Şiirin Gücü
Bizim muhteşem bir şiirimiz var. Acaba bu sanatımızın ihtişamını fark edebiliyor muyuz? 1999'da bir gazete için düzenlediğim şiir anketine "İhtişam ve Zarafet" adını vermiştim. Bugün bir kısmı hayatta olmayan şair ve yazarlar, o ankete verdikleri cevaplarda klasik şiirimizin kudretini dile getirmişlerdi. Sonra o büyük ankete, yaşayan şairlerle yapılan röportajlar da eklendi ve Türk Şiirinden Portreler kitabı ortaya çıktı.
Bizim şiir coğrafyamızın bir ucunda Fuzulu00ee seslenir, bir ucunda Karacaoğlan. Sivas dağında çalan Veysel'in sazı, Azerbaycan Karabağ'da Şehriyar'ın tarında yankı bulur. Şeyh Galip'ten u00c2kif'e, Yahya Kemal'den u00c2rif Nihad'a, Ahmet Haşim'den Necip Fazıl'a bir çağlayan gibi akar durur. Şiirimizi geniş kitlelere tanıtmada, okutmada ve sevdirmede antolojilerin rolü büyük. Kenan Akyüz'ün, İlhan Geçer'in, Memet Fuat'ın ve daha bir çok araştırmacının çok değerli antolojileri var. Bu antolojiler geniş kesimlere şiiri sevdiriyor. Şiir üzerine düşünmeyi seven dostlara da Mehmet Kaplan hocamızın Şiir Tahlilleri'ni tavsiye ederim.
Büyük bir anket yapılsa ve milletimizin en çok sevdiği şair sorulsa herhalde "Yu00fbnus Emre" zirveye çıkar ve birinci olur. Bu sevginin temelinde ne yatıyor acaba? İbrahim Erşahin, Yunus Emre'nin Şiirleri'ni Yunus Bir Söz Söylemiş Hiçbir Söze Benzemez adlı kitapta toplamıştı. u00c2rif Nihat Asya, Yu00fbnus için, "Onun sanatı, ancak, şiirin ermişliğiyle izah edilebilir." diyor. Öyleyse fazla izaha ihtiyaç yok ve dervişimiz de lüzumsuz medhe muhtaç değil. Mısralarıyla süsleyelim yazımızı: "Kimine bir aba vermez kim giye/Kiminin atına atlas çul eyler/Kimini dünyada hayvan yaratır/ Kimini kendine muhlis kul eyler / Kimin elin alır Arş'a çıkarır/ Kimin yere çalar kara kül eyler/ Biçare Yu00fbnus'un altın sözünü / Cahile söylemen kızıl pul eyler."
Şiir hakkında önemli inceleme kitapları yayımlanıyor. Turan Karataş'ın Şiir Konakları da onlardan biri.Şiire, şaire dair mühim hakikatleri fısıldıyor. İyi bir akademisyen ve yazar olan Turan Karataş'ın bu eserinde başlıca şu konular işleniyor: "Güzel sanatlar ve şiir", "Şiir deyip yazıp geçmek", "Şiir ve hakikat", "Şiir hırsızları", "Akif İnan'ın şiiri", "Arif Ay'ın şiirlerinde medeniyet eleştirisi", "Cahit Sıtkı Tarancı'nın 'Uykusuzluk' şiirindeki değişmeler", "Dergilerde kalan şair"... Şimdi de Turan Koç şiire dair mühim bir eser hazırlıyor. İnşallah 2013 yılında okumak nasip olur.
Hasan Aktaş, şiirimizin tarihini tematik biçimde bir bütün olarak ele alıyor. Çağdaş Türk Şiirinde Kozmik u00c2lem eserlerinden biri. Aktaş kitabında şöyle diyor: "Çağdaş Türk Şiirinde Kozmik u00c2lem, divan şiiri merkezli ve çağdaş şiir açılımlı olarak evrenin şiir perspektifinden okunma projesidir." diyor. Hakikaten Aktaş'ın yazısının devamında söylediği gibi bu çalışma "edebiyat dünyasında bir ilktir ve tematik bir şiir araştırmasını içermektedir."
Şiir her zaman gündemde. Şairler her zaman göz önünde. Aslında hep 'şair millet' olduğumuz söylenir ya... Keşke daha az şair olsaymışız, ama hakiki şairlerin sayısı daha çok olsaydı memleketimizde... Sağımızda solumuzda önümüzde ardımızda şairler... Ama usta şairleri okumayan genç şairler ve kendi çiziktirdiklerinin dışında kimseye dönüp bakmayan heveskarlar... Sanırım gerçek şairlerimiz de bu durumdan şikayetçi...
Şiir nedir? Bu sorunun cevabını verenlerden biri de Bilal Kemikli. Kitabevi'nin şiirseverlere takdim ettiği Su00fbfi Şairin İzinde Şiir ve İrfan kitabı için Kemikli, şöyle diyor:
"İrfanu00ee şiir, asırlardır bu toprağın sesi ve nefesi olmuştur. Bu ses ve bu nefes, sadece divan şairine, tekkedeki dervişe, mektepteki softaya, kalemdeki memura ve karargahtaki askere değil; aşıklara, halk bilgelerine, tarlasında çalışan çiftçiye, dükkanında demir döven sanatkara, pazarında malını satan tüccara yahut yoksulluğa ve sıkıntılara göğüs geren evdeki annelere de hayat vermiştir. Bu yüzdendir ki, asırlardır söylene gelen türkülerde, yakılan ağıtlarda, dost meclislerini süsleyen manilerde, bulmacalarda ve ninnilerde hep o şiirin izlerini görürüz. Bu kitap şiirden yola çıkarak irfana, irfandan yola çıkarak şiire varan uzun bir yolculuğun hikayesidir. Daha doğrusu, bu toprağın sesi ve nefesi olan şiirin peşinde yıllardır oradan oraya gezinen bir yolcunun tuttuğu notlardan ibarettir. Belki bir seyahat-name, belki bir ru00fbzname... Lakin her bir cümlesinde, şiirden, gelenekten ve irfandan esintiler olan notlar."
Bekir Oğuzbaşaran, edebiyat camiamızın vefalı "ağabey"lerindendir. Güzel dörtlükler yazmaya başladı son yıllarda. "Fetih Gemuhluoğlu" başlıklı dörtlüğü okuyalım: "Nice yetenekliye maddu00ee destek sağladı / Konuşurken, yazarken yüreğiyle ağladı / Güzele sevdalıydı, Yu00fbnus gibi yaşadı / Türküsünü ebedu00ee dostluk ile bağladıu2026"
Ahmet Muhip Dıranas benim hayran olduğum şairlerdendir. Onun en çok sevdiğim bir şiiri "Olvido" ise, bir diğeri de "Serenad"dır. "Serenad"ı merhum hocamız Muharrem Ergin'den dinleyebilen biz son nesil talebeleri, aslında çok talihliyiz. Bu şiiri Muharrem Hoca'dan dinlerken Türkçe'nin ahengini hissederdiniz. İşte o saltanatlı şiir: "Yeşil pencerenden bir gül at bana / Işıklarla dolsun kalbimin içi. /Geldim işte mevsim gibi kapına, / Gözlerimde bulut, saçlarımda çiğ. /Açılan bir gülsün sen yaprak yaprak / Ben aşkımla bahar getirdim sana. / Tozlu yollardan geçtiğim uzak / iklimden şarkılar getirdim sana. / Şeffaf damlalarla titreyen ağır / Goncanın altında bükülmüş her sak; /Seninçin dallardan süzülen ıtır, / Seninçin yasemin, karanfil, zambak... / Bir kuş sesi gelir dudaklarından / Gözlerin gönlümde açar nergisler, / Düşen bin öpüştür yanaklarından / Mor akasyalarla ürperen seher. / Pencerenden bir gül attığın zaman / Işıklarla dolacak kalbimin içi.. / Geçiyorum mevsim gibi kapından, /