Şiirdeki gizem, gizemdeki şiir
Şiir, insanın gizemli dünyasını ve varlığını ifade etmeye çalışan ve aynı zamanda insanı ifade ettikçe kendisi gizemlileşen bir insani faaliyettir. Ahmet Arif, şiirini gizemli dünyalar üstüne kuran özgün bir Kürt şairdir. Toplumcu ve gerçekçi şair kimliğiyle Ahmet Arif (21 Nisan 1927-2 Haziran 1991), şiirleriyle bize insanın ve toplumun gerçekliğini göstermede referans olmaya devam etmektedir. Ahmet Arif’i okumak, insanı okumak, doğayı okumak, karanlıklara karşı aydınlığa kanatlanmaktır. Ahmet Arif, şiirleriyle insana nefes aldırmaktadır. Onun şiirleri, insanı daraltan kıyımlara, baskılara, haksızlıklara, umutsuzluklara ve hayalkırıklıklarına karşı, insanın ferahlamasını, nefes almasını ve coşkuyla yeniden yola koyulmasını sağlamaktadır. İnsanın bunaldığı yerde, Ahmet Arif, şiirleriyle yanımızda boy göstermektedir.
Ahmet Arif, güç, para ve hakimiyet hırsları uğruna
insanların kanlarını ve emeklerini sömüren kirli, karanlık ve kanlı odakları engerek ve çıyana benzetmektedir.
Midesi ve gözü doymaz bu kirli sömürücülere karşı Ahmet Arif, sabırla dayanmayı ve direnmeyi çarpıcı imgeler kullanarak ifade etmektedir: “Bunlar,
Engerekler ve çıyanlardır,/ Bunlar, Aşımıza, ekmeğimize Göz koyanlardır,/Tanı
bunları, Tanı da büyü…/Bu namustur Künyemize kazılmış,/Bu da sabır, Ağulardan
süzülmüş./Sarıl bunlara, Sarıl da büyü…”İnsanın erken yaşlardan itibaren
kendisini ve hayatı sömüren insanlık
düşmanlarını tanıması insanın temel sorumluluğu ve görevidir.Bir filozof şair olarak Ahmet Arif,
sadece kendini tanı dememektedir, aynı zamanda hayatına çöken engerekleri ve
çıyanları da tanı demektedir.Ahmet Arif, engereklerin ve çıyanların
baskılarına, düzenbazlıklarına, ahlaksızlıklarına, hilelerine sevgiyle, umutla, bilgiyle ve duyarlılıkla direnmek gerektiğini ve hiçbir
şekilde vazgeçmemek gerektiğini ifade
etmektedir:”Tükür yüzüne cellâdın, Fırsatçının, fesatçının, hayının…/ Dayan
kitap ile Dayan iş ile./Tırnak ile, diş ile, Umut ile, sevda ile, düş ile./
Dayan rüsva etme beni.” Cemal Süreya, Ahmet Arif’in şiirinin özgürlükçü, coşkulu ve değişimci özünü şöyle
tasvir etmektedir: “Ahmed Arif ise dağları söylüyor. Uyrukluk tanımayan, yaşsız
dağları «âsi» dağları. Uzun ve tek bir ağıt gibidir onun şiiri. «Daha deniz
görmemiş» çocuklara adanmıştır. Kurdun kuşun arasında, yaban çiçekleri arasında
söylenmiştir, bir hançer kabzasına işlenmiştir. Ama o ağıtta, bir yerde,
birdenbire bir zafer şarkısına dönülecekmiş gibi bir umut (bir sanrı, daha
doğrusu bir hırs), keskin bir parıltı vardır. Türkü söyleyerek çarpışan,
yaralıyken de, arkadaşları için tarih özeti çıkaran, buna felsefe ve inanç
katmayı ihmal etmeyen bir gerillanın şiiridir. Karşı koymaktan çok, boyun eğmeyen
bir doğa içinde. Büyük zenginliği ilkel bir katkısızlık olan atıcı, avcı bir
doğa içinde.”
Hasretinden Prangalar Eskittim tek şiir kitabıyla,
insanlık edebiyatına ölümsüz bir katkı yapabilmeyi başarmış bir şairdir. Ahmet Arif, Hasretinden Prangalar
Eskittim isimli ölümsüz şiirinde sevgiliye duyduğu aşkı ve özlemi sınırsız bir
duygu okyanusu içinde gizemlerle olu büyüleyici bir anlatımla dile
getirmektedir: “Seni, anlatabilmek seni. İyi çocuklara, kahramanlara./Seni,
anlatabilmek seni,/Namussuza, haldan bilmez,/ Kahpe yalana./Ard-arda kaç
zemheri/Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu./Dışarda gürül-gürül akan bir
dünya…/Bir ben uyumadım,/Kaç leylim bahar,/Hasretinden prangalar
eskittim./Saçlarına kan gülleri takayım,/Bir o yana, Bir bu ya/ Seni, bağırabilsem
seni, Dipsiz kuyulara, Akan yıldıza,/ Bir kibrit çöpüne varana, Okyanusun en
ıssız dalgasına/Düşmüş bir kibrit çöpüne./ Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
Yitirmiş öpücükleri,/Payı yok, apansız inen akşamdan,/Bir kadeh, bir cigara,
dalıp gidene, Seni, anlatabilsem seni…/ Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır
/Üşüyorum, kapama gözlerini…”
Ahmet Arif, 33 Kurşun şiiriyle dünya edebiyatına
ölümsüz bir eser bırakmıştır. Ahmet Arif,
33 Kurşun şiirinde 1943 yılında Orgeneral Mustafa Muğlalı’nın emriyle katledilen 32 insana yapılan vahşeti anlatmaktadır.Ahmet Arif, Muğlalı’nın yaptığı
katliamı, 33 Kurşun şiirinde sarsıcı olarak ifade etmektedir: “Tanyeri
atanda Van'da/Bu dağ Nemrut yavrusudur/Tanyeri atanda Nemruda karşı/Bir yanın
çığ tutar, Kafkas ufkudur/Bir yanın seccade Acem mülküdür/Doruklarda buzulların
salkımı/Firari güvercinler su başlarında/Ve karaca sürüsü, Keklik
takımı.../Yiğitlik inkar gelinmez/Tek'e - tek döğüşte yenilmediler/Bin
yıllardan bu yan, bura uşağı/Gel haberi nerden verek/Turna sürüsü değil
bu/Gökte yıldız burcu değil/Otuzüç kurşunlu yürek/Otuzüç kan pınarı Akmaz, Göl
olmuş bu dağda.../Vurulmuşum/ Dağların kuytuluk bir boğazında/ Vakitlerden bir
sabah namazında/ Yatarım Kanlı, upuzun...Vurulmuşum Düşüm, gecelerden kara/Bir
hayra yoranım çıkmaz/Canım alırlar ecelsiz /Sığdıramam kitaplara/Şifre buyurmuş
bir paşa/Vurulmuşum hiç sorgusuz, yargısız/Kirvem, hallarımı aynı böyle yaz
/Rivayet sanılır belki/Gül memeler değil/Domdom kurşunu/Paramparça ağzımdaki...”Hayatın,
özlemin, isyanın, özgürlüğün ve sevginin
şairi Ahmet Arif’i minnetle ve
özlemle anıyorum.