Şiirler, Öldürülen çocuklar…
Acaip garip işler oluyor. Dünyayı anlamak neredeyse imkansız. Hepten ümitsiz değiliz, imkansızlık içinde imkanı arıyoruz. Anlayınca ne değişecek ki, çok şey: zihnimiz değişecek, biz değişip dönüşeceğiz ve belki de dünya güzelliğe doğru değişip evrilecek. Ama belki.
Kundaktaki bebekler öldürülüyor. Nasıl kıyabiliyorlar,
nasıl. Haber portallarına bu kahredici haberler düşerken, bir yandan hayat
devam ediyor. Hayat dedimse, yüreğinden
yaralı. İnsan aslında ağır yaralı. Çocukları şiirlere ve çiçeklere sarmak
varken, ah hayat. Tam dünyayı anladım diyorsun, bir bakıyorum tamamen
yabancısıyız hayatın. Şiir demişken, sahi şiir de sanki artık yaralı. Sanki
rüzgar da yaralı, hatıralar yaralı, güzel kitaplar yaralı, çocuklar yara alalı.
Sözcükleri kaleme almak kolay olmuyor, kan kusan
yüreğin duvarlarında gölgelerden ne haber, hiç, şiirler de yaralı. Dudaklar
sahte gülücükler öğreneli beri, gönül, şiir dermanına ne biçim uzak, mana
pelerini örtmeyeli beri hayat bir garip tümsek’te.
İnsan tedirgin, kendine kendinden. Acaip garip işler
dönüyor. Dünya, artık yükünü taşıyamıyor. Klasiktir, çağımızı, çivisinin
çıkmışlığıyla ifade etmek. Çivi pas yüklü yüreklerde artık. Bu ümitsizlik
sendromu mu, değil, çağa ispatın ifşası. İnan kolay değil, kefenleri çocuklara
yüklemek, sarmak inan kolay değil.
Dualar da artık kabul olmuyor diye duydum geçenlerde.
Değil, değil ki olmuyor. Duaları kalbe sancak, sancağı gönle sardık da mı kabul
olunmuyor. Her şey, her söz boğazdan yukarı. Sanırsın samimiyet, kanser
hastalığında. Bence öyle. Maddeperestlik ilke olmuşken. Herkes menfaatine mürit
olalı beri, dualar da işte. Yine de ümisiz olmamalıyız diyeceğim de, samimi
olmayan kalp külliyen ümitsiz ki.
Yıllardır aklımda, bir şiirde yazacağım diyordum,
şiire nasip değilmiş: Kuyular artık Yusuf’larda. Gönül artık Yusuf, kuyuyu da
sormayın. Sormalı, kuyuda gariplikler deryası. Hikmetler ummanı Züleyha ve
gönül. İşte şiirler de artık his dışı, çocuklara nasıl kıyıyorlar hala aklım
almıyor.
İnan birşeyler ters gidiyor. Doğru giden neydi sahi. Masumluğunu
hepten mi kaybetti dünya, dünyalı külliyen nasıl dünya dışı alametler
gösteriyor. Biri aklıma mukayyet olsun. Ya ben insan zehirleyen şiirler de
gördüm, çocuklar annesiz ne yapacak ya, ben kime söylüyorum. İnsana ne oldu,
insan neresinden sensiz, sessiz bunca her şeye. Bu boşluk kolay değil,
anlaşılır değil, anlatılır hiç sanma. Alışırsın zehirli şiirlere de, annelere
kıyılınca çocuklar annesiz uyuyabilir mi yıldırım çakan gecelerde ya da yüksek
ateş çıkınca alnında çocuğun, anneler ve çocuklar ayrılığında şiir neye yarar.
Acı hatıralar sarmış her yönden her yanı. O tuzaklı
instagram sayfalarına kanmayın, o sayfaları hatıra defteri hele hiç saymayın.
Gönül dehlizlerinde hunharca öldürülen çocukların çığlıklarına hangi hatıra
defteri dayana. Şiir tarifsiz artık yaralara. Sabrı Yakup’tan, aşkı Züleyha’dan
ve şiiri asıl Yusuf’tan öğrenmeliyiz şu çocuk öldürülen çağda. Şiir yaralı.
Çocuklar işte çocuklar nasıl kıyıyorlar onlara…