Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.31
Gram Altın
2920.24
BIST 100
9659.96
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
03 Mart 2020

Şimdi de…. ''Suriyeli-Sever'' oldular!..

Neler neler demişlerdi; Eset teröründen kaçıp çoluk-çocuk Türkiye’ye sığınan Suriyeliler için…

Suriyeli karşıtı kampanyaları unutmak ne mümkün, ellerinden gelse Suriyelileri topluca “Hitler Fırınlarına” atıp yakacaklardı, öylesine bir havaları vardı…

Nefret söyleminin her türlüsünü işittik yıllar boyunca, öylesine bir kampanya haline geldi ki bu, seçim sonuçlarını bile belirledi, İstanbul’un “CHP’nin eline geçmesinde” bu Suriyeliler meselesinin etkisi ne kadar büyüktür bilirsiniz…

Biz o yıllar boyunca, hükümetin “mülteci” politikasında boşluklar, savrukluklar olduğunu…

Mazlumlara kucak açılmasını takdir etmekle birlikte, içlerinde her türlü “unsur”un bulunduğu milyonlarca insanı, böyle “hurra” içeri almanın bir süre sonra çok büyük “sosyal problemlere” yol açacağını yazmış, söylemiştik her fırsatta…

Mesele, “Ensar-Muhacir Kardeşliği” söylemiyle izah edilebilecek kadar “net” değildi, Türkiye eş zamanlı olarak harekete geçirilen terör örgütlerinin saldırısı altındaydı, “güvenlik” alanındaki endişelerimiz gittikçe artıyordu…

O günlerde, bu “mülteci kabulü işinin” çok daha kontrollü bir şekilde yapılması gerekiyordu…

Bu yapılmadı, yıllar içinde işler bir ölçüde sisteme bağlandıysa da problemlerin büyümesi engellenemedi.

Farklı kültürlerden gelen, içlerinde çok farklı kültürleri barındıran çok doğurgan bir kitle, dile kolay, 4 milyonu aşkın insan.

Bu süreçte memleketin dört bir yanından “feryat” niteliğinde aramalara muhatap olduk…

Daha birkaç gün evvel Adana’dan arayan okuyucum, çevrelerindeki Suriyelilerin “birleşerek” kendilerini “dövdüklerini” söylüyordu.

Kolay değil, bu kadar kısa süre içinde bu kadar toplu bir göç olayı yaşanmışsa, buradan arızalı durumların sadır olmaması ne mümkün.

Geçen Ramazan, İstanbul’da Suriyelilerin işlettiği bir “Cafe”de çay içerken bir kavgaya şahit olmuştuk…

Suriyelilerden bir grup bir Türk aileye saldırmış, onlar da “eşi dostu” alıp Cafe’nin önüne gelmiş…

Az daha büyük bir kavga çıkacaktı, neyse ki polis geldi, araladı.

Yani…

Bin türlü dert, bin türlü sıkıntı.

Türkiye, her şeye rağmen bu büyük yükü iyi taşıdı, başka bir ülke olsaydı çok daha fazla zarara uğrardı.

Geldiğimiz noktada, İdlib’den göç edecek 1.5 milyonu daha taşıyamayacağımız âşikâr…

Eset zulmünden kaçanlar, sınırımızın hemen dibinde…

Biz şehitler verirken, Suriye’nin bütün yükünü bizim sırtımıza yüklemek ve kendi güvenliklerini bizim üzerimizden sağlamak isteyen…

Yıllar yılı da bu pozisyonlarını değiştirmemekte ısrar eden “Kahpe Bizans”a “Kapıları açarız ha!” demiştik çok kereler…

Dinlemediler, anlamadılar…

Bıçak kemiğe dayandığında yaptık işte; “Duran dursun, gitmek isteyen buyursun!..”

Bugün bir akın var, 9 yıl evvel bize gelenlerin bir bölümü, “küçük bir bölümü” Yunanistan üzerinden Batı’nın gelişmiş ülkelerine girmeye çalışıyor.

Batı’nın “medeniyet” beşiği Yunanistan’da büyük panik, bizim 9 yıl boyunca baktığımız milyonların onda biri perişan edecek onları, hatta ellide biri…

Yunan Polisi “şiddete” başvuruyor girişleri engellemek için, hükümetleri “madde madde” güvenlik paketi açıklıyor…

“İltica başvuruları”nı bile durduruyor, nice “teröriste” alenen kucak açan Faşist Yunanistan!..

Yazının başında işaret ettiğimiz Türkiye’deki “ırkçı kafa”, bugünlerde bambaşka bir moda girmiş halde…

“Gebersin Suriyeliler” modundan, “Bize sığınmış garipleri Avrupa’ya gönderiyoruz” moduna geçmiş durumdalar!..

Öyle şeyler söylüyor, öyle şeyler yazıyorlar ki…

Birkaç hafta evveline kadar “Suriyeli düşmanlığı”nın bin çeşidini sergileyen “zihniyet” bugün demekte ki:

“Türkiye, dünyaya insanlık dersi vermişti, şimdi bu insanları açıkta bırakıyor… En zor zamanlarında bile bu insanları kurtarmak için milyarlarca dolar harcayan ve bundan dolayı büyük saygınlık kazanan Türkiye, bugün 4 milyon insana gidiş kapılarını açıyor, ‘insan kartı’nı kullanıyor!”

****************

Haydaaa….

Yahu, iki hafta öncesine kadar “gebersinler gitsinler” yollu lâflarla Suriyelileri hedef alan…

Onlar üzerinden de, Türkiye’ye “çakan” sizler değil miydiniz?

Ne oldu; ne oldu da bir anda “Suriyeli Sever” hale geldiniz…

Türkiye, kimseyi zorla gönderiyor da değil üstelik; “Buyursun, isteyen gitsin!” diyor…

Dokuz yıl boyunca “gönüllü olarak” misafir ettik bu insanları…

Ne yani, 99 yıl boyunca “zorla tutmamız” mı bekleniyor?

Hey sizler;

Türkiye’ye “isteyen gidebilir!” dediği için çemkiren sizler…

Mülteciler girmesin diye her türlü şiddet gösterine başvuran “Kahpe Bizans”a tek lâf etmezsiniz…

Çünkü…

Sizler…

“Zulüm 1453’te başladı!” diyenlersiniz…