Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
29 Mart 2020

Şimdi evde kitap okuma zamanı                     

Herkes, çevresindekilere bugünlerde evde kalınması gerektiğini hatırlatıyor. Sloganımız: “Evde kal Türkiye!” Doğrusu da bu. Peki evde ne yapılır? Onca iş arasında en güzellerinden biri şüphesiz kitap okumaktır.

Günlerdir, haftalardır evlerimizdeyiz. Dışarı çıkmaması gerekenler evden ayrılmıyor. Elinize aldığınız veya internetten okuduğunuz gazetemiz bile büyük ölçüde gazeteci dostlarımız tarafından evde hazırlanıyor. Gazete binasında kalanlar, sayfaları birleştirip matbaaya gönderiyor ve Milat bu şekilde basılıyor. Diğer gazeteler için de durum aynı. Zaten Cumhurbaşkanımız, özel sektörde de asgari elemanla çalışılması gerektiğini açıkladı. Böyle bir dönemde evde yapılacak iş çok. Her ne kadar bazı kişiler, evde sıkıldıklarını öne sürüp kapağı dışarı atmak istiyorlarsa da bu doğru bir davranış biçimi değil. İnsanın yurdu da, sığınağı da, yuvası da şüphesiz evidir. İnananlar için de bu mutlaka böyledir. Evinde huzur bulamayanlar, dışarıda hayatın sevincini asla yaşayamazlar.

Sosyal mesafeyi korumak şartıyla

Evlerde aile fertlerimizle birlikte olmak aslında dünyanın en güzel hâli. Dertleşmek, hâlleşmek, hayatımızı muhasebeye çekmek ve unuttuğumuz sohbet geleneğini yaşatmak adına çok önemli. Ama yeni tabirle söyleyeyim ‘sosyal mesafe’yi korumak şartıyla. Bu da malum 1-2 metre civarında. Aynı salonda oturup çoluk çocuğumuzla, yakınlarımızla sohbet edebilir, bazı konuları konuşabiliriz. İbadet en başta ifa edilmesi gereken önemli görevimiz. Bugüne kadar farz namazlarını kılamamış olanlar borçlarını böylece kapatabilir. Yemek konusunda eşimize yardımcı olabilir, çocuğumuzun ödevine katkıda bulunabiliriz.

Büyük nimet: Kitap okumak

Şüphesiz herkesin hayal gücüne göre bu güzel meşgalelerin sayısı ve sınırı genişleyebilir. Ben kitap okumanın hele böyle bir zamanda ne kadar önemli olduğunu yeniden düşündüm. Evde ciddi kütüphanesi olanlar, zaten vakti en mükemmel şekilde değerlendirecekler. Olmayanlar ise internet üzerinde satış yapan kitap şirketlerinden istedikleri kitabı getirtme imkânına sahip. Hem de indirimli olarak. Dinî eserlerden uzak duranlar yeniden okumaya başlayabilirler. Felsefe, sosyoloji, tarih, tasavvuf, edebiyat ve diğer alanlarda kitap okumak isteyenler için de iyi bir fırsat var. Ben de bugünlerde okuduğum yeni ve eski bazı eserleri tanıtmak istiyorum. Şüphesiz ayrıntılı bir tanıtım olmayacak. Zira teferruatlı anlatılan kitapları okuyucu merak etmez. En iyisi kısa, öz ve merak uyandırıcı bilgi vermek. Nitekim ben de böyle yapacağım:

Abdülhamid’in Kalkınma Hamlesi

TRT1’de “Payitaht Abdülhamid” dizisini beğenerek seyrediyorum. Bu dizinin en büyük faydası geçmişte kendisine büyük haksızlıklar yapılan bir padişahı gündeme taşıması ve İkinci Abdülhamid hakkında çok ciddi neşriyatın yapılmaya başlanmasını sağlaması olmuştur. Bu eserler arasında Zafer Bilgi’nin bugünlerde Mihrabad Yayınları’ndan çıkan Modern Türkiye’nin Gizli Mimarı Abdülhamid’in Kalkınma Hamlesi isimli çalışması, emek verilmiş ciddi bir eser. 34. Osmanlı Padişahı ve 113. İslam Halifesi olan İkinci Abdülhamid’in ‘deha’ çapındaki şahsiyeti ve unutulmaz muazzam hizmetleri anlatılıyor burada. Batının gizli emellerini üstün basireti ve ferasetiyle keşfeden, sağlıktan eğitime, silah sanayiinden ziraata kadar her sahada büyük hizmetlerde ve öncülüklerde bulunmuş bu muhteşem hakanı yakından tanıdıkça insanın hayranlığı artıyor. İbadetine düşkün, dinî meselelerde hassas, müzik dinleyen, kitap okumayı seven, kedi besleyen, ahşapla uğraşan nezaket âbidesi fevkalâde bir insan.

Dünya çapında bir lider

Sanatkâr, el işçiliği eserleri Maslak Kasrı’nda, İstanbul Müftülüğü ve Yıldız Sarayı’nda görülebilir. Aynı anda İngiltere, Rusya, Fransa, Almanya ve diğer güçlü devletler ile mücadele eden, beri yanda Devlet-i Aliyye’nin nimetlerini yediği hâlde padişahı devirmek için gece gündüz uğraşan yarı aydınları kontrol eden güçlü bir iradeden söz ediyoruz. Askeriye, tersane, idare, hukuk, eğitim, sağlık, üretim, tarım, demiryolu ve sosyal atılımlar için projeler hazırlayan ileri görüşlü dünya çapında bir lider. Kurduğu müesseselerin büyük kısma hâlâ ayakta ve biz bugün o köprülerden, çeşmelerden, camilerden, hastanelerden istifade ediyoruz. Ecdadımıza, kültürümüze, tarihimize ve medeniyetimize meraklı olan herkesin bir an önce okuması gereken bir eser. Benim de katkıda bulunduğum ve muhtevasını iyi bildiğim bu kıymetli eseri bize kazandıran Zafer Bilgi kardeşimi yürekten kutluyor, daha nice eserlere imza atmasını diliyorum.

Okuma ziyafetine devam

Önümde bugünlerde okuduğum kitaplar arasında İtikâf Günlüğüm de var. Garip Sağlık’ın eseri tam da bugünler için tavsiye edilebilir. Kitap, 1990-2018 yılları arasında yazarın tuttuğu günlüklerden, yazdığı makalelerden ve bu dönem içinde aldığı notlardan oluşuyor. “Yaşadığımız hayatta anlatmaya değer olan olayları, ibret alınması için anlatma, İslami tebliğin gereği olsa gerek diye düşünüyorum.” diyen Sağlık, “Kitap Okuma” başlığı altında bize şu hatırlatmada bulunuyor: “İtikâfta yapılacak faydalı amellerden biri de maneviyata veya ihtiyaç duyulan konularda tavsiye edilen kitapları okumaktır. Bunların itikâf öncesi belirlenmesi ve temin edilmesi önemlidir. Kişinin yaşına ve ihtiyacına göre belirlenen eserleri okumasında fayda olacaktır.” (Vekitap Yayıncılık) Ebru Burcu Yılmaz’ın Edebiyat Şehir Hafıza (Türk Romanında Hafıza Mekânı Olarak Şehir, Kesit Yayınları) ile Cihan Aktaş’ın Rüzgârla İyi Geçinmek (Esenler Şehir Düşünce Merkezi) okuyucuya yeni ufuklar açan iki önemli çalışma. Recep Seyhan’ın Osmanlı Türkçesinden günümüze aktardığı Hâtem Tâyî Hikâyeleri (Hâzâ Dâsitân-ı Hâtem Tâyî) kitabı zevkle okunuyor. Eserde meşhur bir cömertin yanısıra aynı zamanda Tay kabilesinin reisi, Basra padişahı, iyi hikâye anlatıcısı, seyyah, adaletiyle meşhur âdil bir idareci, şair ve halkiyat âlimi bilge şahsiyet Hâtem Tâyî anlatılıyor.

Cesur Osmanlı Aydını Süleyman Nazif

Süleyman Nazif (1869-1927), edebiyat tarihlerinde Servet-i Fünûn topluluğunun içinde zikredilse de esasında o gruptan çok farklı bir fikir ve inanç dünyasına sahipti. Nazif cesur, memleket meseleleri karşısında hassas ve istikrarlı bir çizgi takip eden, gözünü budaktan sakınmayan bir münevver… Osmanlı’nın son yıllarında memleket yangın yerine dönerken durumdan kendisine vazife çıkaran ve çözüm üreten bir şair ve yazar... Millî davalara sahip çıkan edip, 9 Şubat 1919 tarihli Hâdisât gazetesinde “Kara Bir Gün” başlıklı yazısını neşreder. Siyah bir çerçeve içinde yayınlanan makale, ateşli cümleleri ihtiva etmekte olup İstanbul’u işgal eden İtilaf Kuvvetleri’ne atılmış bir Osmanlı tokadıdır. Fransız generali tarafından önce kurşuna dizdirilmek istenen bunun için hakkına arama kararı çıkartılan Süleyman Nazif, daha sonra başka şair ve yazarlarla birlikte Malta’ya sürgüne gönderilir. İyi bir şair, yazar, gazeteci, vali, hatip, muharrir, cemiyetçi, münekkit ve polemik ustası olan Nazif hakkında bugüne kadar ciddi bir yayın yapılmaması doğrusu beni üzüyordu. Eserleri bile derli toplu olarak bir külliyat hâlinde basılmamıştı.

Kendi İçinde ve Kendine Göre Süleyman Nazif

İşte bu boşluğu Dergâh Yayınları doldurdu. Prof. Dr. Muhammet Gür’ün uzun yıllardan beri üstünde çalıştığı Kendi İçinde ve Kendine Göre Süleyman Nazif isimli eseri neşredildi. Kitapta Süleyman Nazif’in hayatı, sanat ve edebiyat hakkındaki telakkileri, Türk Dili ve edebiyatına dair görüşleri, Doğu ve Batı edebiyatları üzerine düşünceleri ile sosyal ve siyasi meselelere yaptığı tahliller, toplu olarak bu eserde vücut buluyor. Cemil Meriç’in nesirde ‘üstat’ kabul ettiği Süleyman Nazif’i bütün yönleriyle ele alan emek mahsulü kıymetli bir eseri bize kazandıran Muhammet Gür’e ve Dergâh’ın kıymetli yöneticilerine teşekkür ediyorum.

Mustafa Uçurum ve Kitapları

Gazetemiz yazarları Mustafa Uçurum ve Ali Bal’ı geçenlerde Üsküdar’da güzel bir toplantıda dinledim. Şakir Kurtulmuş’un düzenlediği program istifadeli geçmişti. Toplantıdan sonra Uçurum’un şiirlerinden oluşan Dünya Telaşı ile denemelerini bir araya ettiren Şairin Aynası kitaplarını imzalattım. İkinci eserin arka kapak metniyle yazıma son verirken, sağlıcakla kalın, kitapla kalın diyorum: “Şiir şairin aynasıdır. Şiirdeki kelimelerin her biri şairin dünyasından ipuçları verir okura. Şair şiirini yazarken en çok da kendisini anlatır. Yaşadıkları, buldukları, kaybettikleri ile kelimeler; bir koza gibi şairin her hâlini dize dize dokur şiirde. Bu kitapta şairler ve şiirler karşılayacak sizi. Şairlerin ayak sesini duyacaksınız. Anadolu’nun bereketini, sözün gücünü, edebiyatın nefes aldığı şairleri ve şiirleri bulacaksınız. Bir aynaya bakar gibi hayalinizde şairlerin yüzleri belirecek. Geçmişten günümüze kadar şiirin nefesini hissedecek ve kitabı okudukça; iyi ki şiir var sözünü tekrarlayacaksınız.” (Çıra Edebiyat)