Şimdi sen Rabbine kulluk et ve kurban kes*
“Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” (Zariyat Sûresi, 56. âyet) Kulluk gayesiyle yaratılmış olurken hedeften sapan ok misali karavana giden bir hayat yaşar olduk.
İnsanı diğer varlıklardan farklı kılan
en temel özelliği irade sahibi oluşudur. İrade dediğimiz kavram kendi kendine
yetebilme ve kendi kararlarını verebilme melekesidir. Bu iradeyi ortaya
koyabilenler için Allah'ın koyduğu nizam ve kaideler akılla kavranıp kalp ile tasdik
olunduğu zaman insanı mutmain kılar. Aksi takdirde ortaya çıkan görüntü
gösteriş ve içi boş bir eylemden öte bir şey olmayacaktır.
Eylemlerimiz irademizin rehberliğinde
anlam bulacak ve ortaya çıkan görüntü işte o zaman ruhumuzu tatmin edecektir.
Olaya bu açıdan baktığımız zaman da yaratılış gayemiz olan kulluk eylemini
bilinçli ve inanmış bir şekilde hakkıyla yerine getirmiş olacağız.
Komşunun çocuğuyla mukayese edilen bir
çocukluk evresinden geçen bizler, ortaya koyduğumuz bütün eylemlerimizde anlık bir
tasdik güdüsüyle büyümüş olarak her zaman ödül ve cezayı davranışımızın
akabinde bekleyerek yaşadık. Böyle bir yaşamın neticesinde ise maalesef
ibadetlerimizi de bir gösterişe kurban ettik. Kulluk bilimcimizi anlık
tasdiklerin gölgesinden kurtaramadık. Bunun sonucunda ise ortaya çıkan görüntü
dünyalık anlamda mükemmel görünürken, ahiret yurdu için hazin bir sonuca doğru
gidişimize engel olamadı.
En kutlu rıza olan Allah rızası dururken
kulların rızasını gözeterek büyük hezeyana kapı araladık. Oysaki Yüce Allah,
kendi rızasını kazanmak için insanların eylemlerini gerçekleştirmeleri halinde
onları büyük bir mükâfatla ödüllendireceğini belirtiyor. (Nisa Suresi, 114.
Ayet) Biz ise bu hayatta önceliğimiz her ne ise gözümüzün önünde de onun olmasını
istiyor ve onu önemsiyoruz. Bir bakıma Allah’ın rızasından ziyade dünyalık
telaşların git gellerinde dönüp duruyoruz. Bu anlamda da çağın en büyük
hastalıklarından biri gösteriş oldu. Eylemlerimizden tutun da kıyafetimize, dış
görüntümüze ve dahi evimizde kullandığımız eşyalara varana kadar bir gösteriş
yarışına girer olduk.
Allah rızası için yaşamak yerine
kullarını memnun etmek ve onların gözüne girmek için çabalıyoruz. Bununla
ilgili olarak bir dostumun yaşadığı ve bizimle paylaştığı olay durumumuzun
resmini çekip gözler önüne sermek adına manidardır.
İlahiyat Fakültesi mezunu ve dinî
konularda bilgisine güvendiğim dostum, Kurban Bayramı zamanında annesi ile
arasında geçen bir konuşmasında annesi bu yıl kurban kesip kesmeyeceğini
sorduğunda borcu olduğu ve maddi durumu müsait olmadığı için bu yıl kurban kesemeyeceğini
söylediğinde annesi şöyle cevap vermiştir:
“-Evladım, kurban kesmezsen sonra millet
ne der, nasıl cevap veririz onlara?”
Dostumun verdiği cevap milletimizin
halini gözler önüne sermek adına oldukça manidardır:
“- Tamam Anneciğim. Allah rızası için kurbanı
kesemiyorum, ama millet rızası için keseyim.”
Hayatımızın her anında gözetmemiz
gereken Allah rızasını maalesef ibadetlerimizde dahi göstermez olduk. Milletin
rızasını Allah'ın rızasının önüne geçirmeye başladık.
Çok uzağa gitmeden önce kendimizden
başlayalım ve kendimize soralım. İbadetlerimizde ve yaşantımızda önceliklerimiz
neler? Samimi bir şekilde Allah rızası diyebiliyorsak ne mutlu bizlere. Aksi
takdirde, vay bizim halimize!..
Kültürel değerlerimiz muhakkak
önemlidir, ancak ibadetlerimizi yerine getirirken inanç temelini sağlam kılarak
halis bir kalp ile niyet ederek salih ameli gözetmeliyiz. Bu vesileyle yaklaşan
Kurban Bayramında üzerimize vacip olan bu ibadeti yerine getirirken kan akıtmak,
milleti memnun etmekten ziyade sadece Allah’ın rızasını gözeterek takva sahibi
insanlardan olmaya gayret edelim. Yüce Allah da Hac Suresinin 37. Ayetinde bize
böyle buyuruyor: “Onların ne etleri ne
de kanları Allah'a ulaşır; fakat O'na sadece sizin takvânız ulaşır. Sizi
hidayete erdirdiğinden dolayı Allah'ı büyük tanıyasınız diye O, bu hayvanları
böylece sizin istifadenize verdi. (Ey Muhammed!) Güzel davrananları müjdele!”
Rabbim, rızasını kazanmak için kestiğimiz
ve keseceğimiz Kurbanlarımızı makamında kabul buyursun.
Iydiniz sa’id, ömrünüz mezîd, her
rûzunuz bir ıyd olsun. (Bayramınız mutlu, ömrünüz uzun ve her gününüz bayram
olsun)
Selam, dua ve muhabbetle…
* Kevser Sûresi, 2. âyet.