Şimdide gregedan virüsü
Abartıyı seven bir milletiz. Pireleri deve yapanlarımız çoğunlukta olduğu gibi üst solunum yolunun virüslerden kaynaklı enfeksiyonu da gergedan gribi olarak nam saldı.
Geçtiğimiz yıllardan hatırlayanlarınız olacak, domuz gribi ile yatar kalkar olmuş ve ülkemize milyonlarca dolara mal olan yaygın aşılama gibi bir garabete de imza atmıştık.
Her sene bu günlerde üst solunum yollarının virüslerden kaynaklı ve aynı zamanda bulaşıcı olan hastalığı toplumumuzun büyük bir kısmını etkiler ve sosyal medyada bu mesele üzerinde bilen bilmeyen atar tutar.
Grip ve nezle bu günlerde yeniden salgın yapınca meseleyi hekim gözü ile değerlendirmek istedim. Her iki hastalığın ortak adı üşütme veya üst solunum yollarının enfeksiyonu.
Nezle dendiğinde daha çok burun akıntısı hapşırma ve boğazlarda gıcık öksürüğü şeklinde şikayetleri ve kişileri yatağa düşürmeyen bir süreci anlarız.
Grip ise biraz daha ağır hatta yatağa dahi düşürür. Ateş kırıklık ve yaygın kas ağrısı ile kişiyi paçavraya çevirdiği için halkımız arasında bu isimle bilinir. Tedavi edilsin veya edilmesin her iki hastalığında şifası için bir hafta beklemek gerekiyor. Antibiyotikler her iki hastalık grubunun tedavisinde faydadan çok zarar oluşturduğu için hekimlerimiz tarafından pek tavsiye edilmez.
Bu gerçeklikden dolayı grip ve nezle tedavi edilirse bir haftada tedavi edilmezse 7 günde düzelir algısı çok yaygın olarak kabul görür.
İstirahat,sebze ve meyveden zengin beslenme, elleri sık yıkayarak virüsün yayılmasını engelleme ve bol sıvı ile tedaviye destek olursak hastalığın etkilerinden daha çabuk kurtulabiliriz.
Feministler iyice azıttı
Dostlar duyduk duymadık demeyin. Bu kargaşa ve bu gerilim çözülmediği sürece cinayetler ihanetler hıyanetler kırıla gidecek. Kadın erkek eşitliği yaftalaması ile hanım kardeşlerimizi dolduruşa getirerek meseleyi iyice arap saçı haline getiren güruhun kıs kıs güldüğünü görür gibiyim.
Bize ne oldu böyle.
Yaratanla adeta savaş yapıyoruz.
Fıtratımızla taban tabana zıt olan bir eşitlik mücadelesidir gidiyor. Nerede eşitlik sorusunun cevabını insan olanın akılla vermesi pek mümkün değil. Suretimiz aynı gibi olsa da sîretlerimiz çok farklı.
Feministler bindikleri dalı kestiklerine inanabilseler ve aklederek düşünebilseler sorun kendi kendine kolayca çözülecek. Amma nerde o akıl nerde o irfan.
Geçen gün bir dostum yurt dışından feministlerin bir toplantılarından pankartlar göndermiş. Ne demek istediklerini terbiyem müsait olmadığından yazarak rezaletlerini açık etmek istemem.
İyice azıttıkları ve belalarını aradıkları kesin .
Biz kendi içimize bakalım. Bizde de kanatılmaya uygun bir alan burası. Çok dikkatli olmamız gerekir.
Toplum olarak dini bütün bir millet olduğumuz gerçekliği birçok alanda işimizi kolaylaştırdığı gibi böyle nedameli bir konuda da işimizi aslında kolaylaştırabilir.
Nasıl mı?
Şöyle izah edeyim.
Geçmişten gelen ve dine mal edilen bazı erkek davranışlarının aslında feodalite ve cehaletten kaynaklandığını bir kabul edebilsek, sorun büyük ölçüde kendi kendine çözülmüş olacak.
Aynı şekilde yaratıcının eşrefi mahluk olarak tanımladığı insan neslinin her iki parçasının birbirine muhtaçlığı gerçekliğini de görebilsek mesele büyük ölçüde halledilmiş olacak.
Kavga gürültü patırtı sen ben gibi yuvanın muhabbet ısısını düşürecek zaaflı durumlar feminist beyinler için bir anlam ifade etmese de evrensel doğruluğu kabul edilen kavramlardır.
Feministlere söyleyeceğim son söz ile makalemi sonlandırmak istiyorum. Değerli feminist kardeşim daha fazlası diyerek hem kendi saadetini hem de kuracağın yuvaların selametini bir hiç uğruna feda ederek son pişmanlığın para etmediği zamanlara doğru savrulma.
Son pişmanlıkların hiçbir zaman fayda etmeyeceği gerçekliğini de aklından hiç çıkarma ve küpe olarak kulaklarında taşı derim.
Sağlık ve mutluluk dileklerimle.