Şikayet değil hikayet
Öyle bir hale gelmişiz ki şikayet ettiğimiz öğrencilerin bu hale gelmesinde acaba biz mi sebep olduk diye düşünüyorum. Geçen hafta bu minvalde Sabri Hoca ile dertleşmemizi anlatmıştım. Sabri Hoca da önce dert sonra ders diyenlerden. Kendisi liselileri adam etmeden üniversiteye göndermem diyor. Doğrusu ondan çekinmeseydim “hocam bence liselileri adam ettikten sonra onları serbest bırak, diyecektim.” Ama gel gör ki Sabri Hoca bu, kulak asmaz ki bana. Kendisi her ne kadar muhalif de olsa ceberrut bir zihniyetin elinde yetişmiş… Bu nedenle düşüncemi Sabri Hocaya söyleyecek cesareti bulamadım.
Sabri Hocanın liselilerden muzdaripliği sanki üniversite gençliğinde olmuyor mu? Bunu yine en iyi bilenlerden biridir hoca. Ona “hocam aslında üzerimize ölü toprağı serpilmiş, sen bizi bırak üniversitede derse girmelisin.” deniliyormuş. Sabri hoca, arkadaşlarından, çevresinden yeni nesil üniversiteli öğrencilerin de hal-i pür-melâlini biliyor tabi. Bilmez olur mu?
Şöyle cevap verirmiş:
“Evladım, siz yine şanslısınız, üzerinize serpilmiş bir ölü toprağı var, bu toprak temizlenebilir. Üniversitede okuyanların ise hali daha vahim. Onların çoğu toprak altında kalmış ölülerdir...
Neden böyle söyledin be hocam diye ona yüklendim. Üniversiteler bilim yuvası, geleceğimizin sigortasıdır, Bu kadar hoca var, dedim.
Sabri Hoca acı bir tebessümle
“Sende mi Brütüs?”
Yapmayın Hocam, ben sizden yanayım, ve size hiç ihanet etmedim, dediydim.
Tarih boyunca Brütüsler hep vardı ve bundan sonra da olacak. O zaman Brütüs değilsen can kulağıyla dinle beni, demişti. Belki o da biraz ağır konuştuğunun farkına varmıştı.
Sabri hocayı dinleme vakti... Cebinden bir mektup çıkardı ve mektubu bana okudu. Çok meşhur bir üniversitenin çok meşhur bir hocası ona mektup yazmıştı. Mektubu görünce Sabri Hocanın eline sarıldım. Hocam sen bu adamı nerden tanıyorsun dedim. Benim hocamdır kendisi, ama bana arkadaşı gibi davranır, dedi. İçimden yahu bu hoca gerçekten buralarda harcanıyor, dedim.
Mektubu okuduydu…
Pek aziz ve muhterem Kardeşim,
Zat-ı Alinizden ufak bir bir hasbıhal şeklinde bir ricada bulunacağım. Başta söyleyeyim. Bu ricam asla hususi mahiyeti haiz değildir. Malumun, üniversiteden mezun olalı yıllar oldu. O vakitler bir makaleyi bir kitabı, nerede nasıl bulacağınız hususunda da sizlere bibliografya dersleri veriyordum. Sizleri çoğu zaman kütüphaneye götürüp orada makale ya da kitap nasıl bulunur konusunda yardımcı oluyordum. Sizden sonra ise birden nesil değişti.
Birkaç yıl önce, bir öğrenciden bir e-posta aldım:“Merhaba hocam rahatsız ediyorum daha önce de size e-posta göndermiştim… Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü son sınıf öğrencisiyim. İsmim ... Hocam bitirme tezim var…
Sabri Hocaya mektup kısmını ve Şikayet Değil Hikayet meselesine devam edeceğiz.