerefsizliğinde olan hain, iç güçsüzler hep olacağından bizim kurtuluş savaşımız ilel ebed sürecek bir savaştır da. Bulunduğumuz nokta Rabbin işaretiyle hususi bir kaderi celbediyor. Türkiye; yalnızca kendi kaderine çekilebilecek bir kıyıda değil. Dünya siyasi haritası çizilmeye her kalkışıldığında, neredeyse yalnızca bu toprağın kanı mürekkeplik yapmakta...Tarihten yadigar bütün yetim halkların sorumluluğu daima yüklü ve daima dik duran bu omuzlarda...
İşte bu sorumluluğu kaldırabilecek bir azizliğin milletçe izhar edildiği bir yazdan geçiyoruz. Şimdi bu gözle görülmüş; canını sakınmamış d/iri iradenin gündelik hayatın her sahasında bilfiil hakikat olmasına sürgit katkıda bulunulma zamanı. Bir yandan arınmaya devam ederken, bir yandan da kamu hizmetinin temel başlıkları o iradenin liyakatine yakışır düzenlemelerle alışılagelmiş hak istikrarı zedelemeden revize edilmeli. Sözgelimi eğitim başlığı hepsinden önce ve özellikle ıslah edilmeli. Bundan böyle milletin yarınını hiç bir kuruma "eti senin kemiği benim" diyerek emanet edip unutmasını bekleyemeyiz. Devlet sorgulanmış ve doğrultulmuş içerik ve yöntemlerle insanlarının yarınını güvenle emanet edebilmesini sağlamalı. Yine mesela medya, "halk bunu istiyor" diyerek derinde bilgelik damarı attığına bizzat tanıklık ettiğimiz bu yiğit halka layık olmayan, reyting kaygısı gibi alt bir akılla ortaya konulan ve öz öldüren programlarla halkın karşısına çıkmamalı. Şarlatanlıktan ve sen kimi kandırıyorsun denilesi tutumundan vazgeçmeli. Halkın karşısına çıkarken; ekranlar ve gazeteler artık ceketini bir düğmelemeli.
Milli İrade'nin nasıl bir özden kaynadığını bütün temsilcileriyle halkın hizmetkarı olan devlete, halk üzerinde söz sahibi olup onu yönlendirme imkanı olan ve bu amaçla siyasi, ekonomik, bilimsel, kültürel, sanatsal ürün ve eserler ortaya koyan kesimlere göstermeli. Halkın kendisine de...
Bir halkı ancak tankın önünde canını teslim ettiğinde değil, canla başla memleketinde yaşarken de ayan beyan görmeli. Görülmek için yapmayan bir halk olmasından dolayı bir daha bakmalı. Hep bakmalı. Gözünün bebeği oluncaya kadar...
Yönlendirmeye soyunanların, her kimseler, halkın asli kimliğine saygı duymalarını ve bu kimliği artık kabul etmelerini sağlayarak, bundan böyle halka sunacakları ürün ve eserlerde halkın derinde saklanan ermiş karakterine hitap ettikleri bilinci oluşturmalı. Aydınlar aslına rücu etmeli. Halkın arasında daima açık olan tabii okula kaydolmalı. Haktan diplomalı olana karşı had bilip hürmetini göstermeli.
Öte yandan halkın varlığına sinmiş olan külü üfleyerek onu daha da kudretli iradeler olması için bilgiye ve bilinçlenmeye sevk etmeli. Artık kim kimi bilinçlendiriyor -varsın olsun- orası tartışılmalı.
Halkı birlik ve beraberlikte, ortak paydada, insanlıkta güçlendirmek. Ona adeta "Sen ne güzelsin, güzel kal, güzelliğini artır! Biz senin için neler yapabiliriz? Emret!" Demenin siyasi, bilimsel, entelektüel, sanatsal aklını oluşturmalı.
Uzun süredir ilk kez bu kadar topyekun millileşen ve iradesini fark eden bir halkın, değerini bilmek ve bunun devlet tarafından sahiplenilip, uzun vadede korunup kollanmasını sağlamak gerekiyor...Böylece asıl ve tabii bir orduyu kurmuş olacağız.
Bundan böyle onun, her an teyakkuzundan, devletin ve kurumlarının illa çekinmesini ve bil fiil kuvvetlerin sahibi olduğu halde, halkından bir anlamda korkmasını ve bundan böyle bu güne kadar tam sahip çıkamadığı asıl fedailerine gerçek anlamda sahip çıkabilen hak devlet olma yolunda kazanımlar elde etmesine ön ayak olmalı.