Sıkıntı, sabır ve duâ
İnsanız ve imtihan dünyasında yaşıyoruz. Dolayısıyla hayatımızda bazı sıkıntıların olması çok tabiidir. Ancak imtihanı kaybetmemek için, sıkıntıları sabırla karşılamamız gerekir. Sabır çok kıymetlidir. Ancak en kıymetli olanı; “sabr-ı cemil”dir, yani güzel sabırdır. Bu da, hiç sızlanmadan sıkıntılara sabretmektir. Fakat hâlimizi Rabbimize arzetmek ve O’ndan yardım dilemek, sabır makamına aykırı değildir. Nitekim Eyyûb aleyhisselam, - şikâyet etmeden- sıkıntısını: “Başıma bir dert geldi, ama Sen merhametlilerin en üstünüsün,” (Enbiya 83)diye arzetmiş ve Allahü Teâlâya yalvarıp yakarmıştır. Dolayısıyla kul, edepli bir şekilde niyaz ve tazarru ile derdini Allah’a arz edip çok dua etmelidir. Bu yazıda Peygamber efendimiz sallallahü aleyhi ve sellemin bela, musibet ve sıkıntı zamanlarında okuduğu bazı duaları nakletmeye çalışacağız:
1- “Lâ ilâhe illellâhü’l-halim’ül-kerimu, sübhanellâhi
ve tebarekellâhu rabbü’l-arşil-azîmi ve’l-hamdu lillâhi rabbi’l-âlemîne.”
(Halîm ve kerîm olan Allah’tan başka ilâh yoktur. Yüce Arş’ın
Rabbi olan Allah’ı her türlü noksan sıfatlardan tenzîh ederim, O’nun şanı çok yücedir.
Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur) (İ. Ahmed)
2- Hadis-i şerifte buyuruldu ki: “Ben bir söz
bilirim ki, büyük bir üzüntüye, sıkıntıya düşmüş bir kul onu söylerse, Allahü
Teâlâ ona muhakkak bir çıkış yolu açar. O
söz, kardeşim Yunus’un sözüdür: Karanlık içinde kaldığı vakit şöyle demişti:
“Lâ ilâhe illâ ente, sübhâneke, innî kuntu mine’z- zâlimîne.”
(Enbiya 87)
(Senden başka ilâh yoktur. Seni her türlü eksiklikten tenzih
ederim, muhakkak ki ben zâlimlerden oldum.)
(Tirmizi)
3- “Lâ ilâhe
illellâhül’azîmü’l-halîmu, lâ ilâhe illallâhü Rabbül-Arş-il’azîmi, lâ ilâhe illellahü
Rabbü’s-semâvâti ve Rabbü’l-erdi ve Rabbü’l-Arşi’l-kerîmi.”
“Azîm ve Halîm
olan Allah’tan başka bir ilâh yoktur. Arş-ı Azîm’in sahibi olan Allah’tan başka
ilâh yoktur. Bütün semâvatın, arzın ve çok şerefli Arş’ın sahibi olan Allah’tan
başka ilâh yoktur.” (Buhari)
4- “Allahü
Allahü Rabbî, lâ üşriku bihi şey’en.”
(Rabbim
Allah’tır Allah. Ben, O’na hiç bir şeyi ortak koşmam!) (Ebu Davud)
5- “Allâhümme rahmeteke ercu, felâ tekilnî ilâ nefsî
tarfate aynin, ve aslih lî şe’nî küllehu, lâ ilâhe illa ente.”
(Senin Rahmetini umuyorum ey Allah’ım. Beni, göz açıp
yumuncaya kadar da olsa kendime bırakma, benim her hâlimi düzelt, Senden başka
ilâh yoktur.) (Ebu Davud)
6- “Hasbiye’r-rabbu minel-ibâdi, hasbiyel-hâliku mine’l-mahlûkîne,
hasbiye’r-rezzâku mine’l-merzûkîne, hasbiyellezî hüve hasbî, hasbiyallâhu ve
ni’mel-vekîlu, hasbiyallâhu, lâ ilâhe illâ huve, aleyhi tevekkeltü, ve hüve
Rabbül-arşil azîmi.”
“Kullara karşı Allah bana yeter, mahlûklara karşı Hâlik bana yeter, rızık
yiyenlere karşı rızık veren bana yeter. Bana O yeter ki O bana kâfîdir. Bana
Allah yeter, O ne güzel bir vekildir. Bana Allah yeter, O’ndan başka ilâh
yoktur. O’na tevekkül ettim. O yüce Arşın sâhibidir.” (İ. Suyuti, Camiu’s-sagir 6580)
7- “Allâhümme
innî abdüke, ibnü abdike, ibnü emetike, nâsiyetî bi yedike. Madın fiyye hükmüke.
Adlün fiyye kadâuke. Es’elüke bi külli ismin hüve leke, semmeyte bihi nefseke,
ev allemtehu ehaden min halkike, ev enzeltehu fî kitâbike, ev iste’serte bihi fî
ilmi’l-ğaybi indeke, en tec’ale’l-Kur’âne rebî’a kalbî, ve nûra sadrî, ve celâe
hüznî, ve zehâbe hemmî.”
(Allahım! Ben
senin kulunum. Erkek ve kadın kullarının çocuğuyum. Kontrolüm Senin elindedir.
Benim hakkımda Senin hükmün geçerlidir. Senin, benim hakkımdaki takdirin
adalettir. Kendini isimlendirdiğin veya kullarından birine öğrettiğin veya kitabında
indirdiğin veya katındaki gayb ilminde kendine has kıldığın Sana ait olan bütün
isimlerle Senden diliyorum ki: Kuranı kerimi; kalbimin neşesi, göğsümün nuru, kederimin
izalesi ve üzüntümün gidişi eyle!) (İ. Ahmed)
8- “Allâhümme
innî eûzü bike min cehdi’l belâi ve derki’ş-şekâi ve sûi’-l kadâi ve
şemâteti’l-a’dâi.”
(Allah’ım
belâ cenderesine dûçar kalmaktan, şekâvetin gelip çatmasından, kötü kazadan ve
düşmanın kötü halime sevinmesinden Sana sığınırım. (Buhari)