Dolar (USD)
34.58
Euro (EUR)
36.29
Gram Altın
2968.60
BIST 100
9619.02
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
31 May 2022

Sıkıntı Millet İttifakı'nda!

“CHP farkında değil ama Millet İttifakı’nda umut kesmeye doğru yol alınıyor!”

Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’a ve Millet İttifakı’na en yakın yazarlardan Fehmi Koru’nun 10 Mayıs 2022 tarihli yazısının başlığı böyleydi.

Yazı epeyce taze, üç haftalık.

Fehmi Bey dün bambaşka bir “iddia”yla ortaya çıkmış:

“Kamuoyu yoklamaları, Cumhur İttifakı’nın iktidarda kalmasının mümkün olmadığını gösteriyor.”

Mezkur Yazar’ın üç hafta ara ile birbirine taban tabana zıt “iddiaları” ortaya atmış olmasını neye bağlarsınız?

Kafalar amma karışık değil mi?

*

Her iki ittifaka “kayıtsız şartsız” destek veren yazarları, işimiz gereği takip etmeye çalışıyoruz.

Cumhur İttifakı’nın "tepki"çekmekten ürktüklerini belli eden yazarları, ufaktan ufaktan “Çarşı pazara mutlaka el atılmalı, yüksek enflasyonun önüne geçilmeli, yoksa sıkıntı çıkabilir!” demeye başladılar.
Öbür tarafın yılmaz savunucuları ise, bir yandan “20 yılın ardından iktidara bu kadar yakın olduklarını” hissetmenin heyecanı ile coşkulu yazılar kaleme alıyor, diğer yandan da “Ya bu sefer de olmazsa! Her seçimi kazanmayı bilen Erdoğan, ya bu sefer de bir şeyler yapıp işi bitirirse!” diye endişe ettiklerini ortaya koyan lâflar ediyorlar.

Geçenlerde Uğur Dündar takıldı gözüme,

“Erdoğan şapkadan tavşan çıkararak seçim kazanabilen biri, muhalefet uyanık olmalı!” demiş.

Üşenmedim, videoyu izledim.

Halk TV’den Ayşenur Arslan ile aralarında şu diyalog geçiyor:

Arslan: Ben her konuğuma soruyorum, özellikle sana da sormak istiyorum: Erdoğan’ın elinde ne koz kaldı, bu tabloyu değiştirebilmek için?

Dündar: Sevgili Ayşenur, tüm eleştirilerimize rağmen şunu kabul edelim: Sayın Erdoğan seçim kazanmayı bilen bir lider. Bu gerçeği somut bir şekilde görüyoruz karşımızda. Bugüne kadar girdiği bütün seçimleri kazanmış bir lider. Kaybederse ilk kez kaybetmiş olacak.

Arslan: İstanbul’u saymıyor musun?

Dündar: İstanbul’u saymıyorum?

Arslan: İstanbul’u ve Ankara’yı?

Dündar: Saymıyorum, bizzat kendisi yarışmadı orada, adayı yarıştı.

Arslan: Olur mu ama, sokaklarda hep onu gördük Uğur?

Dündar: Gördün ama Sayın Binali Yıldırım burada Büyükşehir Belediye Başkan Adayı idi. Kendisinin bire bir gündemde olduğu seçimleri kaybetmedi. Kaybederse ki, büyük olasılıkla kaybedeceği görülüyor, ilk kaybı olacak. Bu nedenle Cumhur İttifakı’nın gerek Cumhurbaşkanı’nı belirlemede, gerekse Cumhur İttifakı’na oy verecek seçmenlerin sandığa gitme konusunda hiçbir şekilde hata yapma şansı yok. Çünkü bu bir kader seçimi, Türkiye Cumhuriyeti’nin kader seçimi bu. Burada hiçbirimizin hata yapma şansı yok ve karşımızda seçim kazanmayı becerebilen, başarabilen, şapkadan tavşan çıkartmayı da hüner haline getirmiş bir lider var.”

*

Okudunuz…

Uğur Dündar, bir yandan “Bu seçimi bizimkiler kazanır büyük olasılıkla” diyor, diğer yandan da “kaybetme ihtimalinin hiç de küçük olmadığını” söylüyor.

Özellikle “Halk TV”nin misafir ettiği yorumcularda” bu havayı görüyorum.

“Ya, yine olmazsa?” ruh halini.

Çok ilginç bir durum değil mi?

Sokakta kime sorsanız, pahalılıktan şikâyet ediyor.

Seslerinin, feryatlarının duyulmadığını söylüyor.

Bire bir tanıdığımız ve her seçimde Sayın Erdoğan ve Ak Parti’ye destek verdiklerini çok iyi bildiğimiz bazı okuyucularımız bile öyle…

Bir dokunduğunda, bin ah işitiyorsun.

Çarşıdan, pazardan tepki sesleri yükseliyor.

Cumhur İttifakı’nı ve bilhassa da Ak Parti’yi kayıtsız şartsız destekleyen yazarların “İktidarın tek gündemi enflasyonla, hayat pahalılığıyla mücadele olmalı” yollu “ikaz”ları ("çekingenlikleri" devam etse de) artıyor.

Bir eski politikacının “Tencerenin deviremeyeceği iktidar yoktur!” cümlesi dillere pelesenk olmuş…

Büyük şehirlerde, bilhassa da İstanbul’da eski püskü evler için istenen kiralar asgari ücreti bulmuş…

Ve…

“Muhalefeti” ölesiye destekleyen yazarlardan, “Bu sefer galiba kazandık, yok belli olmaz, ya yine olmazsa, ya Erdoğan yine şapkadan tavşan çıkartırsa!” yollu dağınık ifadeler sadır oluyor.

Fehmi Koru gibi, “derinliği olan” bir yazar bile, kısa aralıklarla, Millet İttifakı’nın bu gidişle kaybedeceği ve Cumhur İttifakı’nın kazanmasının mümkün olmadığı gibi “taban tabana” zıt tahminlerde bulunabiliyor.

Cumhur İttifakı’na ve Millet İttifakı’na kayıtsız şartsız destek veren yazarların söylediklerini ve yazdıklarını alt alta koyduğunuzda, Türkiye’nin “bıçak sırtı” bir seçime doğru hızla yol aldığını görüyorsunuz.

Bugün için, hiç kimse, “Şu ittifak yapısı Türkiye’nin büyük problemlerini aşmasını sağlayacak!” diyemiyor.

Dese bile, “yalan söylemeyen gözler” hiç de öyle demiyor…

İktidarın bu kadar sıkışık bir durumda olduğu bir süreçte, muhalefetin alternatif olamamasını nasıl değerlendirmeli?

*******

VATANDAŞ “PROJE”YE NASIL BAKIYOR?

Cumhur İttifakı’nın pozisyonu, duruşu üç aşağı beş yukarı belli.

Millet İttifakı ise çok karışık, karmaşık.

Sayın Akşener, bir TV programında şöyle demişti:

“Cumhur İttifakı şu kardeşim: Et tırnak. Mezara kadar, kader birliği. Yani bu çok duygusal bir ittifak. Bizimki öyle değil ki… Bizimki proje bazlı.”

*

“Proje bazlı” bir ittifak.

“İç güçler, dış güçler” muhabbetine girmeden, bu “proje”nin, “Erdoğan’ı iktidardan indirme!” projesi olduğunu söyleyelim.

Ortada “Güçlendirilmiş parlamenter sistem!” muhabbeti var ama “intikamcı, rövanşist” söylem, bugünkü Cumhurbaşkanlığı gücünü eline geçirenin bir daha bırakmayacağını gösteriyor.

Üstelik, sistem değişikliği yolu, uzun, ince, bilinmezlerle dolu bir yol.

Altılı ya da 7’li ittifak iktidara gelecek olursa, o uzun, meşakkatli yolu “birlikte” nasıl kat eder?

“Proje” kimi ne kadar bağlar?

İktidardaki paylaşım nasıl olur, tavanlar ve tabanlar arasındaki menfaat çatışmalarında her tarafı memnun edecek “ayarlamalar” nasıl yapılır?

“Terörle mücadele” devam eder mi, edebilir mi?

Hayat pahalılığı meselesinin üstesinden nasıl gelinir?

“Biz gelelim, el oğlu keseyi ağzına kadar açar!” yollu söylemler iktidar döneminde karşılık bulur mu?

Keseyi açan, hangi karşılıkları alarak açar?

Deva Partisi'ne yakın bazı isimlerinima ettikleri üzere, “Bir Akif Beki’ye bile katlanamayan CHP-HDP zihniyeti, memleketi yeniden 28 Şubat karanlığına taşır mı?”

*

Bütün bu sorulara ve çok daha fazlasına “Amaaan, ne olacaksa olsun, bundan kötüsü mü olacak?” diye karşılık verenleri gördüm.

Gördüm de…

İnsanoğlu “hesap” yapabilen bir varlık.

Bazen “Battı balık yan gider!” diye salabilir kendisini ama…

Eninde sonunda, “rasyonel bir karara” varmak ister.

O “rasyonel” karar nedir?

Bu haliyle “Millet İttifakı”nın “çözüm adresi” olarak görülmediği belli.

Görülseydi, bugüne kadar çoktan görülürdü.

Tıpkı 2001-2002 ortamında olduğu gibi.

O günlere geri dönün, Sayın Erdoğan’ın seçimi en yakın rakibinden aşağı yukarı 10 puan önde bitireceği belli değil miydi?

Rahmetli Menderes ve Rahmetli Özal gümbür gümbür gelmedi mi?

Rahmetli Erbakan’ın Refah Partisi’nin birinciliğe yürüdüğü net bir şekilde görülmüyor muydu?

*

Hele içinde bulunduğumuz hızlı değişim, tüketim çağında, 20 yılı devirmiş olan bir İktidar’ın bocalaması normal görülebilir de…

Muhalefetteki bu dağınıklığa ne demeli?

Altılı ya da 7’li ittifakı oluşturan partilerin liderlerinden hangisini, bir vakitlerin “büyük siyaset adamları” ile kıyaslayabilirsiniz.

Rahmetliler Erbakan, Türkeş, Ecevit ve Demirel’i getirin gözünüzün önüne.

Her biri ne muhalefet yapardı değil mi?

Şimdi…

Bir tarafta…

Uğur Dündar’a, “Şunu kabul edelim ki…” ile başlayan cümleler kurduran bir Lider, Sayın Erdoğan var…

Öbür tarafta ise…

İşte.

Sayın Erdoğan, bir konuşmasında, “CHP'nin başında bu beyefendi olduğu sürece ben de halimize hamd ediyorum. İşimiz kolay.” demişti.

Ben bu değerlendirmeye katılmıyorum.

Muhalefet güçlü olursa, siyasi İktidar vatandaşın sesine daha fazla kulak vermeye mecbur kalır!

Rekabetin kalitesi ne kadar artarsa, ülkemin kalitesi de o kadar artar!