SİLİVRİ'DE OSLO SOHBETİ
Evet, kendim kaldım, yaşadım.
İnsanlar cezaevinde diğer mahku00fbmlarla kapı aralığından, havalandırmada pekala konuşabilirler. Durumu daha uygun olan mahkümlar volta atarlarken ahbaplıklar geliştirebilirler.
Kısa süre de olsa Diyarbekir Zindanı dedikleri cehennemde bana yapılan işkenceye ara verildiğinde fırsat bulduğumuzda işkence altındaki diğer kurbanlarla bağrışarak "kimsin, nereden, neden getirdiler, nerelisin, bu kaçıncı gün...?" gibi diyaloglarımız olmuştu.
Sonraki yıllarda (sonraki desem de 2000'den sonra) Diyarbekir Zindanında bağrışarak konuştuğumuz A. Ç ile bir gün dost sohbetinde tanıştık. Sağ olsun, "Ahmet bundan yıllar önce de sözünü esirgemezdi. İşkencedeyken 'ben Müslüman'ım, hiçbir yerle bağlantımın olmadığını sizler çok iyi biliyorsunuz, gizlim saklım yoktur' diyerek işkenceci zalimlere karşı koyuyordu" demişti.
Evet,
Dediğim gibi, insanlar mahpusken de birileriyle görüşebiliyorlar. Anahtar deliğinde, kapı aralığında ya da havalandırmada.
Bunu neden mi anlattım?
Mehmet Baransu Pazartesi günkü köşesinde"u2026 uyduruk bir gerekçeyle hapse atıldığı Silivri'de Türkiye'nin son 20 yılına tanıklık eden ... Vatana ihanet edenleri ortaya çıkaran polislerle tanışma fırsatı buldumu2026" diyerek girmiş konuya.
Ha, anladınız tabi, bu "Türkiye'nin son 20 yılına tanıklık edenu2026 vatana ihanet edenleri ortaya çıkaran polisler" dediği polisler, aralarında "dönemin başbakanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ofisini, telefonunu dinlemek, vatana ihanet, casusluk yapmak" gibi iddialar dolayısıyla Silivri'deler, Ukrayna ve Rusya'ya Bavul Ticareti yaptıkları için değil yani.
Devam ediyor Baransu, "Bu polislerin kimi istihbaratçı, kimisi terör uzmanı."
İnsanın sorası geliyor, 2013'e kadar Türkiye'nin bütün imkanlarını ellerinde bulunduran bu "uzman"lar seçilmiş başbakanı hem de "terör örgütü lideri" yaftasıyla neden dinlerler?
Neden kendilerinde olmayanları bertaraf etmek için düzmece, montaj kayıtlar hazırlarlar? Neyse, soran sorar zaten.
Baransu,
"2007 Dağlıca 12 şehit 8 asker kaçırma; 2008 Hantepe, Gediktepe, Aktütün baskınları... 50'nin üzerinde şehit. Silvan ve diğer baskınlarda 100'e yakın şehit" demiş yazısında. Peki, bu ağır kayıplar döneminde Türkiye Emniyeti bu "terör uzmanı bu polisler"e teslim edilmemiş miydi? Bu ağır kayıplar neden verildi? Sahi, Oslo'da bu zayiat kararı verilmiş olmasın!?
Silivri'ye dönelim, "Türkiye'nin son aylarda yaşadığı olayları, nasıl değerlendirdiklerini merak ediyordum. Terör ve istihbarat uzmanıydılar, Oslo süreci dahil yaşananları en iyi bilenlerdiu2026"
Onların bazılarıyla kapı aralığından, bazılarıyla havalandırmada bağırarak da olsa konuşma fırsatı buldum. Yaşadıklarımız kendileri açısından sürpriz olmamış. "Oslo'da ne söz verildiyse şuan onlar hayata geçiriliyor" cümlesi beni fazlasıyla tedirgin ettiu2026" diyor valizci ve de çuvalcı gazeteci.
Silivri'de yatan bu 'uzman polislere' soruyor usta gazeteci Baransu!
"Şehitler, bombalamalar da Oslo'da mı kararlaştırıldı?"
Casuslukta da yargılanan bu polislerin Baransu'ya cevabı "evet" imiş.
Neden acaba diye merak etmedik demeyin sakın! Çünkü,
"Sürecin sıkışması halinde, Oslo'da bir yol haritası belirlenmişti. Şuan o uygulanıyor. Süreç sıkışırsa tekrar kontrollü çatışma başlatılacaktı. Bazı yerlerde olaylar devletin kontrolünden çıkarılacaktı. Tekrar şehit haberleri gelecek, halkta bir çaresizlik algısı oluşturulacaktı. Şehitler gelmesin, olaylar batı illerine sıçramasın diye kamuoyu bazı şartlara "evet" demeye zorlanacaktıu2026" diyormuş uzman polisler.
O zaman ağababaların Paralel medyada "400 milletvekili çıkarmadığı için Saray bu savaşı başlattı" tezi çöküyor.
Değil mi?
Eğer Oslo'da PKK ile böyle bir anlaşma yapılmış ise Ak Parti 7 Haziran seçimlerinde 400 milletvekili çıkarsa da çıkarmasa da, HDP barajı aşsa da aşmasa da bu çatışmalar yaşanacaktı. O zaman Dumanlı ağbine "yav ağbi, neden 'Saray 400 milletvekili alamadığı için savaşı başlattı' diyorsunuz? Bu doğru değil ki, Oslo'daki anlaşma gereği bu 'kontrollü çatışma'ların başladığını siz benden daha iyi biliyorsunuz" desen ya Baransu.
Nereden bakarsanız bakın rezalet. Bir yandan "400 vekil, Saray'ın Savaşı" manşetleri atan kendi yazdığı paralel medya, bir yandan da paralel "terörün uzman polisleri"nin "Oslo anlaşması" safsatası.
Hazır aklımdayken sorayım,
Baransu bir zahmet bu Oslo görüşmelerinin paralel ve de "uzman polislere" nasıl ulaştırıldığını da birinci ağızdan aktarsa fena mı olur?
Oslo notlarını kim size ulaştırdı? Bu notları internet üzerinden servis edenler kimlerdi?
Baransu'nun "havalandırma konuşmaları"na devam edelim:
"Sonra Öcalan kurtarıcı olarak devreye sokulacak, bunun karşılığında da kendisine önce ev hapsi, 2017 ortasında da 'özgürlük' verilecekti. Başkanlık karşılığı, federatif yapıya imkan sağlanacaktı"diyormuş bu Silivri'de yatan polisler.
Peki, Oslo'da bunlar konuşulduysa ve bu konuşulanlar "vatana ihanet" ise o zaman neden paralel medya, paralelci elemanlar seçimlerde HDP için ölümüne çalıştılar? Sahi neden?
Ve sormak lazım;
Oslo'da bütün bunlar konuşulduğuna göre Fetullah Gülen'in PKK ve HDP'ye desteğini de mi Oslo'da kararlaştırdılar? O zaman PDY HDP'yi Oslo'nun hangi maddesine uygun olarak destekliyor sorusunun cevabını da kapı aralığında ya da havalandırmada öğrense de merakımızı giderse Baransu!
Hayır yani, meraktan çatlayacağız yoksa