Dolar (USD)
34.49
Euro (EUR)
36.25
Gram Altın
2963.17
BIST 100
9367.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
01 Şubat 2022

Şimdi donmazsak yarın yanarız!

Kardeşinin derdiyle dertlenmeyen, onun sıkıntısını hafifletmeyen, o üşürken donmayan, o yanarken yanmayan, o yokluktayken nimet içinde nankörlük eden, o açken tok olan, o susuzken deryada şımaranlardan olmamaktır duamız.

Biliriz ki her şekilde bunun hesabı çetin olur!

Özellikle günümüzde maalesef öyle yetiştirildikleri için varlığı ve yokluğu, lüks tüketim sarfiyatına göre değerlendiren yeni nesile ve nimet içinde yüzerken şükretmeyi unutup yokluktan bahseden eski jenerasyona, açlıktan, susuzluktan, soğuktan ve yokluktan ölen, en temel insani ihtiyaçlarını karşılayamayan milyonlarca insanla aynı havayı soluduğumuzu anlatmalıyız.

Üstelik insan olmanın getirdiği vicdani sorumluluğun da ötesinde, kardeş olma mükellefiyetimizle adeta bizim azaptan kurtuluş reçetemiz olan bir durumdan bîhaber olmanın vebali çok ağır olduğunu...

Kış çetin geçiyor

Soğuk… Kış çetin geçiyor. Allah’ın yeryüzüne nimet olarak yolladığı kar ve yağmur, vicdansız katiller yüzünden birçok insan için ağır bir imtihana dönüşüyor.

Çocukların kartopu oynayalım, kayalım eğlenelim diyerek dört gözle bekledikleri kar heyecanını maalesef paylaşamıyoruz. Çünkü milyonlarca insan evsiz barksız, vatansız yuvasız çadırlarda hayatta kalma mücadelesi veriyor.

Her türlü imkâna sahip evlerimizde soğuktan şikayet ederken, sadece yamalı yırtık sökük çadırlarda yaşamak zorunda kalan insanlar ne haldedir düşünebiliyor musunuz?

“Tepemizden yağdırılan bombalarla ölmezsek, Kar yağıyor donarak ölüyoruz, yağmur yağıyor çamurda sürünüyoruz. Sıcaklarda susuzluk, yoklukta açlık öldürüyor bizi…”

“Gece, iki saatte bir çocukları uyandırıp dışarı çıkartıyor ve yerinde zıplatarak donmasını engellemeye çalışıyorum…” cümlesini sindirmeye çalışıyorum duyduğum andan beri. Çocuklar soğuktan donmasın diye vardiya nöbeti tutan annelerin yardım çığlığı bizi dondurmuyorsa, bizi ateşten kim kurtarabilir?

Suriye’deki kamplar

Suriye’nin kuzeyindeki kamplarda etkili olan yağışlar nedeniyle on binlerce insan hayatta kalma mücadelesi veriyor. İdlib, Afrin ve Azez gibi bölgelerde meydana gelen yoğun kar ve yağmur yağışları, çadır kamplarını kırdı geçirdi. Bölgedeki yüzlerce çadır kampında, 7 binden fazla çadır hasar görerek kullanılamayacak hale geldi. En az 40 bin insan soğuk karşısında çaresiz durumda…

İdlib, Afrin, Azez ve Cerablus gibi bölgelerde halen bin 650’den fazla çadır kampında 2 milyona yakın sivil yaşıyor.

Kızılay, İHH, Sadakataşı, Hüdayi Vakfı, Türkiye Diyanet Vakfı ve birçok sivil toplum kuruluşu, ellerinden geldiğince mazlum insanlara yardım etmeye çalışıyor. Soğuktan donmasınlar diye yakacak, bot ve mont başta olmak üzere kışlık kıyafetler, kaldıkları yerleri tahkim edebilecek malzemeler ve gıda yardımı yapmak için canhıraş bir şekilde çabalıyorlar. Ama çok fazla insan mağdur durumda ve yetişmek çok zor. Bizlere düşen özellikle bu zamanlarda elimizden geldiğince bu yardım kampanyalarına destek olmak, duyurmak, hassasiyet oluşturarak kardeşlerimize uzanan el sayısını artırmaktır.

İHH, Sadakataşı, Kızılay ve çeşitli STK’lar bu günlerin geleceğini öngörerek yaz boyunca biriket ev yapmak için kampanyalar düzenledi ve binlerce ailenin kış şartlarında soğuktan mağdur olmasını engelledi. Ama yeterli değil. Biriket ev ve konteynır olmadan bu insanların çadırlarda yaşamaya devam etmesi çok zor. On yıl oldu, on koca yıl. Müslüman ülkeler adım atabilir veya İslam İşbirliği Teşkilatı en azından çadırlarda yaşayan insanlara konteynır-biriket ev yaparak çadırlardan kurtarmak için çabalamalıydı. Kahrolasıca siyasi dengeler, insani ve vicdani olan durumlarda bile körleştiriyor güç sahiplerini…

Yaptığımız yardımların bizi ahiret ateşinden koruduğuna inanlar olarak bizler duyduğumuzdan sorumluyuz. Kardeşlerimiz soğuktan açlıktan susuzluktan kırılırken bu vebalin bizleri ateşe sürüklemesini bekleyemeyiz.

Ses verin, kamplarda zor şartlarda yaşayan kardeşlerimiz için, o masum sabiler için kışlık kıyafet, yakacak ve gıda kampanyası düzenleyen STK’lara omuz verin. Kendimiz için yapmalıyız bunu. İnsan olduğumuz için, kardeş olduğumuz için, vebalden kurtulmak için.

Bugün kardeşlerimizin halini dertlenmezsek, dertlerine merhem bulmak için çabalamazsak yarın bunun vebalini veremeyiz. Yaptıklarımızdan ve yapmamız gerekirken yapmadıklarımızdan sorumluyuz. Vebalden kurtulmak… Meselemiz budur.