Sıla'nın öldürülmesi, insanlığın yıkımıdır!
Giresun’da bir vahşet yaşandı. 16 yaşındaki Sıla Şentürk, Hüseyin Can Gökçek tarafından vahşice katledildi. Felçli babaannesine refakat eden Sıla, boğazı kesilerek öldürüldü. Sıla’nın eski nişanlısı olduğu söylenen Hüseyin Can Gökçek isimli vahşi yaratık, Sıla’nın sosyal medya üzerinden birisiyle yazışmasına sinirlendiğini ve sonra da Sıla’yı vahşice öldürdüğünü söylemektedir.
Ülkemizde neredeyse hergün kadın cinayeti işlenmektedir.
Kadın cinayetlerinin günlük hayatın karanlık bir parçası olması, hayatımıza
çöken karanlıkla acilen yüzleşmeyi ve arınmayı zorunlu kılmaktadır. Kadın
öldürmeye doymayan erkeklik denilen vahşiliğimiz, her geçen gün daha fazla
kurban istemektedir. Kadına karşı işlenen her vahşetten sonra yasa boğulmamız,
çözüm değildir. Kadına karşı şiddet denilen vahşetten sahici şekilde arınmadan,
huzur bulamayacağımız gerçeğini idrak etmek lazımdır. Kadının her gün öldürüldüğü
bir yerde siyasetin, ticaretin, toplumun, bilimin, felsefenin, ahlakın kısacası
insana dair hiçbir şeyin işlevsel olarak işleyeceğini söyleyemeyiz. Kadın
yaşadıkça, gerçek anlamda yaşayabiliriz. Kadın öldürüldükçe, içimizdeki
cehalet, şiddet ve çürüme hepimizi yıkıma götürecektir.
Sıla, 16 yaşında bir çocuktu. 16 yaşındaki bir çocuğun zorla
evlendirilmesi, hiçbir şekilde ahlaka, akla ve adalete sığmamaktadır. Kız
çocuğu, hiçbir şekilde cinsel arzuların hedefi değildir. İnsan, 18 yaşına kadar
çocuktur. Hiçbir kız çocuğu, kendi rızasına aykırı bir şekilde ailesinin ve
çevresinin zoruyla bir başkasıyla evlenmeye zorlanamaz. Çocuk yaşta evliliği
meşrulaştıran bütün kültürel ve ataerkil kalıplar, anlayışlar, adetler ve
kabuller, bir sapkınlık ve patolojiden başka bir şey değildirler.
Kız çocuklarını ailenin ve çevrenin zoruyla evlendirmeye
kalkmak, günümüze ait bir değer ve uygulama değildir. Geçmiş karanlık çağların
ataerkil anlayışlarını, uygulamalarını ve kabullerini günümüze taşımak, insan
haklarıyla, insan onuruyla ve bireysel özgürlüklerle hiçbir şekilde bağdaşmamaktadır.
Kız çocuğu, hiçbir erkeğin sevgilisi, kapatması, metresi veya
karısı değildir. Kız çocuğu 18 yaşına kadar sadece çocuktur. Kız çocuğu, zihinsel,
sosyal, psikolojik, duygusal ve biyolojik açılardan kendisini geliştirmeye,
eğitim almaya ve birey olarak kendi kararlarını alma hakkına sahiptir. Kız
çocuğuna bir erkeğin karısı veya kölesi olmayı dayatan anlayış ve uygulamalar,
kız çocuğunu canlı bir şekilde öldürmeyi amaçlamaktadırlar. Kız çocuklarını
diri diri gömme adeti, geçmişte cahiliye dönemlerinde kalmamıştır. Kız çocuklarının
zorla evlendirilmesi, kız çocuklarının diri diri gömülmesinin günümüzdeki
adıdır.
Kız çocuğunun ihtiyacı olan şey, evlilik veya bir erkeğe
köle olmak değildir. Kız çocuğunun eğitime, sanata, bilime, felsefeye,
edebiyata ve müziğe ihtiyacı vardır. Kız çocuğu, alacağı eğitimle, ruhundaki sanatı,
müziği, resmi, felsefeyi, edebiyatı, bilimi üretme imkanlarına sahip olmalıdır.
Kız çocuklarına evlilik, istismar, taciz ve kölelik yerine sanat, müzik, spor,
eğitim, güvenlik, özgürlük ve üreticilikten oluşan yeni gelişim imkanları
sunmak için seferber olmalıyız.
Kadın cinayetleri konusunda büyük bir başarısızlık
içindeyiz. Erkekler, cezasızlığa duydukları güvenle her gün pervasızca en yakınlarındaki
kadınları öldürmektedirler. Kadına karşı şiddetin cezasız kalmayacağı bir
hukuki, psikolojik, sosyal ve kültürel yapı oluşturmak hepimizin
sorumluluğudur. Kadına karşı şiddetle mücadele ciddi bir iştir. Sözde
üzüntülerin bildirilmesi, kadın cinayetlerinin takipçisi olunacağı gibi klişelerin
tekrar edilmesi, ciddiyetten, samimiyetten ve sorumluluktan uzak tutumlardır.
Kız çocuğu, ailesi dahil hiç kimsenin malı değildir. Kız
çocuğu, aklı, onuru ve özgürlüğü olan bireydir. Birey olan kız çocuğuna, ailesi
dahil hiç kimse şiddet uygulayamaz, istismar edemez ve evlilik gibi konularda
onun adına karar veremez. Kadını eşit ve onurlu bireyler olarak görmeyen
cinsiyetçi, ayırımcı ve ataerkil yozluk, Sıla gibi kız çocuklarının hayatını
söndürmektedir. Kadına karşı şiddetle mücadelenin yolu, kadın-erkek eşitliğini
gerçekleştirmekten geçmektedir. Ya kadın-erkek eşitliği, ya vahşet!