Silahlı Demokrasi
Dünya siyasi güç dengesini yerinden oynatacak olaylar zinciri yaşıyoruz. ABD Başkanı Joe Biden’in Ermeni iftiralarını dillendirmesi bile etrafımızda çevrilen dümenlerin vehameti karşısında düşük tonlu hibrit bir saldırı olarak kalıyor.
Geçtiğimiz hafta, Cenevre’de gayri resmi Kıbrıs görüşmeleri yapıldı. Görüşmelerde BM, İngiltere, AB, Yunan ve Rum tarafının yegane gayesinin Kıbrıs Türkü’nü siyasi açıdan yok sayarak, Türk devletinin egemenlik hakkının elinden alınması olduğu bir kez daha ortaya çıktı. Doğu Akdeniz’de düğüm iki devletli bir yapı ile çözülecek. BM, 50 yıldır oyaladığı Kıbrıs Türk halkını bir 50 yıl daha oyalamak için her şeyi yapıyor. Devlet iradesi olmasa uyguladıkları ambargolarla demokrasiyi bile çok görüyorlar Kıbrıs Türküne.
Akdeniz’in en doğusunda Filistin topraklarında da 15 yıldır yapılamayan bir seçim hazırlığı var. 22 Mayıs’ta milletvekili, 31 Temmuz’da da Filistin Devlet Başkanlığı seçimlerinin yapılması öngörülüyordu. Bu seçimlerle meşruiyetini Filistinlilerin hür iradesinden alan güçlü siyasi bir otoritenin belirlenmesi İsrail’in işgalci, ırkçı, şovanist politikalarıyla mücadelede büyük önem arz ediyor. Tıpkı Kıbrıs’ta Ersin Tatar’ın seçilmesiyle emperyalist politikalara karşı mücadelenin ivme kazandığı gibi, İngiliz-ABD, İsrail politikalarıyla 5 parçaya bölünmüş Filistinlilerin tek bir çatı altında birleşmesinin yolu açılacak. Filistinlilerin birleşmesi durumunda zulmünü sürdüremeyeceğini bilen İsrail işgal altında tuttuğu Kudüs’te seçimleri engellemek için her şeyi yapıyor. 1995’te İsrail-FKÖ’nün Washington’da anlaşmasına göre Kudüslüler İsrail Posta Kuruluşu’na bağlı postanelerde oylarını kullanmaları gerekiyor. 1995-2005-2006 seçimlerinde Kudüs’te oylar bu yolla kullanıldı ve Batı Şeria’ya teslim edildi. O dönemde Kudüslülerin büyük çoğunluğu oy kullanmaları halinde İsrail’in işgalini kabul edecekleri manası çıkabileceği için sandığa gitmedi. ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıması üzerine oy protestolarının anlamsızlaştığını düşünen Kudüslüler temsilcilerini seçerek Filistin meclisinde yer almak istiyorlar. Kudüslülerin temsil edilmediği bir Filistin meclisinin ise yarım kalacağı herkesin malumu. İsrail’in zulüm politikası üzerine Filistin Devlet Başkanı Abbas seçimleri ertelediğini açıkladı, Hamas ve muhalefet cephesi ise seçimlerin ertelenmesinden rahatsız. Seçimlerin yaptırılmaması İsrail’in istediği gibi silahlı grupların çoğalmasına, başarısızlık ise Filistin halkının yok olmasına yol açar.
İsrail’in Kudüs’ü yutma politikalarından biri de Şeyh Cerrah mahallesinde zuhur etti. İsrail mahkemesi, Filistinlilerin ellerinde Osmanlı tapuları olmasına rağmen Şeyh Cerrah Mahallesi’ndeki 6 aileyi bir ay içinde evlerini boşaltmaları, 7 aileye de 1 Ağustos tarihine kadar evlerini boşaltmalarına hükmetti. İsrail mahkemesine göre 1972 öncesinde arazinin Yahudilere ait olduğu yalanı. Ürdün, Osmanlı arşivleri ve elindeki belgeleri göstererek İsrail’in arazi üzerinde hiçbir hakkı olmadığını arazinin Filistinlilerin olduğunu ilan ediyor. İsrail’in verilerine göre, tamamına yakını yasa dışı göçmen olan 536.600 yahudi, 319.800’ü Müslüman 15.800 hristiyan ve 10.300 sınıflandırılmamış insan yaşıyor. İsrail ayrılık (utanç) duvarı ile 140 bin Filistinliyi Kudüs’ün dışında bıraktı. Batı Şeria’da 20 bin kimliksiz Filistinli yaşıyor. Kudüs’te yaşayan Filistinlilerin evleri peyderpey yıkılarak yerlerine Yahudi yerleşim birimleri kuruluyor. 2020 yılında 270’i Kudüs’te, Batı Şeria ile birlikte 729 Filistinli evi yıkıldı. Filistin seçimleri BM, AB ve ABD-İsrail’in peşine takılanların foyalarının ortaya çıkacağı bir arena olacaktır. ABD ve AB eğer insan hakları ve demokrasiyi gerçekten savunuyorsa, Filistinlilerin oy kullanma haklarının gaspedimesini seyredemez. Eğer seyrediyorlarsa da kimseye demokrasi, insan hakları dersleri veremezler.
Filistin ve İslam coğrafyasındaki seçimlerin Türkiye’de de yansımaları var. Yıllardır aldığı seçim yenilgilerinden ve darbe şakşakçılığından bıkmayan muhalefet lideri erken seçimde seçim diyor. Gazze’de Hamas’ın iktidara gelmesini bile hazmedemeyen bizim muhalefet, biz İsrail’e kayıtsız şartsız köpeklik yapıyoruz. Hatta hatta Türkiye’yi bölmeyi amaçlayan güneyimizde kurmaya çalıştığı proje devleti destekliyoruz, Akdeniz’de Filistin, Lübnan, Mısır ve Kıbrıs’ın enerjisini İsrail’in çalmasını alkışlıyoruz, İsrail’in insanlık dışı soykırımını görmüyoruz diyemedikleri için Türk dış politikasının ihvana teslim olduğu yalanını dillendirmeye bile utanmıyorlar. İsrail’in insanlık dışı zulümlerine demokrasi, Filistinlilerin kendi kaderlerini belirleme hakkını ise ihvancı politika olarak nitelendiriyorlar. Bizdeki milletten kopuk muhalefetin ihvan suçlamalarına rağmen Kıbrıs seçimlerinden sonra yapılacak bir Filistin seçimleri Türkiye’nin Akdeniz ve bölge politikalarını daha da rahatlatacak, Mısır-Türkiye ilişkilerinde yeni bir ivme sağlayacaktır.
Gözlerimiz, Kıbrıs ve Filistin’e çevrilmişken bir anda Kırgızistan-Tacikistan sınırından çatışma haberleri geldi. Resmen bir trazediye dönüşen olayların fitilinin dış kaynaklı olduğundan emin olabilirsiniz. Tacikistan Sughd eyaleti Valisi Rajobboy Ahmadzoda’nın silahlandırdığı Taciklerin ve ordunun devreye girmesiyle onlarca Kırgız köyü boşaltıldı. 20 binden fazla Kırgız köylerinden tahliye edildi. Ajanslara yansıyan olaylarda ölenlerin sayısı 50 gibi gösterilse de bize bölgeden gönderilen video ve fotoğraflarda bu sayının yüzlerce olduğu görülüyor. Öldürülen mazlumların sembolü de 12 yaşındaki Medine oldu.
Yüzyıllardır beraber yaşayan, Manas destanı gibi ortak bir destanı olan iki halkın yıllar yılı Rus politikalarıyla birbirlerine düşman hale getirilmesinin bir sonucunu gördük. Bu iki halk birbirlerine yabancı değiller. Kırgız ve Tacikler aynı dine, benzer kültürlere ve yaşam tarzlarına sahip. Rusların su kaynakları ve toprak dağıtımındaki adaletsizliği yüzünden 30 yıldır bu iki halk birbiriyle düşmanlaştırılıyor. Düne kadar Rusya ve Çin tarafından kirli politikalarına alet edilen bu halklar şimdi de Afganistan’dan çekilen ABD’nin farklı bir oyunuyla karşı karşıya. ABD derinleşecek bir kaosda bölgede söz sahibi olmak istiyor. Bölgedeki huzuru Türkiye-Azerbaycan ittifakının Pakistan’ı da içine alacak şekilde bütün Türk cumhuriyetlerinin asker vereceği Turan ordusu sağlar. Kurulan oyunlar bozulmak isteniyorsa Türk keneşi, kültürel bir birlikteliğin yanında, ticari, siyasi ve askeri bir güç olmaya mecburdur. Vesselam….